Birkaç gündür Suriye’yi bölme, bölgeye istikrar getirilmesi yerine “garnizon/uydu devlet” oluşturma çabalarına hız veren, buna da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ni vasıta kılmaya çalışan, Uluslararası Hukukun kurallarını aleyhlerine olduğu durumda “yok” sayan, sahip oldukları silah, ekonomi ve basın gücü, “zorla” veya “diplomasi” ve yerine göre “algı” yöntemleri ile Suriye’ye müdahale hazırlıklarına hız veren devletler, aynen kurt ile kuzunun hikayesinde olduğu gibi davranıyorlar. Yukarıda suyun başında yer alan kurt, aşağıda duran kuzuya “Suyumu bulandırma!” demiş, kuzu ise bunun mümkün olamayacağını söylemiş. Ancak kuzuyu yemeyi kafasına koyan kurdun cevabı net olmuş, “Ne yani ben yalan mı söylüyorum?” Elbette somut olayda Suriye için “masum kuzu” nitelendirmesi yapılamaz. Bu misal, son gelişmelere ve müdahale niyetini açıkça ortaya koyan memleketlerin yöntemlerine göre verilmiştir.

ABD ile Rusya Federasyonu’nun gizli bir ortaklık içinde olup olmadıklarına dair tartışmaya girmeksizin, ortaya çıkan manzaranın Suriye Arap Cumhuriyeti ve dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti için iyi sonuçlar vermeyeceği tartışmasız. “Oyun içinde oyun var.” olarak da nitelendirilebilecek Ortadoğu coğrafyasında durum giderek sertleşiyor, silahta ve ekonomide güçlü olan memleketlerin; kendilerini ilgilendirmeyen, fakat sözde bölgede yaşayan insanların hak ve hürriyetlerini koruma, barış ve demokrasi tesisi adına doğrudan veya dolaylı silaha başvurdukları, esas niyetlerinin ise net bir şekilde yayılmacı anlayışlarını sürdürmek suretiyle çıkarları için gerekli gördükleri noktalarda şekillendirmeye gittikleri tartışmasızdır.

Birkaç gündür alevlenen çekişmenin odak noktasını “güç savaşı” ve “bölgeye hakim olma maksadı” oluşturmaktadır. Suriye’ye askeri müdahaleye niyetlenen devletlerin ana argümanı; Suriye rejimi tarafından kullanıldığı, birçok insanın hayatını kaybedip yaralandığı kimyasal silah kullanma iddiasına dayandırılmıştır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin bu konuda Rusya Federasyonu’nun muhalefeti ile bölgede araştırma yapılmasına dair karar çıkaramaması ise manidardır. Ancak aşağıda değindiğimiz bazı soruların cevapları bulunmalı ve ardından Suriye Arap Cumhuriyeti’nin içişlerine karışıp, bölgede devam eden iç savaşın ve bu sırada kullanılan yasak silahların önlenmesi için uluslararası müdahale yöntemi denenmelidir. Çünkü her askeri müdahale ve özellikle de somut olayda kullanılması düşünülen silahlar dikkate alındığında, bu işin bölge halkı için ağır sonuçlara yol açacağı bilinmelidir.

1- Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri, Suriye rejimi tarafından Şam bölgesinde 21.08.2013 tarihinde kullanıldığı kabul edilen kimyasal silah saldırısı sonrasında Suriye Arap Cumhuriyeti’ne müdahale edilmediği görülmektedir. Suriye’de iç karışıklığın 15 Mart 2011 tarihinde başlayıp, 21.08.2013 tarihli kimyasal silah saldırısına kadar da önemli bir aşama kaydettiği bir durumda; uluslararası barış ve güvenliğin tehdit edildiğinden bahisle, Birleşmiş Milletler Andlaşması’nın 7. Bölümü çerçevesinde kimyasal silahlara karşı etkin yaptırımlar içeren yöntemlere gerçekte neden başvurulamamıştır? Bunun cevabı, salt daimi üyelerden birisinin veto yetkisini kullanması olarak gösterilemez. Çünkü bugün de veto vardır, Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın faaliyete geçtiği andan bu tarafa veto yetkisi varlığını korumaktadır. Belirtmeliyiz ki, (2-) numaralı altbaşlıkta yer verdiğimiz kısa açıklama belki barışçıl çözüm olarak gösterilebilir. Ancak bu noktada da sorunlar yaşandığı ve kalıcı barışçıl sonuca ulaşılamadığı açıktır.

