Kişinin sahibi olduğu aracı kullanan başka birisinin trafik kuralını ihlal etmesinden dolayı trafik cezası ile cezalandırılması, uygulamada ciddi bir sorundur. Aşağıda, kiralık araçlardan dolayı sürücünün yanında aracını kiraya vereni de trafik cezası düzenlenip düzenlenmeyeceği tartışılmıştır. Esasında Anayasa Mahkemesi bu kararında, çifte cezalandırmayı yasaklamış ve bir de aracı kiralayanın hatalı eyleminden dolayı kiraya verenin cezalandırılamayacağını ifade etmiştir.

Kararda tartışılmayan ana sorun ise, başkalarının trafik kuralı ihlallerinden dolayı sırf “araç sahibi” sıfatını taşınmasından dolayı araç sahibinin cezalandırılmasının hukuki açıdan ne derece doğru olduğudur. Sürücü ile araç sahibi arasında birlikte hareket etme iradesi, işçi-işveren ilişkisi veya sürücü ile birlikte araç sahibinin sorumluluğunu gündeme getiren bir hukuki bağ yoksa, esas itibariyle “ceza sorumluluğunun şahsiliği”, “kusur” ve “herkes iddiasını ispatla yükümlüdür” ilkeleri gereğince araç sahibine, hem ayrıca ve hem de sürücü belirlenemediği için idari para cezası verilmemesi gerekir.

Ancak 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “Tescil plakasına göre tutanak düzenlenmesi” başlıklı 116. maddesine göre, “Trafiği tehlikeye düşürecek, engel olacak şekilde veya yasaklanmış yerlerde park etmiş araçlara veya trafik kural ve yasaklarına aykırı davranışları belirlenmiş bulunan, karayolları ağırlık kontrol mahallerinde işaret, ışık, ses veya görevlilerin ikazına rağmen tartı sistemine girmeden seyrine devam eden ve sürücüsü tespit edilemeyen araçlara tescil plakalarına göre ceza veya suç tutanağı düzenlenir.

Para cezasının ödenmesi gerektiği hallerde trafik kaydında araç sahibi olarak görülen kişiye ödemesi için posta yoluyla tebligat yapılır, bu şekilde tebliğ edilemeyen tutanaklar ilgili tahsil dairesinin ilan asmaya mahsus yerinde liste halinde ilan edilir, ilan tarihini takip eden otuzuncu gün tebligat yapılmış sayılır ve bu cezalar 114 ve 115 inci maddelerde belirtilen şekilde takip ve tahsil olunur”.

Sürücünün hatasından dolayı trafik cezasının ödemek zorunda kalan araç sahibinin, ödediği para cezasını sürücüye rücu etme hakkı vardır. Ancak bu durum neden yaşansın ve sırf sürücüsü tespit edilemediği için, o an bir başka yerde olduğunu da ispatlayan araç sahibi niçin kullanmadığı ve eylemlerinden sorumlu tutulamayacağı sürücünün idari para cezasını ödemek zorunda kalsın? Esasında 2918 sayılı Kanunun 116. maddesine katılmamaktayız. Kamu otoritesi tarafından sürücüsü belirlenemediği için, sırf aracın sahibi olduğu için bir kişinin cezalandırılması hukukun evrensel ilke ve esaslarına uygun değildir. Çünkü iddia eden, iddiasını ispatla yükümlüdür.

