Sporda ceza sorumluluğu doğurabilecek üç ana neden vardır:

1. Sporcu hareketleri,

2. İzleyici hareketleri,

3. Spor müsabakalarının sonucunu etkilemeye yönelik fiiller. 

I- SPORCU HAREKETLERİ

- Spor hareketleri sırasında, bir kişinin yaralanması ve hatta ölmesi mümkündür. Bununla birlikte, spor hareketlerinde amaç yaralamak veya öldürmek değil, o sporu en iyi şekilde yapabilmektir. Elbette spor, dürüst ve oyunun kurallarına uygun icra edilmelidir. Ancak öyle spor branşları vardır ki, bu branşların icrası esnasında cebir ve şiddet sayılabilecek hareketler ortaya çıkabilir.

- Spor hareketlerini; doğrudan veya dolaylı cebir ve şiddet, yani güç kullanmayı gerektiren ve gerektirmeyen spor branşları olarak ikiye ayırabiliriz. Boks, güreş, futbol, Uzakdoğu sporları, rugby, Amerikan futbolu gibi spor branşlarında bu cebir ve şiddetin az veya çok ortaya çıktığını görmekteyiz. Cebir ve şiddetin doğrudan doğruya kullanıldığı boksta dahi amaç; o sporu en iyi şekilde icra etmek olup, karşı tarafı yaralamak veya öldürmek değildir. Rakibe veya seyirciye zarar verilmesi, araba veya motosiklet yarışlarında da dolaylı güç kullanımı suretiyle gündeme gelebilir.

- Spor hareketleri, Türk Ceza Kanunu’nun “Hakkın kullanılması ve ilgilinin rızası” başlıklı 26. maddesi bakımından hukuka uygunluk sebebidir. Bir hakkın kullanılması suç değildir ve hakkını kullanan kişiye ceza verilemez. Yeter ki hak sahibi, o hakkı kullanmaya yetkili olsun ve hakkın sınırlarını aşmasın, çünkü bir hakkın kötüye kullanılmasını kanun korumaz.

- Hukuka uygunluk konusunda; mağdurun rızası, manevi unsurun (kastın) yokluğu görüşleri ile Devletin spor hareketlerine müsaade etmesi, sporu teşvik etmesi ve düzenlemesi nedeniyle Devletin izni olarak kabul eden görüş de bulunmaktadır[1].

- Her spor branşının önceden kabul edilmiş belirli kuralları vardır. Spor müsabakaları, bu kurallar dahilinde yerine getirilmelidir. Benimsenin bu kurallar arasında yer almayan hareketler ceza sorumluluğuna yol açabilir. Bu durumda fail, spor hareketi dışında kalan hareketinin sonuçlarından sorumlu tutulabilecektir.

- Spor hareketlerinin ceza sorumluluğuna neden olması için; spor branşının önceden kabul kurallarının dışında kalan veya bunları aşan bir hareket olması ve failin suç işleme kastı bulunması gerekir. Spor hareketlerinde failin suç işleme kastı olmadığı iddia edilebilir. Ceza Hukuku açısından esas olan; hareketin ve neticenin bilinerek ve istenerek yapılmasıdır ki, buna kast derecesinde sübjektif sorumluluk denir. Diğeri ise fail tarafından hareketin bilinip istenerek yapılması, fakat öngörülebilir neticenin bilinip istenmemesidir. Buna da taksirden doğan sübjektif sorumluluk denir.

- Örneğin; boksör müessir fiil suçunu işlemek için değil, spor yapmak ve müsabakayı kazanmak amacıyla, bilerek ve isteyerek yumruk atmakta ve rakibini yaralamaktadır. Boksörün bu fiilinin suç olmamasını, ancak hareketinin bir spor hareketi olmasından dolayı hukuka uygun sayılmasıyla açıklayabiliriz.

