Anayasa Mahkemesi’nin işin aciliyeti gereği çok hızlı bir şekilde inceleme yapıp, ifade hürriyeti açısından verdiği hak ihlali kararı isabetlidir. Çünkü Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB), yer sağlayıcı twitter.com adlı internet sitesine erişimin engellenmesine dair yargı kararlarını hatalı uygulamıştır. İlgili yargı kararları, hukuka aykırı içeriklere erişimin engellenmesi ve bu içeriklerin Siteden çıkarılması ile sınırlı olduğu halde, TİB tarafından kararın kapsamı aşılmak suretiyle Siteye erişimin herkes bakımından engellenmesi yolu seçilmiştir.
 
5651 sayılı İnternet Kanunu’nda, hukuka aykırı içerikleri kaldırmayan internet sitesine erişimin toplu olarak engellenmesi istisnai olsa da mümkün gözükmektedir. Toplu erişim engelleme, son çare olarak ve somut gerekçesi gösterilmek suretiyle ancak yargı kararı ile uygulanabilir. TİB’in, doğrudan doğruya veya bir yargı kararını genişletip, internet sitesine erişimi toplu engellemeye yetkisi yoktur.
 
Esas itibariyle, internet sitelerine erişimin toplu, yani herkesi kapsayacak şekilde engellenmesi, “ceza sorumluluğunun şahsiliği” ilkesine aykırı olup, ifade hürriyetinin de özünü zedeler. Çünkü hukuka aykırılığa kim neden oldu ise, yaptırım veya tedbirin sadece o kişiye, yani içerik sağlayıcısına ve hukuka aykırı içeriği yayından kaldırmayan yer sağlayıcıya uygulanması gerekir. Ancak uygulamada, özellikle Amerika Birleşik Devletleri kaynaklı internet şirketlerinin Türk Hukuku’nu ve Türk yargı kararlarını gözardı ettikleri, bir anlamda kural ve kararlara karşı duyarsız kaldıkları görülmektedir.
 
Esas sorun da buradan kaynaklanmaktadır. Hukukun evrensel ilke ve esaslarını tanıyan, “ceza sorumluluğunun şahsiliği” ilkesi ve ifade hürriyeti konularında uluslararası sözleşmeleri tanıyıp iç hukukuna dahil eden Türkiye Cumhuriyeti’nin, internet yayıncılığı konusunda sansür yöntemini ve dolayısıyla yasakçı zihniyeti benimsediği düşünülemez.
 
Türk Hukuku’nda internet sitelerine erişimin tedbiren toplu engellenmesi ve hukuka aykırı içerikleri çıkarmamakta ısrarlı davranan yer sağlayıcılarının bu yolla hukuka uygun davranmalarının sağlanması için, son çare olarak 5651 sayılı İnternet Kanunu’nun 8. ve 9. maddelerinde internet sitelerine erişimin toplu engellenmesi hakimlere tanınmıştır.
Belirtmeliyiz ki, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi bu tür toplu erişim engellenmesi kararlarının bireyin ifade hürriyetini zedelediğini kabul etmektedir. Mahkeme de, bir internet sitesinin hukuka aykırı içeriği çıkarmayıp kişilik haklarını ihlal ettiğinden bahisle, bu siteye erişimin tümü ile engellenerek, internet hizmetlerinden yararlanmak ve ifade hürriyetini kullanmak isteyen diğer insanların yaptırıma tabi tutulmasını hukuka aykırı bulmuştur. Mahkeme 18.12.2012 tarihli Ahmet Yıldırım – Türkiye kararında, Google Sites’a erişimin toplu engellenmesinin ifade hürriyetini ihlal ettiği sonucuna varmıştır.
 
Somut olayda, TİB tarafından yetki aşımı yapıldığı, toplu erişim engelleme içermeyen yargı kararlarının maksadını aşacak şekilde uygulandığı, bu yanlışlığı tespit eden Ankara 15. İdare Mahkemesi’nce verilen yürütmenin durdurulması kararının yerine getirilmesinin geciktirildiği, milyonlarca insanın ifade hürriyetini kısıtlayan hukuka aykırılığın ortadan kaldırılması için TİB’in isteksiz davrandığı, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu m.28/1’in 1. cümlesinde yer alan, yargı kararlarının en geç 30 günde yerine getirilmesi hükmünün, bu süre azami 30 gün değil, her durumda 30 gün olarak uygulanmasının hatalı olduğu, oysa Ankara 15. İdare Mahkemesi’nin kararının mümkün olan ilk zamanda yerine getirilmesini ve internete toplu erişim yasağının kaldırılması tartışması olduğu ortadadır.
 
Anayasa Mahkemesi, bu hukuka aykırılıklara işaret etmek suretiyle “hak ihlali” tespiti yapmıştır. Bu kararın yerine getirilmesinin geciktirilmesi, TİB Başkanı ve mensuplarının geçici yargı dokunulmazlıklarına rağmen bir hukuk devletinde asla düşünülemez. İdare Mahkemesi kararının hemen yerine getirilmemesi ne kadar yanlış ise, Yüksek Mahkeme kararının yerine getirilmesinin geciktirilmesi ondan öte bir yanlış olur.
 
 Son olarak; Twitter, Youtube, Facebook gibi sosyal paylaşım ağlarının Türk Hukuku’na ve hukuka aykırı içeriklerin yayından kaldırılmasına ilişkin yargı kararlarına isteksiz ve ilgisiz kalması halinde, bu defa 5651 sayılı Kanunun 8. ve 9. maddelerinde öngörülen internet sitesine erişimin tedbiren toplu engellenmesine dair kararların verileceğini ifade etmek isteriz. Bunun önlenmesi için, hukuka aykırılıkları tespit edilen içeriklerin yayından kaldırılması konusunda “yer sağlayıcı” sıfatını taşıyan internet sitelerinin duyarlı olması gerekmektedir.
 
Son söz; bugün itibariyle Türk Hukuk tarihinde 16.600 sahifelik bir gerekçeli karara sahip olacağımız bilgisine ulaştık. Gerekçeli kararın yazımının gecikmesinde yaşanan hukuka aykırılığı, bu sebeple yaşanan tahliyeleri bir kenarda tutacak olursak, gerek Ceza Hukuku ve gerekse Ceza Yargılaması Hukuku açısından bu kararın uzun süre tartışılacağı muhakkaktır.

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan Şen tarafından www. hukukihaber. net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)