Bir önceki yazımda avukatın "iyi iş yaparak" çevre oluşturabileceğini yazmıştım.

"İyi iş yapmak" müşterinin ihtiyacına en uygun hizmeti vermek demektir. Bunu müşterinin ihtiyaçları belirler, avukat değil! Hangi konuda çalışacağına karar veren avukatın iyi iş yapmak için, müşterisinin ihtiyaçlarını bilmesi ve kendisini ona göre donatması gerekir.

Hukuku en iyi bilmesi avukat için mesleki bir zorunluluktur; ancak iyi hizmet vermek için yeterli değildir. Müşterisini tanımak, işiyle ilgili gelişmelerden haberdar olmak avukatı diğerlerinden farklılaştırır; hizmetini müşterisinin ihtiyacına iyi cevap verecek şekilde geliştirmesini sağlar. Müşteri fiyatından önce hizmetin kalitesine bakar. İyi anlaşılan müşteri sadık olur. Kaliteli hizmet aldığı bir avukat bulduğu için sevinir, hep onunla çalışır ve başkalarına da tavsiye eder. Mesleğimin başlarında bir icra memurunun da yardımıyla tahsili imkansız gibi görünen bir alacağı zor bir borçludan tahsil etmiş olmam, ileriki yıllarda da müşterimin işini iyice öğrenerek hizmet vermem bana bir çok yeni müşteri kazandırdı.

Ruhsatını yeni alan bir avukatın kapısına avukat tabelası asmasının ona iş getirmeyeceği, iş yapma veya iyi iş yapma fırsatı bile bulamayacağı ve kendisine bir çevre edinemeyeceği açıktır. Peki o zaman avukatlığa yeni başlayanlar nasıl yapacaklar?

Avukat, mesleki bilgi ve tecrübelerini toplumla paylaşarak kendisini görünür yapmalıdır. Örneğin, avukat bir ilçede çalışacaksa bürosundan çıkıp esnaf ile konuşarak sorunlarını öğrenebilir ve ihtiyaçlarına uygun çözümler üretebilir. Büyük şehirlerde ve uluslararası alanda çalışacaksa kitap ve makale yazmak, konferans düzenlemek, mesleki etkinliklere ve sosyal çalışmalara katılabilir. Böylelikle yeni bir avukat da kendi çevresini oluşturabilir. O zaman avukat yavaş yavaş iş alabilir ve kendini işi ile gösterebilir.

Çevresi ne kadar geniş olursa olsun, avukat işini iyi yapmazsa çevresini hızla kaybeder. Benden çok daha kıdemli meslektaşlarım "Avukatlıkta iyi şöhret, ilk hataya kadar sürer" derler; çok doğrudur.

Avukat kendi çevresini kendisi oluşturmalıdır. Yanında çalıştığı avukatın çevresini aşırmak, başkasına ait bir elbiseyi giymek gibidir. Haksız ve ahlaka aykırı olmasının yanında avukatın kendi başına yetkin olmadığının da bir çeşit ikrar ve ilanı gibidir. Çevre ile avukatın uyumsuzluğu hemen ortaya çıkar ve sonunda mutlaka hüsrana neden olur.

Mehmet GÜN 

"Yazarın izni ile Facebook/Mehmet Gün sayfasından aynen alınmıştır."