- Dönmezer - Erman’a göre; “Bir güreş veya boks maçına izin vermek, bu sporların gerektirdiği cebir ve şiddet hareketlerine de izin verilmesini ifade eder ve boksör veya güreşçi, bu hareketleri yapma hakkı elde eder. Sporcu; nizama aykırı şekilde hareket ettiği, mesela boksta vurulmaması gereken bir bölgeye yumruk attığı yahut eldiveninin içine demir parçası koyduğu takdirde ise, hakkın kötüye kullanılması ve hukuka aykırılık vardır”. Dolayısıyla, hukuka uygunluk sebebinde sınırın aşılması gündeme gelebilir. Sınır kasten aşıldığında tam ceza sorumluluğu (Eski Ceza Kanunu m.50’de sınırın kasten aşılması da ceza indirimi sebebi sayılmakta idi) ve taksirle, yani tedbirsiz, dikkatsiz, özensiz, acemice veya kurallara uymayarak istenmeyen neticeye ulaşıldığında da TCK m.27/1 uyarınca azaltılmış ceza sorumluluğu ortaya çıkacaktır. Sınırın aşılması muhtemel kastla olursa, yine fail açısından tam ceza sorumluluğu doğacaktır (TCK m.21/2).

- Profesyonel olarak spor hareketini yapanların hareketlerinin hukuka uygunluğun, spor hareketleri içinde mi, yoksa bir mesleğin icrası olarak mı açıklanacağı tartışılabilir. Kanaatimce, sporcular tarafından icra edilen hareketlerin tümünü spor hareketleri içinde değerlendirmek mümkündür. Bununla birlikte, profesyonel sporcunun mesleğini ve hakkını icra ettiğinden bahisle hukuka uygunluk kabul edildiğinde de sonuç değişmeyecektir.

II- İZLEYİCİ HAREKETLERİ

1. sayılı Kanunda bu fiiller;

A. Spor alanlarına yasak madde sokma ve müsabaka düzenini bozma,

B. Hakaret içeren tezahürat,

C. Spor alanlarına usulsüz giriş,

D. Yasak alanlara girme,

E. Spor alanlarında taşkınlık yapma ve tesislere zarar verme,

F. Şiddete neden olabilecek açıklama yapma (suç oluşturmuyorsa, idari para cezası uygulanır),

Olarak sayılmıştır. 6222 sayılı Kanunda tanımlanan suçlar genelde tehlike suçları olup, daha ağır halleri olarak nitelendirebileceğimiz zarar suçları Türk Ceza Kanunu’nda yer almaktadır.

A. Spor Alanlarına Yasak Madde Sokma ve Müsabaka Düzenini Bozma

6222 sayılı Kanun m.12’de, spor alanlarına sokulması yasak olan maddeler ve arama usulü düzenlenmiştir. Bu maddeye göre;

“(1) Spor alanlarına;

a) Ruhsatlı dahi olsa ateşli silahlar ile esasen bulundurulması yasak olan diğer silahların,

b) Esasen bulundurulması yasak olmamakla beraber kesici, ezici, bereleyici veya delici aletler ile patlayıcı, parlayıcı, yanıcı veya yakıcı maddelerin,

c) Uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin ve ilgili spor federasyonlarının belirlediği esaslara aykırı olarak alkollü içeceklerin,

Sokulması yasaktır.

(2) Müsabaka güvenliğinin sağlanması amacıyla, genel kolluk görevlileri ile bunların gözetiminde olmak üzere özel güvenlik görevlileri, mülki amirin yazılı emrine istinaden, spor alanına girişte izleyicilerin üstünü ve eşyasını teknik cihazlarla ve gerektiğinde el ile kontrol edebilir ve arayabilir.

(3) Spor müsabakası öncesinde, esnasında ve sonrasında spor alanının çevresinde ve müsabakanın yapılacağı yer gidiş ve geliş güzergahında, taraftarların üzeri ve eşyası 4/7/1934 tarihli ve 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununun önleme aramasına ilişkin hükümlerine göre aranabilir.

(4) 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun adli aramaya ilişkin hükümleri saklıdır.

(5) Genel kolluk görevlileri ve belediye zabıtası birinci fıkranın (b) ve (c) bentleri kapsamına giren alet veya maddeleri spor alanı çevresinde seyyar olarak satan, satışa arz eden, dağıtan veya dağıtmak için bulunduran kişileri bu alandan uzaklaştırmakla yükümlüdür”.

- Maddede; özel güvenlik görevlilerinin de, mülki amirin yazılı emrine istinaden ve genel kolluğun denetiminde olmak suretiyle, spor alanına girişte üst araması yapabilecekleri düzenlenmiştir.

