Dışarı çıkıp “Sizce Başkanlık Sistemi gelmeli mi?” diye bir soru yönelttiğimizde alacağımız cevapların oranlarını sanırım hepimiz sıradan birer Türk vatandaşı olarak şimdiden öngörebiliyoruz:
Yüzde 50 bu sorunun cevabına “Tabi ki, Başkanlık Sistemi bu hayattaki en iyi şeydir” diyecekken; diğer Yüzde 50 ise birazcık yüzünü ekşittikten sonra “Başkanlık sistemi kadar anti-demokratik bir sistem yoktur, kesinlikle karşıyız” diyecektir. 

Ardından “Peki Başkanlık Sistemi nedir?” diye bir soru daha yöneltivererek bu yazıda dikkat çekmek istediğim bir durumu tespit edebiliriz. 

Bu soruya cevap verebilenlerin sayısının bayağı bayağı az olacağına eminim. 

Bu noktada bir parentez açarak şunu belirtmek istiyorum. Her iki yüzde 50’şerlik dilimler içerisinde mutlak surette gerçekten bu soruya cevap verebilen insanlar da olacaktır. Bunun da farkında olmakla birlikte yazının bu kısmına konu bütünlüğünün bozulmaması ve yazının uzamaması için yer vermeyeceğim.

Bu durumda üçüncü bir soru aklınıza ister istemez gelmiş olacak:

Başkanlık Sisteminin tam olarak ne olduğunu, ne işe yaradığını bilmeden nasıl oluyor da bir grup insan tamamen sistemin cennetten meyve olduğuna inanıp savunurken; diğer bir grup cehennem azabı muamelesi yapabiliyor bu sisteme?

Bunun da cevabı basit aslında. 

Ehl-i tahkik olan, yani bir konu hakkında, bir fikir hakkında görüş sahibi olmak için araştıran, soran, okuyan, soruşturan ve tam manasıyla ciddi bir sorgulama süreci geçirdikten sonra görüş sahibi olan insan sayımız malesef  henüz istenilen düzeyde değil.

Yani özetle bilgi sahibi olmadan fikir sahibiyiz.

Konu hakkında bilgim yok, yorum yapamayacağım” diyemiyoruz.

Bu sorunu bir şekilde çözmemiz gerekiyor diyerek kabaca siyaseten değild hukuken çok kısaca (çünkü yazı uzadıkça okunmayacağından emin olduğumdan) dünya üzerinde toplamda kaç adet hükümet sistemi olduğuna değinip her bir sistemi kaba özellikleri ile anlatmakta fayda var.

Öncelikle dünya üzerinde hükümet sistemi olarak uygulanan dört farklı model bulunuyor. 

1) Meclis Hükümeti Sistemi

Bu sistemde Meclisin ciddi bir üstünlüğü söz konusudur ve Meclis ön plandadır. Bakanlar tamamen meclis tarafından seçilmektedir ve seçilen bakanlar meclise karşı sorumluluk altındadırlar. 
Bununla birlikte Meclis yargılanma konusunda Başkanlık sisteminden farklı olarak daha güçlüdür.

2)Parlamenter Sistem

Bu sistemin beşiği diyeceğimiz ülke İngiltere’dir. Bu sistemde seçimle gelen bir parlamento vardır ve bu parlamentoya karşı hükümet yani yürütme bulunmaktadır. Yürütme ve yasama arasında sert, katı bir ayrılık söz konusu olmayıp esnek bir geçiş bulunmaktadır. 
Parlamenter sistemlerde iki başlı bir yürütme söz konusu olup; yürütmenin sorumlu başını Başbakan sorumsuz başını da devlet başkanı oluşturmaktadır. Bu sistemde Devlet Başkanı Başbakandan ayrı olarak uzlaştırıcı ve uyarıcı bir role sahip olup;  hükümetin gerçekleştirmiş olduğu politikaları izler, zaman zaman aksaklıklar görürse uyarır veyahut zaman zaman eleştirir ve sıkıntılı gördüğü hususların giderilmesini ister. Ve fakat tüm bunlara rağmen Devlet Başkanı parlamenter sistemde hükümete başkanlık yapamaz, Başbakan gibi davranamaz. 