Bu açıklamalar sonrasında Yüksek Mahkemenin kararına değinecek olduğumuzda;

Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümü’nün 07.05.2015 tarih ve 2014/3134 başvuru numaralı kararında başvurucu; yalnızca araç sahibi olması nedeniyle hakkında idari para cezası uygulandığını belirterek “suç ve cezaların kanuniliği” ilkesi ile sözleşme ve çalışma hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüş ve yargılamanın yenilenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Maddi Vakıa

Hatay İl Emniyet Müdürlüğüne bağlı polisler tarafından, sürücü belgesi olmaksızın araç kullanan sürücünün aynı zamanda araç sahibi olmaması nedeniyle, hem sürücüye ve hem de araç sahibi olan başvurucuya 1.407,00 TL idari para cezası verilmiştir. Başvurucuya verilen trafik idari para cezası 25.11.2013 tarihinde tutanak altına alınmıştır. Başvurucu, Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilen 2918 sayılı Kanunun m.38/3 fıkrasının dördüncü cümlesine istinaden idari para cezası verildiğini belirterek, Hatay 3. Sulh Ceza Mahkemesi’ne süresinde başvuruda bulunmuştur. Başvuru, oto kiralama firmasının sahibi olan başvurucunun, üzerine kayıtlı aracı bir başkasına kiraya verdiğinde, araçların kendi bilgisi ve rızası dışında olsa da kiraya verdikleri kişiler tarafından başkalarına kullandırılabileceğini ve bu hususun başvurucu tarafından öngörülebilmesi gerektiğinden reddedilmiştir.

İlgili Hukuk

· 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 4. maddesi

· 5237 sayılı TCK m.7/1

· 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 36. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

“Motorlu araçların, sürücü belgesi sahibi olmayan kişiler tarafından karayollarında sürülmesi ve sürülmesine izin verilmesi yasaktır. Buna göre, sürücü belgesi olmayanların, … araç kullanarak trafiğe çıktıklarının tespiti halinde, bu kişilere 1.407 Türk Lirası idari para cezası verilir. Ayrıca, aracın sürücü belgesiz kişilerce sürülmesine izin veren araç sahibine de tescil plakası üzerinden aynı miktarda idari para cezası verilir”.

· 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 36. maddesinin Anayasa Mahkemesi kararıyla iptal edilen üçüncü fıkrasının dördüncü cümlesi şöyledir: “…Sürücü aynı zamanda araç sahibi değilse, ayrıca tescil plakasına da aynı miktar için ceza tutanağı düzenlenir”.

Mahkemenin Değerlendirmesi

1-Esas Yönünden

Başvurucu; sözleşme ve çalışma hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüş ise de, başvuru formu ve ekleri incelendiğinde, başvurucunun iddialarının özünün, yalnızca araç sahibi olması nedeniyle hakkında idari para cezası uygulanması hususu ile ilgili olduğu anlaşıldığından, somut başvuru, Anayasa’nın 38. maddesinde güvence altına alınan “suç ve cezaların kanuniliği” ilkesi çerçevesinde değerlendirilmiştir.

“Suçta ve cezada kanunilik” ilkesi, Anayasa ve İHAS’da güvence altına alınmış temel bir ilkedir. Anayasanın “Suç ve cezalara ilişkin esaslar” kenar başlıklı 38. maddesinin birinci fıkrası şöyledir: “Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez”.

Sözleşmenin “Kanunsuz ceza olmaz” kenar başlıklı 7. maddesinin 1.fıkrası şöyledir: “Hiç kimse, işlendiği zaman ulusal veya uluslararası hukuka göre suç oluşturmayan bir eylem veya ihmalden dolayı suçlu bulunamaz. Aynı biçimde, suçun işlendiği sırada uygulanabilir olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez”.

Anayasa Mahkemesi’nin 06.03.2013 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan 29.11.2012 tarihli kararı ile 2918 sayılı Kanunun m.36/3 fıkrasının “Sürücü aynı zamanda araç sahibi değilse, ayrıca tescil plakasına da aynı miktar için ceza tutanağı düzenlenir.” biçimindeki dördüncü cümlesi iptal edilmiştir. Kanun koyucu; 24.05.2013 tarihli ve 6487 sayılı Kanunun 18. maddesi ile 2918 sayılı Kanunun 36. maddesini yeniden düzenleyerek, aracının sürücü belgesiz kişilerce sürülmesine izin veren araç sahibine de tescil plakası üzerinden idari para cezası verilmesini öngörmüştür. Diğer bir ifadeyle, Anayasa Mahkemesi kararının gerekçesi gözönüne alınarak sürücü belgesiz araç kullanımı durumunda, tescil plakası üzerinden araç sahibine de idari para cezası yaptırımı uygulanması, araç sahibinin iradesiyle yaptığı bir eylem olan “izin vermiş” olma koşuluna bağlanmıştır.