- 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun m.7/2, özel güvenlik görevlilerine; toplantı, konser, spor müsabakası, sahne gösterileri ve benzeri etkinlikler ile cenaze ve düğün törenlerinde kimlik sorma, duyarlı kapıdan geçirme, bu kişilerin üstlerini dedektörle arama, eşyaları X-ray cihazından veya benzeri güvenlik sistemlerinden geçirme yetkisi vermektedir. Maddede, kişilerin üst ve eşyasını elle arama ve kontrol yetkisinden bahsedilmemektedir. Ancak 6222 sayılı Kanun m.12/2, genel kolluk görevlilerinin gözetiminde özel güvenlik görevlisine bu yetkiyi vermektedir.

6222 sayılı Kanun m.12 özel bir düzenleme olup, genel kolluk görevlilerinin gözetiminde özel güvenlik görevlilerinin, mülki amirin yazılı emrine istinaden spor alanı girişine izleyicilerin üstünü ve eşyasını teknik cihazlarla ve gerekli olması halinde, yani teknik cihazlarla yapılan aramanın yeterli olmaması, örneğin kişinin üstünün ve eşyasının sinyal vermesi veya ilgili spor müsabakasının yüksek güvenlik arz etmesi durumunda elle kontrol ve arama yapılabilir.

- Maddede; spor alanı çevresinde, geliş ve gidiş güzergahında, 2559 sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu uyarınca önleme araması yapılabileceği düzenlenmiş olup, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun adli aramaya ilişkin hükümleri saklı tutulmuştur.

- Spor alanlarına yasak madde sokma ve müsabaka düzenini bozma fiilleri ve yaptırımları, 6222 sayılı Kanun m.13’de düzenlenmiştir.

- Maddenin birinci fıkrasına göre; bulundurulması esasen suç oluşturan silahları spor alanlarına sokan kişi hakkında, 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunu Ek-1. maddesi hükümlerine göre cezaya hükmolunur.

- 6136 sayılı Kanun Ek-1. maddeye göre; her türlü spor karşılaşma veya yarışmalarının yapıldığı yerlerde ateşli silah taşınması yasak olup, 6136 sayılı Kanuna aykırı olarak ateşli silahları veya bunların mermilerini, 4. maddede yazılı olan bıçakları veya sair aletleri veya benzerlerini veya Türk Ceza Kanunun 174. maddesinde yazılı olanları taşıyan veya bulunduranlar hakkında ilgili kanunlarda belli edilen cezaların iki katına hükmedilir. Görüleceği üzere kanun koyucu, 6222 sayılı Kanunda ateşli silah taşımanın nitelikli halini düzenlemiştir.

- Bu yasağa aykırı davrananlar, fiilleri daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, elli günden az olmamak üzere adli para cezası ile cezalandırılır. Ayrıca, bu kişilerin silah ruhsatları bulundurmaya çevrilir. Önödeme veya mahkumiyet kararındaki adli para cezasının infaz edildiği veya düştüğü tarihten itibaren beş yıllık süre geçmediği takdirde, bu kişilere taşıma ruhsatı verilmez.

- Maddenin ikinci fıkrasına göre; esasen bulundurulması suç oluşturmamakla beraber, 12. maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamına giren alet veya maddeleri (bulundurulması yasak olmamakla beraber kesici, ezici, bereleyici veya delici aletler ile patlayıcı, parlayıcı, yanıcı veya yakıcı maddeleri) spor alanlarına sokan kişi, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

- Maddenin üçüncü fıkrasına göre; yukarıda sayılan alet veya maddeleri seyircilere temin etmek amacıyla spor salonuna sokan veya spor alanında temin eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

- Maddenin dördüncü fıkrasına göre; yukarıda sayılan alet veya maddeleri kullanarak müsabaka düzenini bozanlar, fiili daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

- Maddenin beşinci fıkrasına göre; spor alanına sokulması yasak olmayan maddeleri kullanarak müsabaka düzeninin bozulmasına sebebiyet veren kişi, fiili daha ağır bir cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, adli para cezasıyla cezalandırılır.

- Maddenin altıncı fıkrasına göre; uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin ve ilgili spor federasyonlarının belirlediği esaslara aykırı olarak alkollü içecekleri müsabaka sırasında sokan kişi, fiili daha ağır bir cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, adli para cezası ile cezalandırılır.