Bu sistemde Devlet Başkanı meclis tarafından seçilir. Halk tarafından son Devlet Başkanı seçmiş olduğumuz seçimle birlikte ülkemizin parlamenter sistemden artık çıkarak yarı-başkanlık sistemine daha çok benzeyen bir sistemle idare edildiğini bu noktada belirtmek gerekiyor.

3)Yarı-Başkanlık Sistemi

Bu sistem başkanlık sistemi ile parlamenter sistemin karışımı bir sistemdir. Bu sistemde yürütme olarak nitelendirdiğimiz güç meclis güvenine dayanan Başbakan (Hükümet Başkanı olarak) ve halk tarafından seçilmiş olan Devlet Başkanı arasında paylaşılmaktadır. Fransa bu sistemi en iyi uygulayan ülke konumundadır. 
Bu sistemde yasama ve yürütme dediğimiz erkler işbirliği içerisinde kesin bir kuvvetler ayrılığı söz konusu olmaksızın çalışırlar ve yetkileri paylaşırlar. Millet meclisi önünde hükümet sorumlu olurken Devlet Başkanı bu sistemde halk tarafından seçilmektedir. Parlamenter sistemde Devlet Başkanının yetkileri sembolik olmasına karşın yarı-başkanlık sisteminde Devlet Başkanının yetkileri daha fazladır. Bu sistemde Devlet Başkanı meclisi dağıtabilme, referandum isteme gibi çeşitli yetkilere sahiptir. Vatana ihanet dışında Devlet Başkanı mutlak bir sorumsuzluk içerisindedir.

4)  Başkanlık Sistemi

Bu sistemin en başarılı örneğini ABD uygulamaktadır. Başkanlık sisteminde Başkan (Devlet Başkanı) halk tarafından seçilir. Başkanın seçilme süresini hiçbir şekilde parlamento kısıtlayamaz ve yasama, yürütme ve yargı bu sistemde net ve keskin bir şekilde birbirinden ayrılır.  Bu sistemde sadece Başkan (Devlet Başkanı) bulunmakta olup ayrıca bir Başbakan bulunmaz. 

Fren ve Denge denilen mekanizma ile devlet organlarının hep birlikte herhangi bir aksama olmaksızın çalışması sağlanarak yetki ve güç gaspı bu sistemde engellenmeye çalışılır. Başkan yasamanın bir üyesi olmayıp, kendi görevi ile ilgili olan işlerden dolayı sorumsuzdur. Başkan, hükümetin başkanı gibi bir ayrım bu sistemde söz konusu değildir. Hükümet üyeleri bu sistemde Başkan tarafından azledilir yahut seçilir. Hükümet üyeleri aynı zamanda yasama içinde bulunamazlar. 

İşte temel olarak sistemler arasındaki hukuki farklar bunlar. 

Her bir sistemin artı tarafları olduğu gibi, eksi tarafları, eleştirilmeye müsait tarafları da muhakkak söz konusudur. 

Bir hukukçu olarak şu anda Parlamenter sistemle zaten yönetilmediğimizi ve yarı-başkanlık sistemine benzer bir yönetimle idare edildiğimizi belirterek, başkanlık sisteminin “bir öcü” olarak görülmesinin ve lanse edilmesinin doğru olmadığını; buna karşı olarak da sistemi bilmeden desteklemenin de pek anlamlı sayılamayacağını ve doğru olmadığını; bu sistemle şu anda dünyaya egemen olan ve “özgürlükler ülkesi” olarak bilinen Amerika Birleşik Devletleri gibi bir devletin söz konusu olduğunu belirtmekte sanırım fayda var. 

Tabi ki sistemin ülkemiz yapısına tam olarak uyup uymadığı hususu da henüz muallakta olup; ciddi manada bilimsel ve akademik çalışmalar yapılıp; akademisyenlerin olumlu/olumsuz önerileri alındıktan sonra bu sisteme geçmenin doğru olup olmayacağına karar verilebilir.

Ve umarım biz millet olarak bilgi sahibi olarak fikir sahibi olma yolunda bir adım daha atmış oluruz. @avfatihyasar

Not: Kaynak olarak  “Av. Mehmet Fatih YAŞAR” ve “HukukiHaber.Net” ibarelerine yer verilmek şartıyla yazının kullanılması ve paylaşılmasına rıza gösterilmiştir.