Arabuluculuk antik çağlarda ortaya çıkmakla beraber, Antik Yunan’da, ilerleyen dönemlerde Roma devletinin kuruluşundan itibaren pratik anlamda Roma hukuku geleneği içinde kendine yer bulmuştur. Diğer coğrafyalarda daha manevi bir kurum olarak görülmüştür, genelde kabile şefleri, bilim adamları, filozoflar, ‘arabuluculuk görevini’ ‘toplumsal bir ödev’ olarak icra etmişlerdir. Çeşitli isimlerle anılsa da sonunda ‘’Mediator’’ olarak batı dillerine yerleşmiştir. Dünya geleneğinde bir arabulucunun olmazsa olmaz gerekleri arasında ‘üstün hukuk bilgisi’, ‘tarafsızlık’ gibi değerler yer almaktadır. [ 1 ]
Kökenine rağmen, Roma Hukuku geleneğiyle yetişen hukuk sistemlerinin uygulandığı coğrafyada dahi kurumun başlıca sorunları üzerinde tartışılmaktadır [ 2 ] .Öncelikle, usule ilişkin karşılaşılan problemler, genç hukuk sistemlerini çıkmaza sokmaktadır. Kuşkusuz pek çok teferruatı içinde barındıran usul hukuku, arabuluculuk açısından çoğu zaman sıkıntı yaratmaktadır. Usul problemini izleyen özel meseleler kısmında da arabulucuların, arabuluculuk şirketlerinin kötü niyetle hareket etmesi ihtimaline karşı yeterince engel bulunmamasıyla karşılaşılır  [ 3 ] .Düşünce olarak sistemin faydalı görünen kısmı, yargısal prosedürle uğraşmadan sorunların çözümüne ilişkin olduğundan arabuluculuk kurumuna getirilecek nihai sınırlamalar da sistemi fonksiyonel olarak imkansız kılar. Ayrıca arabuluculuk sisteminin alternatif bir yol olduğu ve yargı öncesi son çare niteliğinde olduğu kabul edilmiştir[ 4  ] .
    
Türkiye’de Arabuluculuk Konusu
‘TBMM Adalet Komisyonu, hukuk uyuşmazlıklarının arabuluculuk yoluyla çözümünü düzenleyen tasarıyı alt komisyona sevk etti . TBMM Adalet Komisyonu’nda, Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Tasarısı ele alındı. Komisyon Başkanı Ahmet İyimaya, toplantının başında yaptığı kısa açıklamada, arabuluculuk sistemiyle yeni bir alan yaratıldığını belirterek, ''Bu sistem bizim kültürümüzde var'' diye konuştu. İyimaya ayrıca ‘’arabulucu’’ kavramının anlamının ne olduğu hakkında da çalışma yapılması gerektiğini belirtti. Yöneltilen her eleştiriye de dünyadaki diğer devletlerde de ‘arabulucu‘ kurumunun olduğu teziyle karşılık verdi. Adalet Bakanı Sadullah Ergin de İtalya, Japonya, Portekiz ve Avustralya'da meslek sınırlanması olmadan herkesin arabulucu olabildiğini belirtti.
Tasarı metnindeki dikkat çeken bir bahis ‘arabulucuların eğitimi’ hakkında. Acaba ‘100 saatlik temel hukuk eğitimi, ‘tarafsız’ ‘ hukuki muhakeme yeteneğine haiz’ ‘arabulucu memur yetiştirmek’ için yeterli olacak mıdır?  Uluslararası bir ölçüt olmasa dahi ‘adalet uygulayıcısı, belirleyicisi’ olarak görev yapmak için yüz saatlik eğitimin, bir hukuk dalı hakkında şeklen bilgi sağlama ihtimali dışında, hukukun teorik ve pratik anlamda  gelişmesinde büyük etkileri olan hukuk felsefesi ve hukuki düşünme yolları açısından yetersizliği şüpheye yol açmayacak derecede kesinlik arz etmektedir.
Meselenin, mevcut hükümet stratejisi açısından yapılan değerlendirmesinde kimi noktalar dikkat çekiyor. Adalet Bakanı Sadullah Ergin tasarının saikleri arasında ‘yargının yavaşlığı’ ‘yargının yetersizliği’ gibi konuların altını çiziyor. Asli hükümet politikalarından olan istinaf mahkemelerinin kurulması, kursiyer hakim alımı gibi ‘yargıyı hızlandırmaya’ ve ‘yargının problem çözücü niteliğini artırmaya’ yönelik faaliyetlerin yetersizliği göz önüne alınmış olmalı ki sistemi baştan sona değiştirmeye yönelik bir adım görülüyor. Aynı zamanda her ile bir hukuk fakültesi şeklindeki bir diğer hükümet politikasıyla aynı potada düşünüldüğünde bir tutarsızlık göze çarpıyor. Kanunlaşması halinde tasarı, hukuk fakültesi mezunlarının da arabulucu olmasının önünü açıyor. İlerde tekrar gündeme gelmesi beklenen Avukatlık Sınavı’nda başarısız olan hukuk fakültesi mezunlarının da sisteme entegrasyonu açısından kolaylık sağlanması,  güdülen yan amaçlardan birisi olarak görülüyor. Hukuk uygulayıcılarının sosyal medyada yer alan yorumları arasında avukatlık mesleğinin itibarsızlaştırılmaya çalışıldığı da belirtiliyor.  Ayrıca hükümet politikası olması neticesiyle yurt çapında yoğunluk gösteren hukuk anlaşmazlıklarında, hukuki yolu arabuluculara devretme tehlikesi dikkati çekiyor. En büyük tehlike ve haksızlık bu noktada yoğunlaşıyor :  Tasarının kanunlaşması halinde kamu kurumu niteliğine sahip ‘arabuluculuk kurumunun’ sektörden önemli bir pay alacağı öngörülebilir, ancak iktidarın izlediği ‘neoliberalizasyon’ politikası  çerçevesinde düşünüldüğünde, kurumun ilerde özel sektöre devri bir ihtimal olarak değer taşımaktadır. Tasarı bu yönüyle sistemi reforme etme amacından uzak, aksine sistemin bir pazar olarak algılanmasının ürünü olarak karşımıza çıkmaktadır. 
 
1 http://cfrmediation.com/a-short-history-of-mediation/
2 http://www.austlii.edu.au/au/journals/BondDRN/2001/2.pdf
3 http://www.law.missouri.edu/lande/publications/lande%20good%20faith_system%20design.pdf
4 http://adrr.com/adr1/essayc.htm


KAYNAKÇA 
http://www.kgm.adalet.gov.tr/tbmmkom/arabuluculuk.pdf
http://www.haber3.com/zonguldak-barosuarabuluculuk-kanun-tasarisi-yasalasmamali-1139014h.htm
http://www.hukukihaber.net/gundem/avukatlar-arabuluculugun-hukukcu-olmayan-kisilerce-yapilmasina-karsiyiz-h19971.html
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/printnews.aspx?DocID=19601696
Murat Aytek Korkmaz, Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi 2. Sınıf Öğrencisi


(Bu köşe yazısı, sayın Murat Aytek KORKMAZ tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)