B. Hakaret İçeren Tezahürat

- 6222 sayılı Kanun m.14’de düzenlenmiştir.

- Maddenin birinci fıkrasına göre; spor alanlarında veya çevresinde, taraftarların grup halinde veya münferiden belirli bir kişiyi hedef veya muhatap alıp almadığına bakılmaksızın, duyan veya gören kişiler tarafından hakaret olarak algılanacak tarzda aleni olarak söz ve davranışlarda bulunmaları halinde, fiilleri daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, şikayet şartı aranmaksızın, failler hakkında onbeş günden az olmamak üzere adli para cezasına hükmolunur.

- Maddenin ikinci fıkrasına göre; spor alanlarında veya çevresinde toplum kesimlerini din, dil, ırk, etnik köken, cinsiyet veya mezhep farkı gözeterek hakaret oluşturan söz ve davranışlarda bulunan kişi, fiili daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

- Maddenin üçüncü fıkrasına göre; Birinci ve ikinci fıkralarda tanımlanan suçların yazılı pankart taşınması veya asılması ya da duvarlara yazı yazılması suretiyle işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

- İlgili düzenlemeler: 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m.125 (hakaret) ve m.216/2 (halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılama).

- TCK m.216/2, altı aydan bir yıla; 6222 sayılı Kanun m.14/2 ise, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası öngörmektedir. 6222 sayılı Kanun m.14/2’de ayrıca, “fiilin daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmaması” şartı aranmaktadır. Bu madde hükmüne aykırı davrananlar, TCK m.216/2’yi ihlal etmiş sayılır mı? “Evet, sayılır” diyebiliyorsak, fail hangi hükme göre cezalandırılacaktır? Cezası daha ağır olduğu için TCK m.216/2 tatbik edilecektir. Belirtmeliyiz ki, TCK m.216/2’de kullanılan “aşağılama” ile 6222 sayılı Kanun m.14/2’de yer alan “hakaret” kavramları birbirinden farklıdır. Aşağılama bir tahkir veya tezyif, yani değersiz gösterme veya küçük görme iken, hakarette kişinin aşağılama kastının olup olmadığına bakılmayıp doğrudan söylenen sözler dikkate alınır. Bu açıdan “hakaret” kavramının daha geniş olduğu, sövmenin hakaret kapsamına girdiği, bunun yanında “madde-i mahsusa tayin etmek” olarak adlandırılan bir isnatta bulunmanın da hakaret kabul edileceği ileri sürülebilir. Ancak diğer taraftan hakaret, bir kimseyi hedef alması itibariyle de “aşağılama” kavramına göre daha dardır. Kanaatimizce, 6222 sayılı Kanun m.14/2’de “aşağılama” kavramına yer verilmeli ve cezası TCK m.216/2’ye göre daha ağır tayin edilmelidir.

C. Spor Alanlarına Usulsüz Seyirci Girişi

- 6222 sayılı Kanun m.15’de düzenlenmiştir. Maddeye göre; bu Kanun hükümlerine göre temin edilmiş bileti olmaksızın spor müsabakalarını izlemek amacıyla spor alanlarına giren, bu seyirciyi kabul eden veya kabul edilmesini sağlayan, kendisine ait elektronik kartı seyirci olarak girmesi için başkasına kullandıran kişi adli para cezası ile cezalandırılır.

- Maddenin son fıkrasında; seyirci olarak girişi sağlamak amacıyla elektronik kartı yetkisiz olarak üreten, satan, satışa arz eden, devreden, satın alan, kabul eden veya bulunduran kişinin bir yıldan dört yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılacağı, bu kartı kendi kullanımı için kabul eden ve bulunduran kişinin de bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı düzenlenmiştir.

- Yukarıda yer verilen son fıkrada sayılan fiillerin işlenmesi halinde, Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen sahtecilik suçlarının oluştuğu ve faillerin bu fiilden dolayı ayrıca cezalandırılacağı söylenebilir mi? Bu durumda suç; özel belgede sahtecilik mi, resmi belgede sahtecilik mi sayılacaktır? Spor müsabakalarına seyirci olarak girişi sağlayan elektronik kart, resmi belge midir? 6222 sayılı Kanunun 15. maddesinin 5. fıkrasında tanımlanan suç tipi özel bir düzenlemeden ibaret olup, Türk Ceza Kanunu’nda tanımlanan “sahtecilik” kapsamında kabul edilemez. Kanun koyucu 6222 sayılı Kanunda, “kanunun ayrıca suç saymadığı” veya “daha ağır cezayı gerektiren fiil” ibarelerine de yer vermemiştir.

