Fatih Sultan Mehmet’e İstanbul’u fethederek çağ değiştirme gücünü veren, pazı gücü değil hukuk önünde Sultan’ı tebaası ile eşit tutarak Osmanlı’yı bilim, teknik ve yönetimde daha ileriye götürmüş olan gelişmiş adalet ve eşitlik anlayışıdır.

300 sene sonraki Fransız İhtilalinin ve modern anayasaların ana temellerinden biri olan “égalité” – eşitlik ilkesini Anayasamız da benimsemiş; m.2’de “Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir;” m.10’da “Herkes, kanun önünde eşittir. [..] Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet [] makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun hareket etmek zorundadırlar.” diyerek tanımlamıştır.

Fakat kamu görevlileri söz konusu olduğunda ülkemizde “Kanun Önünde Eşitlik” SÖZDEDİR. Zira soruşturma ön izinleri ve dokunulmazlıklar, kanun önüne çıkarılmalarını önleyerek devleti yönetenlere fiili bağışıklık sağlar.

GERÇEKTE ise sivil halk sınıfı, alt derece kamu görevlileri sınıfı, üst düzey kamu yöneticileri, başbakan, bakanlar ile milletvekilleri zümreleri kendi aralarında eşit; ancak diğerlerine göre imtiyazlı ve üstün durumdadır. Cumhurbaşkanı ise vatana ihanet suçu dışında kanunların önünde değil, üstündedir.

Anayasa değişikliği bu durumu daha da kötüleştirmekte:

(1) Bakanların sadece görev suçları için başbakanın (yeni adı ile cumhurbaşkanı) ise her türlü suçu için soruşturma ve kovuşturma ön izinleri getirerek yürütme üyeleri arasında yeni bir farklılık oluşturmakta;

(2) başbakan ve bakanların suçları hakkında soruşturma teklif edilebilmesi meclisin 10’da 1’inin (600’de 60) oyu gerekirken bu sayı yarısından bir fazlasına (600’de 301) yükseltilmekte; dava açılması kararı için bu sayı (600’da 301) iken 600’de 400’e çıkarılmakta.

Halihazırda 4, oluşması öngörülen tabloya göre 2 – 3 siyasi partinin oyları ve TBMM’deki temsil oranları karşısında mensubu olduğu partinin ezici bir çoğunluğu oy vermediği sürece başbakan - cumhurbaşkanı veya bakanların kanun önüne çıkarılması fiilen imkansız olacaktır.

Böylece, cumhurbaşkanına ve bakanlara, işleyebilecekleri suçlardan dolayı fiilen bir bağışıklık tanınması, şu anki durumdan önemli bir geriye gidiş ve aynı zamanda Anayasanın 10. ve 4. maddeleri ile çelişkili durum söz konusudur.

Benim adalet anlayışıma göre soruşturma ve kovuşturma ön izinleri tamamen kaldırılarak yasaklanmalı; kanun önünde herkes eşit hale getirilmelidir. Dokunulmazlıklar ise sadece, yargılamaya veya yargı kararına rağmen kamu görevinin sürdürülmesi ya da sonlandırılması hususunda bir tercihten ibaret olmalıdır.


"Yazarın özel izni ile Facebook/Mehmet Gün sayfasından aynen alınmıştır."