Çok tartışmalı aşamalardan geçerek bugüne gelen Arabuluculuk için Türkiye gün sayıyor neredeyse. 21 Eylül 2013 tarihinde Adalet Bakanlığı’nın oluru Atatürk Üniversitesi’nin girişimi ile hazırlanacak sorularla Türkiye’nin resmi arabulucuları olacak ve biz hukukçular hukuk bilgimizin dışında diğer birtakım özelliklerimizden de sınava tabi tutulacağız. Hukuk bilgisinin yanında, pedogoji, psikoloji, beden dili, sosyoloji gibi dallardan da bilgimizi ortaya koymamız gerekecek ve hatta canlı olarak da jüri önünde uygulamalı bir arabuluculuk faaliyeti sergileyeceğiz.
   
Her ne kadar hukukçular ve değerli meslektaşlarım (avukatlar) bana kızacak olsa da ben de bazı birtakım düşünürler gibi Arabuluculuğun sadece hukukçular tarafından yapılmasına karşıyım. Neden bir psikolog bunu yapmasın ya da bir sosyolog? Ama çoğunluk karşı çıktı ve kanunda bu yönde değişiklik yapıldı. Artık tartışma için geç. Uygulama sırasında kim yapsa idi daha başarılı olurdu, belirlenecektir.
   
Arabuluculuk bence bir sanattır ve iki insan arasındaki uyuşmazlığın çözümü basit bir mesele değildir. Uzlaşmak isteyen taraflar zaten bir başkasına ihtiyaç olmadan birbirini bulur ve uzlaşır. Sorun, uzlaşmaya hiç yanaşmayacak olan tarafları nasıl bir araya getireceksiniz ya da tam da uzlaşmadan vazgeçtikleri anda onları yeniden bir uzlaşma ortamının içerisine çekeceksiniz. Elbette bu sadece hukuk bilmekle olmaz, başka bazı üstün yeteneklere de sahip olmak gerekir.
   
Sistem avukatları o kadar yıpratıyor ki bazen öfkemizi kontrol edemiyoruz ve nezaket kuralları dışına çıkıp, bize yakışmayan tutum ve davranışlar sergiliyoruz. Oysa arabulucu oldukça sakin olmalı, sabırlı olmalı, nazik olmalı, gerektiğinde sesini yükseltecek bile olsa bunu aşırıya kaçmadan yapmalı. Diplomatik dili çok iyi bilmeli. Taraflara kendisi ile ilgili doğru bir sunum yapabilmeli. Objektif olmalı, emin kişi olmalı. Görüntüsü ile de arabulucu olduğunu öncelikli olarak hissettirmeli.
   
Tüm bunlar için de en mühimi arabulucu her defasında bedenini ve zihnini dinlendirmeli ve kaliteli bir yaşama sahip olabilmeli. Dosyalar arasında sıkışıp kalmış bir avukat nasıl arabuluculuk yapacaktır? Gerektiğinde bir gün sonra arabuluculuk randevusu olan avukat, birgün önceden bunun planını yapmalı, öncelikli olarak kendi bedenini ve zihnini dinlendirmeli ve tarafları sakin ve huzurlu bir biçimde karşılamalıdır. Bir arabulucu her defasında tarafları uzlaştırmak zorunda mıdır? Tabii ki bu faaliyeti icra ederken, tarafların serbest iradesi önemlidir ve arabulucu uzlaştırma faaliyetini uzlaşma yönünde tamamlayamayabilir, bu durumda dahi sakin olunmalı ve taraflara karşı yaklaşımımızın olumlu olması gerekir.
   
Bu aşamaya kadar farkında iseniz hala hukuk ile ilgili bir şey konuşmadık ve hep niteliklerden bahsettik. İnsan niteliklerinden, görünüşten…
   
Örneğin tarafları dinlemeyen, taraflar konuşurken cep telefonu ile ilgilenen, telefon konuşan, kapısı sıklıkla çalan, bedeni taraflara dönük olmayan bir arabulucu, arabulucu olabilir mi? Tarafları uzlaştırma şansı ne kadardır? Bu husus hukuk ile ilgili midir?
   
Sizlere bunları yazarken Polonya uygulamasından da bahsetmek istiyorum. Orada bu işi sadece hukukçular yapmıyor ama çok da başarılı bir süreç sözkonusu. Arabuluculuk faaliyetinde tarafların çözümü bulması gerektiğini ve arabulucunun da bu çözümü bulma konusunda taraflara yardımcı olduğunu söylüyorlar. Yani bu şu demek: Arabulucu tarafların uyuşmazlığı nasıl çözecekleri konusunda fikir beyan edemeyeceği. Ben böyle düşünüyorum şeklinde başlayan bir arabulucu cümlesi olamaz ve orada arabuluculuk faaliyeti son bulacaktır.
   
Arabulucu doğru soruları soran ve taraflar arasında uyuşmazlığa neden olan hayat olayını gün yüzüne çıkaran kişidir. Soru sorarken kendi istediği cevapları mı alacaktır? Her zaman bu mümkün olmayabilir. Ancak şunu iyi biliyoruz ki arabulucu asla kafasında belirlemiş olduğu çözüme ulaşmak için tarafları zorlamayacaktır. Bu nedenle psikoloji bilmek çok önemlidir. Bir psikoloğun soru tekniklerini düşünün. Orada açık uçlu sorular, daha sonra konuyu biraz daraltmak için evet-hayır cevabı verilecek kapalı uçlu sorular, bazen tarafları doğru anladığınıza yarayacak olan tekrarlar gibi teknikler vardır. Arabulucu bu teknikleri çok iyi kullanmalıdır.
   
Size hala hukuk ile ilgili bir husustan bahsetmedim. Arabuluculuğun da en iştah kabartıcı yanı belki de bu tekniklerin doğru bir şekilde kullanılması. Ve en üzerinde durulması gereken hadise de ‘ONARICI ADALET’. Bu anlamda sisteme yönelik bir çok eleştirim olmakla birlikte, ilk eleştirim,  diğer ülke uygulamalarında olduğu gibi ONARICI ADALET BAKANLIĞI’nın kurulmasının gerekliliği ve ADALET BAKANLIĞI’nın içerisinde de ONARICI ADALET BİRİMİ oluşturulması olacaktır. Arabuluculuk gerçekten özel bir faaliyettir ve mahkemede kendisine zaman ayırılmayan insanlara zaman ayırılacaktır. Delil serbestisi olacaktır ve hatta bazen delile bile bağlı olmaksızın zararlar tazmin edilecek ve maddi-manevi tatminin dışında en önemlisi TOPLUMSAL BARIŞA hizmet edilecektir. Bundan daha güzeli var mıdır?
   
Tek temennim, arabuluculuğun gerçekten yaygınlaşması ve uygulanır oluşudur. Türk Ceza Kanununda uzlaşmanın uygulanamayışını, ağır aksak işleyişini gördükçe acaba arabuluculuk da aynı kaderi paylaşır mı diye aklıma gelmiyor değil ama yine de olumlu düşünmek istiyorum.
   
Saygılarımla.
   

Bu köşe yazısı, sayın Av. Sabire Sanem YILMAZ tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için gönderilmiştir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.