D. Yasak Alanlara Girme

6222 sayılı Kanun m.16’da düzenlenmiştir. Maddeye göre;

“Müsabaka için seyircilerin kabulüne başlanmasından itibaren müsabaka sonrası tamamen tahliyesine kadarki zaman zarfında yetkisiz olarak müsabaka alanına, soyunma odalarına, odaların koridorlarına, sporcu çıkış tünellerine giren kişi, yirmi günden az olmamak üzere adli para cezası ile cezalandırılır.

(2) Fiilin müsabakanın seyrini veya güvenliğini bozması halinde, fail hakkında üç aydan bir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur”.

E. Spor Alanlarında Taşkınlık Yapılması ve Tesislere Zarar Verilmesi

6222 sayılı Kanun m.17’de düzenlenmiştir. Maddeye göre;

“(1) Spor alanlarında kasten yaralama suçunun veya mala zarar verme suçunun işlenmesi halinde şikayet şartı aranmaksızın 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun ilgili maddelerine göre cezaya hükmolunur. Spor alanları ve bu alanlardaki eşya, mala zarar verme suçu bakımından kamu malı hükmündedir.

(2) Birinci fıkra kapsamına giren suçların işlenmesi suretiyle spor alanlarına ve bu alanlardaki eşyaya zarar verilmiş olması halinde, meydana gelen zararların tazmini hususunda zarar veren kişiler ve onların taraftarı olduğu spor kulübü meydana gelen zarardan müteselsilen sorumludur. Zararı gideren spor kulübünün sorumlu taraftarlarına rücu hakkı saklıdır”.

Spor alanlarına ve tesislere zarar verildiğinden bahisle, hukuka aykırı eylemi icra eden kişinin taraftarı olduğu spor kulübünün meydana gelen zarardan sorumlu tutulması yanlıştır. Bu düzenleme, “ceza sorumluluğunun şahsiliği” ilkesine de aykırıdır.

Seyirden Yasaklama (m.18)

“(1) Kişinin, bu Kanunda tanımlanan veya yollamada bulunulan ilgili kanunlardaki suçlardan dolayı mahkemece kurulan hükümde, hakkında güvenlik tedbiri olarak spor müsabakalarını seyirden yasaklanmasına karar verilir. Seyirden yasaklanma ibaresinden kişinin müsabakaları ve antrenmanları izlemek amacıyla spor alanlarına girişinin yasaklanması anlaşılır. Hükmün kesinleşmesiyle infazına başlanan seyirden yasaklanma yaptırımının süresi cezanın infazı tamamlandıktan itibaren bir yıl geçmesiyle sona erer. Bu güvenlik tedbirine ceza verilmesine yer olmadığı kararı ile birlikte hükmedilmesi halinde, hükmün kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl geçmesiyle bu güvenlik tedbirinin uygulanmasına son verilir. Güvenlik tedbiri olarak spor müsabakalarını seyirden yasaklama kararı 25/5/2005 tarihli ve 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu hükümlerine göre kaydedilir.

(2) Bu madde hükümleri, taraftar gruplarınca spor alanlarının dışında işlenen kasten yaralama, hakaret içeren tezahürat ve mala zarar verme suçları bakımından da uygulanır.

(3) Bu madde kapsamına giren suçlardan dolayı soruşturma başlatılması halinde şüpheli hakkında spor müsabakalarını seyirden yasaklama tedbiri derhal uygulamaya konulur. Soruşturma evresinde cumhuriyet savcısı, kovuşturma evresinde mahkeme tarafından bu tedbirin kaldırılmasına karar verilmediği takdirde bu yasağın uygulanmasına koruma tedbiri olarak devam edilir.

(4) Koruma tedbiri olarak uygulanan ve güvenlik tedbiri olarak hükmedilen spor müsabakalarını seyirden yasaklama tedbirine ilişkin bilgiler Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde tutulan bu amaca özgü elektronik bilgi bankasına derhal kaydedilir. Bu bilgi bankasına spor kulüplerinin ve federasyonların erişimi sağlanır. Yasaklanan kişilere ilişkin bilgiler, ilgili spor kulüplerine ve yurt dışında yapılacak müsabaka öncesinde müsabakanın yapılacağı ülkenin yetkili mercilerine bildirilir.