Somut olayda, başvurucudan aracı kiralayan şahıs, sürücü belgesi olmayan kardeşinin kullanmasına izin vermiştir. Trafik ihlali yapan sürücünün aynı zamanda araç sahibi olmaması nedeniyle kolluk görevlileri tarafından başvurucuya (tescil plakası sahibine/kiralayana) da 1.407,00 TL idari para cezası verilmiştir.

Dosyadaki bilgi ve belgeler incelendiğinde; aracın, sürücü belgesi olmayan kişi tarafından kullanılmasına izin verilip verilmediği araştırılmaksızın başvurucu hakkında idari para cezası uygulandığı görülmektedir. Araç sahibinin kastının bulunup bulunmadığı, aracın sürücü belgesi olmayan kişilere bilerek verilip verilmediği değerlendirilmemiş, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararında belirtilen gerekçelere ve bu gerekçeleri dikkate alarak yasal değişiklik yapan kanun koyucunun iradesine aykırı olarak, kıyasa yol açacak şekilde geniş yorumlanarak fiil ile başvurucu arasında bağ kurulmaya çalışılmıştır. Açıklanan nedenlerle, Anayasa m.38’in ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

Tespit edilen ihlal mahkeme kararından kaynaklandığı için, 6216 sayılı Kanunun 50. maddesi uyarınca ihlalin ortadan kaldırılmasının mümkün olduğundan ve başvurucunun yeniden yargılama yapılmasında hukuki yararı bulunduğundan, dosyanın yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili Mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.

Anayasa Mahkemesi; başvurucunun Anayasanın 38. maddesinde güvence altına alınan “suçta ve cezada kanunilik” ilkesinin ihlal edildiği yönündeki başvurusunun kabul edilebilir olduğuna ve bu ilkenin ihlal edildiğine 07.05.2015 tarihinde oybirliği ile karar vermiştir.

Değerlendirmemiz

Yüksek Mahkemenin, “kanunilik” ilkesi yönünden verdiği hak ihlali kararı doğrudur. Çünkü bu ilke; yalnızca adli suç ve cezalar yönünden değil, kabahatler, yani idari suç ve cezalar hakkında da kabul edilmiştir (Anayasa m.38 - 5326 sayılı Kabahatler Kanunu m.4). Somut olayda, yasak kapsamında olduğu söylenen ve karşılığında idari yaptırım uygulanan eylemin Kanunda suç olarak tanımlanması nedeniyle, araç sahibi hakkında uygulanan idari para cezası hukuka aykırı olup, Anayasa ve İHAS ile güvence altına alınan “kanunilik” ilkesini ihlal etmiştir.

“Ceza sorumluluğunun şahsiliği”, Ceza Hukukunun temel ilkelerindendir. Cezaların şahsiliğinden amaç, bir kimsenin başkasının işlediği fiilden dolayı cezalandırılmamasıdır. Anayasa m.38/7’de ceza sorumluluğunun şahsi olduğu belirtilmiştir. Anayasanın 38. maddesinde adli cezalar ile idari cezalar arasında bir fark gözetilmediğinden, idari para cezaları da bu maddede öngörülen ilkelere tabi olacaktır.