2- 21.08.2013 tarihli kimyasal silah saldırısından sonra ABD ile Rusya Federasyonu bir araya gelerek, 14.09.2013 tarihinde Suriye Arap Cumhuriyeti’nin sahip olduğu kimyasal silahların ortadan kaldırılması için bir sözleşme imzalayıp[1], bu silahların imhası konusunda Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (Organisation For The Prohibition Of Chemical Weapons) görevlendirilmiştir. Suriye rejimi, açık kaynaktan ulaşılan bilgiye göre bu sözleşmeyi kabul ettiğini bildirmiştir[2]. Bu Örgüt, Suriye rejiminin sahip olduğu kimyasal silahların imhasına 06.10.2013 tarihinde başlamış ve imhanın 31.10.2013 tarihinde tamamlandığını ilan etmiştir[3]. Örgütün resmi internet sitesinde yer alan beyanında, Suriye’nin kimyasal silah üretim tesisleri ile karıştırma/doldurma atölyelerinin işletilemez/çalıştırılamaz hale getirilmesi için imha faaliyetlerini tamamladığı bilgisi aktarılmaktadır.

3- Suriye rejiminin elinde hala kimyasal silah olup da bunları kullandığı iddiası varsa, önce bu hususun araştırılıp netleştirildikten sonra ABD, Fransa ve Birleşik Krallık gibi devletlerin Suriye Arap Cumhuriyeti’ne karşı harekete geçmesi gerekmez mi? Çünkü Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü tarafından yapılan tespite ve açıklamaya göre; ABD ile Rusya Federasyonu arasında varılan anlaşma uyarınca, Suriye’nin bildirdiği kimyasal silahlar imha edilmiştir. Bu halde; Suriye rejiminin elinde, eskiden kalmış, gizlenmiş veya yeni temin edilmiş kimyasal silah varsa, ABD ile Rusya Federasyonu arasında varılan anlaşmanın gereklerinin yerine getirilip getirilmediğinin, eksikliklerin ne olduğunun belirlenmesi için, neden Suriye rejiminin abluka altında bulunan Doğu Guta bölgesinde muhaliflerin kontrol ettiği son nokta olan Duma ilçesine zehirli gaz içerikli kimyasal silah saldırısı düzenlediği 07.04.2018 tarihi beklenmiştir?

Suriye’ye yönelik bir askeri harekata; Suriye rejiminin Uluslararası Hukuka aykırı hareketlerinin önlenmesi ve Suriye’de düzenin sağlanması için insani nedenlerle başvurulacaksa, öncelikle son Doğu Guta saldırısının sorumlularının kimler olduğunun somut delillerle tespiti gerekmez mi?

Bu sorular ışığında; 20 Mart 2003 tarihinde ABD’nin öncülüğünde başlatılan ve Irak Cumhuriyeti’nin kitle imha silahları ürettiği gerekçesine dayandırılan, fakat sonradan net bir şekilde “yalan” olduğu Birleşik Krallık tarafından yürütülen bir soruşturma sonucunda hazırlanan raporla ortaya koyulan Irak işgali ister istemez akla gelmektedir.

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.

----------------------------------------

[1] “Q&A: Syria chemical weapons disarmament deal”, BBC News, Yayın Tarihi: 30.01.2014, Erişim Adresi: <http://www.bbc.com/news/world-middle-east-23876085>, Erişim Tarihi: 12.04.2018.

[2] “Bashar al-Assad: Syria will give up control of chemical weapons”, The Guardian, Yayın Tarihi: 12.09.2013, Erişim Adresi: <https://www.theguardian.com/world/2013/sep/12/bashar-al-assad-syria-chemical-weapons>, Erişim Tarihi: 12.04.2018.

[3] “Syria Completes Destruction Activities to Render Inoperable Chemical Weapons Production Facilities and Mixing/Filling Plants”, Organisation for the Prohibition of Chemical Weapons, Yayın Tarihi: 31.10.2013, Erişim Adresi: <https://www.opcw.org/news/article/syria-completes-destruction-activities-to-render-inoperable-chemical-weapons-production-facilities-a/>, Erişim Tarihi: 12.04.2018.