(5) Koruma tedbiri olarak uygulanan spor müsabakalarını seyirden yasaklanma tedbiri;

a) Cumhuriyet savcısı veya mahkeme tarafından kaldırılmasına karar verilmesi,

b) Kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesi,

c) Sanık hakkında beraat veya düşme kararı verilmesi,

Halinde derhal kaldırılır.

(6) Kamu davasının açılmasının ertelenmesine, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, hapis cezası yerine seçenek yaptırım olarak tedbire veya hapis cezasının ertelenmesine karar verilmesi halinde, kararın kesinleştiği tarihten itibaren; önödeme halinde ise, önödemede bulunulduğu tarihten itibaren, bir yıl süreyle spor müsabakalarını seyirden yasaklama tedbirinin uygulanmasına devam edilir.

(7) Alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde etkisinde olduğu açıkça anlaşılan kişi, spor alanına alınmaz. Bu şekilde spor alanlarına giren ve dışarı çıkmamakta ısrar eden kişi zor kullanılarak dışarı çıkarılır ve bu madde hükümlerine göre bir yıl süreyle spor müsabakalarını seyirden yasaklanır.

(8) Bu madde hükümlerine göre spor müsabakalarını seyirden yasaklanan kişi, yasaklama kararının sebebini oluşturan fiilin işlendiği müsabakanın tarafı olan ve taraftarı olduğu takımın katıldığı spor müsabakalarının yapılacağı gün, yurt içinde bulunduğu takdirde, müsabakanın başlangıç saatinde ve bundan bir saat sonra bulunduğu yere en yakın genel kolluk birimine başvurmakla yükümlüdür.

(9) Sekizinci fıkradaki yükümlülüğe aykırı hareket eden kişi, yirmibeş günden az olmamak üzere adli para cezası ile cezalandırılır.

(10) Bu Kanun hükümlerine göre hakkında güvenlik tedbiri olarak spor müsabakalarını seyirden yasaklanma kararı verilen kişi, yasak süresince spor kulüplerinde ve federasyonlarda ve taraftar derneklerinde yönetici olamaz; spor müsabakalarında hakem, temsilci veya gözlemci olarak görev yapamaz”.

III- ŞİKE VE TEŞVİK PRİMİ

- 6222 sayılı Kanun m.11’de düzenlenmiştir.

- Şike ve teşvik primi kavramları, Türk Ceza Hukuku’na 14.04.2011 yılında girmiştir.

- 5149 sayılı Spor Müsabakalarında Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun veya başka bir kanunda, şike veya teşvik primi verme fiillerine dair düzenlemeye yer verilmemiştir.

- Şike ve teşvik primi verme fiilleri, ilk kez 6222 sayılı Kanunda suç olarak düzenlenmiştir. Maddenin birinci fıkrasında; şike suçunun cezası 5 yıldan 12 yıla kadar hapis ve yirmibin güne kadar adli para cezası olarak düzenlenmişti. 15.12.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6259 sayılı Kanunla değişiklik yapılmış ve suçun hapis cezası 1 ila 3 yıl hapis cezası olarak yeniden düzenlenmiş, ancak bu suçlarda hapis cezasının ertelenmesi ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması müesseselerinin tatbik edilemeyeceği belirtilmiştir.

- Bu değişiklik; korunan hukuki yarar, suç ve ceza siyaseti ile suç ve cezanın birbiriyle uyumlu olması gerekliliği bakımından isabetli olmuştur.

- Şike, bir spor karşılaşmasının sonucunu değiştirmek için maddi veya manevi bir çıkar karşılığı varılan anlaşmadır.

- Özendirme, destekleme, yönlendirme anlamına gelen teşvik eylemi de suç kapsamına alınmıştır. Bir müsabakada bir takımın başarılı olmasını sağlamak amacıyla teşvik primi verilmesi veya vaat edilmesi suretiyle işlenmesi halinde, şike suçunun cezası yarı oranında indirilerek uygulanır. “Teşvik” kavramı, esasında TCK m.39’da suça iştirakin bir türü olan yardım eden için kullanılır. Burada ise teşvik, bir maçın kazanılması için sporcunun veya antrenörünün maddi menfaat sağlanması yolu ile motive edilmesi anlamında kullanılır.