İtiraza konu hükümde; Anayasa Mahkemesi ilgili hükmü iptal etmeden önce, sürücü belgesi olmadan araç kullanan kimsenin aynı zamanda araç sahibi olmadığı durumlarda, tescil plakası sahibine de aynı miktar için ceza tutanağı düzenleneceği belirtilmekte idi. Bu durumda araç sahibinin; aracı, sürücü belgesi olmayan kişiye bilerek verip vermediği değerlendirilmeden, yaptırıma tabi tutulmasına sebep olmakta idi. Yerel Mahkemenin red kararının gerekçesinde; karara itiraz edenin oto kiralama firmasının sahibi olduğu, kendi üzerine kayıtlı aracı bizzat sürücü belgesiz kişiye vermemiş olsa dahi, araç kiralama firması sahibi olarak, kiraya verdiği araçların kendi bilgi ve rızası dışında da olsa bu kişilerce başkalarına da verilebileceğini ve kullandırılabileceğini öngörmesi gerektiğinden itirazının yerinde görülmediği belirtilmiştir.

Kanaatimizce, Yerel Mahkemenin gerekçesinde belirtilen görüş kabul edilebilir değildir. Oto kiralama firmasının sahibinin/plaka sahibinin/kiralayanın kiraya verdiği araçların, kiracının dışında kimler tarafından kullanıldığını öngörmesi mümkün değildir. Bir an için bu öngörü mümkün olsa bile, plaka sahibinin bu ihtimali düşünüp önlem alma zorunluluğu da bulunmamaktadır. Aracını kiraya veren araç sahibi; aracın kullanımından kaynaklanan sorumluluğu, aracı kiralamakla zilyetlik hakkını elde eden kiracıya devretmektedir. Her ne kadar kira sözleşmesi nisbi, yani taraflar arasında hüküm doğurup bağlayıcılık oluşturan Özel Hukuk sözleşmesi niteliğini taşısa da, Ceza Hukuku kapsamında aracın kullanımında kusuru olmayan aracı kiraya verene ceza sorumluluğu yüklenemez. Kaldı ki kiracı, akdettiği kira sözleşmesi ile kullanımından kaynaklanan hukuki ve cezai sorumlulukları üzerine almıştır.

Kiralık aracın trafik kuralını ihlalinden dolayı sürücünün yanında araç sahibine de ceza verilmesi, “bir suçtan iki ceza verilmez” kuralını da ihlal eder. Bu kuralın aynı fail için geçerli olduğu söylense de, aynı fiil için iki defa ceza verilmesi yine bu kural tarafından yasaklanmıştır.

Araç kiralama sözleşmelerinde; kiraya verilen aracın, kiracının dışında bir başkasının kullanmasının ancak kiraya verenin yazılı muvafakati ile mümkün olabileceği belirtilmektedir. Somut olayda plaka sahibinin; yazılı muvafakati olmadığı gibi, aracı kiracının dışında bir başkasının kullanabileceğini öngörme, öngörse bile engelleme ihtimali bulunmamaktadır. Plaka sahibinin izni olmadan, aracı sürücü belgesi bulunmayan eşinin veya çocuklarının kullanması durumunda dahi idari para cezası iptal edilirken, oto kiralama firmasının sahibinden aracını kiracının dışında kimlerin kullanabileceğine ilişkin öngörü mekanizması geliştirip engellemesi, engelleyememesi durumunda da cezai sorumluluğuna başvurulması kabul edilemez.

Anayasa ve Ceza Hukukunun temel ilke ve esasları uyarınca; kişiye ceza verilebilmesi için, hukuka aykırı eylemin kanunda tanımlanmış olması ve bu eylemin o kişi tarafından gerçekleştirildiğinin kanıtlanması gerekmektedir. İtiraz konusu kuralda; araç sahibinin hangi eyleminin suç sayıldığı açık bir şekilde gösterilmediği gibi, araç sahibi olma ile suç arasındaki illiyet bağının ne suretle oluştuğu da belirtilmemiştir.