- Teşvik priminin milli takımlara ve sporculara veya spor kulüplerinin kendi oyuncularına ve teknik heyetine verilmesi suç oluşturmaz.

- Spor müsabakasının sonucunu değiştirmek için sağlanan menfaat; karşılaşmada kötü oynaması veya kaybetmesi istenen takımın sporcusuna veya teknik görevlisine sağlanıyorsa şike, kazanması istenilen takımın daha iyi oynamasının sağlanması için veriliyorsa teşvik primi gündeme gelir.

- Hatır şikesinde esas itibariyle herhangi bir menfaat bulunmamaktadır. Burada taraflar arasında daha önceye dayalı bulunan hatır ilişkisi ve manevi bağlılık kullanılmakta, bu bağlılık sebebiyle karşılaşmaya etki edilmeye çalışılmaktadır. Hatır şikesi, 6222 sayılı Kanunun 11. maddesinin birinci fıkrasında suçun unsuru olarak düzenlenen menfaat ilişkisi bulunmaması sebebiyle suç olarak kabul edilemez. Bu fiil, Spor Disiplin Hukukunu ilgilendirmektedir. Doktrinde aksi yönde görüş olsa da; şike konusunu oluşturan anlaşmanın bir maddi menfaatle ilgili olmasının zorunluluğu dikkate alındığında, “suçta ve cezada kanunilik” ilkesi uyarınca hatır şikesinin suç olarak kabul edilmesi doğru olmayacaktır.

- Şikede; menfaat elde edilmesi veya menfaatin vaat edilmesi, bunun karşılığında müsabakada bilerek ve isteyerek yeterli çabayı sarf etmemek, müsabakayı kaybetmeye çalışmak veya kaybetmek gerekir. Teşvik priminde ise, menfaat elde edilen veya vaat edilen menfaat karşılığında sporcunun daha fazla çaba göstermesi ve teşvik primi aldığı kişinin istediği sonucu elde etmeye çalışması vardır. Hatır şikesi karşılığında maçı kazanan veya menfaat elde eden taraf, şikenin konusu menfaati sağlamamakta, yalnızca taraflar spor etiğine ve sportmenliğe uygun olmayan bir davranışta bulunmakta, anlaşmakta, fakat menfaat karşılığında maçı satmamakta veya maçta daha iyi ve hırslı oynamamaktadır. Hatır şikesi ayrı bir suç olmalı, “suçta ve cezada kanunilik” prensibinden dolayı 6222 sayılı Kanunun 11. maddesinin mevcut hali ile hatır şikesi Spor Disiplin Hukukunun konusu olabilir, fakat suç sayılmaz.

- Doktrinde; 6222 sayılı Kanun öncesinde bu fiilleri işleyen kişilerin dolandırıcılık suçundan dolayı sorumlu tutulabileceği, TCK m.158/1-d’de düzenlenen “derneklerin aracı olarak kullanılması suretiyle” dolandırıcılık suçunun oluşacağı yönünde görüş bulunsa da, bu görüşün kabulü mümkün değildir. Çünkü TCK m.252’de tanımlanan rüşvete benzer bir suç olan şike ve teşvik priminde, dolandırıcılık suçunda sayılan failin mağduru esaslı hataya düşürecek hileli hareketlerle aldatması olmayıp, aksine iki tarafın bir menfaat karşılığında anlaşması durumu vardır.

- Şike ve teşvik primi verme fiilleri, ilk kez 6222 sayılı Kanunda suç olarak tanımlanmıştır. “Suçta ve cezada kanunilik” prensibini düzenleyen Anayasa m.38/1, Türk Ceza Kanunu m.2 ve “kıyas yasağı” uyarınca, bu fiillerin dolandırıcılık olarak kabul edilebilme ve cezalandırılabilme imkanı bulunmamaktadır.

- Şike ve teşvik primi iddialarının dolandırıcılık olarak kabulü iki nedenle yanlıştır. Birincisi; bu fiiller dolandırıcılık suçu kapsamında kabul edilse idi, kanun koyucu 6222 sayılı Kanunun 11. maddesini düzenleme ihtiyacı duymazdı. İkincisi; dolandırıcılık suçu ile şike ve teşvik primi verme fiillerinin unsurları farklıdır.

- Dolandırıcılıkta; doğrudan doğruya mağduru hedef alan ve aldatma imkanı bulunan hileli hareketlerle mağdurun iradesini hataya düşürüp zarara uğratmak ve haksız yarar sağlamak vardır. Şike ve teşvik priminde ise, doğrudan doğruya mağduru hedef alma, aldatmaya elverişli hileli hareketlerle hataya düşürme kastı ve buna uygun maddi unsur (hareket, netice ve bunlar arasında kurulması gereken illiyet bağı) yoktur.

- Müsabaka sonucunu etkileme imkanı olmayan, menfaat sağlayabilmek için karşı tarafı kandıran ve menfaat elde eden fail dolandırıcılık suçundan sorumlu tutulacak ve şike suçu bakımından “işlenemez suç” müessesesi gündeme gelecektir.

- Failin; müsabaka sonucunu etkilemesinin mümkün olmadığını bilmesine rağmen karşı tarafla anlaşması halinde, 6222 sayılı Kanun m.11/1’in son cümlesinde yer alan“Kazanç veya sair menfaat temini hususunda anlaşmaya varılmış olması halinde dahi, suç tamamlanmış gibi cezaya hükmolunur.” cümlesi uyarınca fail ve faile menfaat sağlayan kişi cezalandırılabilir mi? Cezalandırılmaz, ortada işlenemez suç olduğundan, yalnızca kastından dolayı karşı tarafa menfaat sağlayan kişiye ceza verilmez.

- Failin kastının başından beri dolandırıcılığa yöneldiği, şike suçunu işleme iradesi bulunmadığının kabulü halinde, faile menfaat sağlayan kişi “mağdur” sıfatı mı alır, yoksa 6222 sayılı Kanun m.11 uyarınca fail olarak kabul edilip cezalandırılır mı? Burada ya dolandırıcılık veya nüfuz ticareti suçlarından birisinin işlendiği kabul edilmelidir. Ortada kamu görevlisi olmadığı için, TCK m.255’de tanımlanan nüfuz ticareti suçu oluşmaz. Burada, mağdurun hileli hareketlerle esaslı hataya düşürüldüğü kabul edilirse, TCK m.157’de tanımlanan dolandırıcılık suçunun işlendiğinin kabulü gerekir. Şike veya teşvik primi suçu işlenemeyeceğinden ve ortada işlenemez suç hali olduğundan, her ne kadar kastı şike veya teşvik primine yönelik olsa da suçun maddi unsurunun icrasının imkansızlığı karşısında şike veya teşvik primi suçunun faili olacak kişi bu defa dolandırıcılık suçunun mağduru sayılacaktır.

- 6222 sayılı Kanun m.11/2’de, şike anlaşmasının varlığını bilerek spor müsabakasının anlaşma doğrultusunda sonuçlanmasına katkıda bulunan kişilerin de birinci fıkra hükmüne göre cezalandırılacağı düzenlenmiştir. Müsabakanın sonucuna etki edebilme imkanı olmayan kişiler tarafından bu suç işlenemez. Bu suçu özel bir iştirak müessesesi olarak kabul eden görüşler bulunsa da, ceza sorumluluğunu genişleten bu görüşe katılmak mümkün değildir. Bu suçta fail, şike anlaşması ile herhangi bir ilgisi olmamasına rağmen bilerek ve isteyerek müsabakaya etki etmektedir.

- Şike anlaşmasına aracılık edenlerin müşterek fail mi, yoksa yardım eden sıfatıyla mı sorumlu tutulacağının tespitinde somut olayın şartlarının dikkate alınması gerekir. Örneğin; bir karşılaşmadaki oyunculara şike teklifinde bulunmak isteyen, ancak oyunculara ulaşma imkanı bulunmayan birisini, oyuncu ile buluşturan ve anlaşmanın yapılmasını sağlayan kişi müşterek fail olarak; şike için görüşen kişilerin suç işleme kararını kuvvetlendiren kişi ise yardım eden olarak sorumlu tutulacaktır.

 

--------------------------

[1] Sulhi Dönmezer- Sahir Erman; Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku Genel Kısım, Cilt II, Beta Basım, Onbirinci Bası, s.59-61.