Somut olayda; araç sahibi olan başvurucuya idari para cezası karar tutanağı tebliğ edildiği tarihte, isnat edilen fiil yürürlükte bulunan düzenlemeye göre suç sayılmamaktadır. Anayasa Mahkemesi’nin 29.11.2012 tarihli ve 2012/106 E., 2012/190 K. Sayılı kararı ile 2918 sayılı Kanunun 36. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “Sürücü aynı zamanda araç sahibi değilse, ayrıca tescil plakasına da aynı miktar için ceza tutanağı düzenlenir.” biçimindeki dördüncü cümlesi iptal edilmiş, Kanun koyucu 24.05.2013 tarih ve 6487 sayılı Kanun’un 18. maddesi ile 2918 sayılı Kanunun 36. maddesini düzenleyerek, “aracın sürücü belgesiz kişilerce sürülmesine ‘izin veren’ araç sahibine de tescil plakası üzerinden idari para cezası verilmesini” öngörmüştür. Yeni düzenlemeye göre; plaka sahibine idari para cezasının verilmesinin, ancak aracı sürücü belgesiz kişilerce sürülmesine izin vermesi halinde mümkün olacağı belirtilmiştir.

Araç kiralama firması sahibinden, kiraya verdiği araçların kendi bilgi ve rızası dışında da olsa kiracılar tarafından başkalarına da verilebileceğini ve kullandırılabileceğini öngörmesini ve önlemleri almasını beklemek, mesleğini icra etmesine engel olmak ve işin doğası gereği her gün birçok kişiye araç kiralayan firma sahibine, “kiraladığın her aracı takip et, sürücü belgesi olmayan başka kişilerce kullanılmasına engel ol” demektir. Bu husus her ne kadar Anayasa Mahkemesi’nce değerlendirmeye alınmasa da, kişinin çalışma hürriyetinin ihlali anlamını taşımaktadır. Ancak Anayasa Mahkemesi, çalışma hürriyetinin ihlali başvurusunu reddetmiştir.

Yüksek Mahkemece; başvurucunun başvurusu ile bağlı olmakla birlikte, iddianın hukuki nitelendirilmesinde serbesttir. Başvurucu, hak ihlali iddiası ile Yüksek Mahkemeye taşıdığı mağduriyeti hakkında gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini gündeme getirmemiş, sadece “kanunilik” ilkesi ile çalışma hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüş ve gerekçeli karar hakkının ihlaline hiç girmemiştir. Bu sebeple Anayasa Mahkemesi, başvuruyu gerekçeli karar hakkının ihlali yönünden incelememiş ve konuyu hukuki nitelendirme kapsamında görmemiş olabilir. Ancak konuya ilişkin emsal kararlarda; “suçta ve cezada kanunilik” ilkesinin ihlal edilmesi yanında, başvurucunun gerekçeli karar hakkının da ihlal edildiği kanaatine varıldığı anlaşılmaktadır.

Örneğin; Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü’nün 26.02.2015 tarih ve 2014/7146 başvuru numaralı kararında, “İzmir Trafik Denetleme Şube Müdürlüğüne bağlı polisler tarafından 22.02.2014 tarihinde yapılan yol kontrolü sonucunda, sürücü belgesi olmaksızın araç kullandığı için başvurucunun oğlu ve trafik ihlali yapan sürücünün aynı zamanda araç sahibi olmaması nedeniyle de araç sahibi olan başvurucu hakkında ayrı ayrı 1.462 TL idari para cezası verilmiştir. Başvurucu, idarenin ve İlk Derece Mahkemesinin, eylem yeni kanun döneminde gerçekleşmesine rağmen eski kanunu uygulamasını ve İlk Derece Mahkemesinin olay tarihinde yürürlükte olan kanunda öngörülen kabahatin önceki kanun hükmünden farklı olan unsurlarını kararda değerlendirmemesini şikayet etmiştir. Bu itiraz İlk Derece Mahkemesi nezdinde de ileri sürülmüş olmasına rağmen, idari yaptırımın iptali isteminin reddine dair kararda da bu hususa ilişkin bir gerekçeye yer vermediği görüldüğünden, başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır”.

.

Av. Prof. Dr. Ersan Şen

Stj. Av. Merve Yolaçan

.

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)