Teknolojinin gelişmesinin iyi yönleri olduğu gibi kötüye kullanma sonucunda istenmeyen sonuçlara da neden olduğu gerçeği kaçınılmazdır. Nitekim bilgiye ulaşmaya sağladığı kolaylığın yanında başkaları adına açılan sosyal medya hesapları ya da hakaret ve tehdit gibi suçların daha kolay işlenebildiği bir ortam sağlaması da göz önüne alındığında olumsuz yönlerinin bulunduğu da kaçınılmazdır.

Bugün anlatacağım konu genel itibarı ile başkası adına sosyal medya hesabı oluşturmanın bir suç teşkil edip etmediği noktasındadır. Bu sebeple öncelikle bu hususların özel hayat ve kişisel verilerle yakın ilişki içerisinde olduğunu belirtmek gerekmektedir.

Özel hayatın belirli bir tanımı bulunmamakla birlikte genel olarak kişilerin kendilerini geliştirebilmek adına özgürce hareket ettiği alan olarak ifade edilmektedir.[1] Kişisel veri kavramından anlaşılması gereken şey ise, kişinin, yetkisiz üçüncü kişilerin bilgisine sunmadığı, istediğinde başka kişilere açıklayarak ancak sınırlı bir çevre ile paylaştığı nüfus bilgileri (T.C. kimlik numarası, adı, soyadı, doğum yeri ve tarihi, anne ve baba adı gibi), adli sicil kaydı, yerleşim yeri, eğitim durumu, mesleği, banka hesap bilgileri, telefon numarası, elektronik posta adresi, kan grubu, medeni hali, parmak izi, DNA'sı, saç, tükürük, tırnak gibi biyolojik örnekleri, cinsel ve ahlaki eğilimi, sağlık bilgileri, etnik kökeni, siyasi, felsefi ve dini görüşü, sendikal bağlantıları gibi kişinin kimliğini belirleyen veya belirlenebilir kılan, kişiyi toplumda yer alan diğer bireylerden ayıran ve onun niteliklerini ortaya koymaya elverişli, gerçek kişiye ait her türlü bilgidir.[2]

Yapılan bu kısa açıklamalardan sonra başkası adına sosyal medya hesabı açma, bir başkasının fotoğrafını kullanma, sosyal medya hesabının şifresini değiştirme gibi eylemlerin suç oluşturup oluşturmadığı hususunda verilmiş çeşitli Yargıtay kararlarından örnekler verebiliriz.

Sanığın, daha önce birlikte yaşayarak ayrıldığı katılanın, ad ve soyadı ile internette facebook sosyal paylaşım sitesinde profil hesabı açarak katılana ve çocuklarına ait özel fotoğrafları yayımladığının iddia edildiği olayda; sanığın atılı suçu inkara yönelik savunması, dosya içerisinde, facebookta hesap açarak fotoğraf yüklemesi yapan bilgisayara ait IP bilgilerine ilişkin bir tespit bulunmadığı gibi, sanığın kullandığı bilgisayarda suça ilişkin maddi delil etmek amacıyla yapılmış bir inceleme de bulunmadığı, Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğünün İnternet Ortamında İşlenen Suçlarda Uluslararası Ceza İstinabe İşlemlerine ilişkin yazısına göre, google, yahoo, facebook, skype, hotmail, twitter, youtube gibi internet ortamında yaygın olarak kullanılan yer sağlayıcı firmaların merkezinin Amerika Birleşik Devletleri’nde bulunduğu, ABD mevzuatına göre, internet ortamında işlenen suçlara ilişkin trafik bilgileri, yer sağlayıcılar veya erişim sağlayıcılar tarafından 90 gün süreyle saklandığı, bu süre içinde resmi otoritelerce başvurulduğunda anılan saklama süresine 90 gün daha ilave edildiği belirtilmiş olmakla, aradan geçen süre nedeniyle, hesap açarak fotoğraf yüklemesi yapan bilgisayara ait IP bilgileri ile bilgisayarda yapılacak incelemede suça ilişkin maddi bir delilin elde edilmesinin mümkün görülmemesi karşısında; sanığa atılı suç sabit olmadığından beraati yerine, mahkumiyetine dair yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.[3]

Öncelikle ilgili karardan açıkça görüleceği üzere yer sağlayıcılarının Amerika Birleşik Devletleri’nde bulunduğu durumlarda trafik bilgileri 90 gün süreyle saklanmakta, bu süre resmi makamlarda başvuru yapılması durumunda 90 gün daha uzamaktadır.

Bir başkası adına açılan sosyal medya hesabında kişinin özel yaşam alanına ilişkin bilgilerin kullanılması durumunda bu eylem doğrudan suç oluşturmaktadır. Nitekim Yargıtay da bu konuda “Şikâyetten vazgeçmeyi kabul etmeyen sanık hakkında, yargılamaya devam edilerek, mevcut delillere nazaran, mahkûmiyet hükmü kurulmasında ve sanığın, boşanmış olduğu eşi mağdurenin bilgisi ve rızası dışında, facebook adlı sosyal paylaşım sitesinde üyelik işlemleri yaparak, oluşturduğu profilde, isim ve soyismini de açıkladığı mağdurenin özel yaşam alanı kapsamındaki fotoğraflarına yer vermesi eyleminin özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturduğunun kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.”[4] şeklinde hüküm kurmuştur.

Bununla birlikte paylaşılan bilgilerin özel hayatının gizliliğini ihlal edecek nitelikte olmaması karşısında, katılanın resmini, isim ve soy ismiyle birlikte hukuka aykırı olarak yayınlayan kişinin eylemi de suç teşkil etmektedir. Yargıtay bu hususu “Oluşa ve dosya kapsamına göre; sanık H'nin, bir süre cinsel yakınlık boyutuna varacak düzeyde arkadaşlık ilişkisi içerisinde olduğu katılan B tarafından arkadaşlıklarına son verilmesine tepki olarak, facebook adlı sosyal paylaşım sitesinde üyelik işlemleri yapıp, katılan adına oluşturduğu sahte hesapta, katılanın rızası dahilinde çekilmiş resmini, profil fotoğrafı olarak kullandığı ve bu hesap üzerinden başka kişilere ait müstehcen görüntüleri yayınladığı iddia ve kabulüne konu olayda,
Katılanın başını ve yüzünü gösteren, günlük kıyafetleriyle poz vermiş şekilde çektirdiği resminin, özel yaşam alanına ilişkin ve özel hayatının gizliliğini ihlal edecek nitelikte olmaması karşısında, katılanın resmini, isim ve soy ismiyle birlikte hukuka aykırı olarak yayınlayan sanığın TCK'nın 136. maddesinde tanımlanan verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan cezalandırılması”
[5]şeklinde ifade etmiştir.

Şayet bir başkasına ait e-posta adresine hukuka aykırı olarak girilip yeni şifre oluşturulup bu hesabı kullanması engellenir ise bu durumda sistemi engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme suçu uyarınca cezalandırılması gerekir.[6] Yine benzer bir kararında Yargıtay “Oluşa, katılanın aşamalardaki anlatımlarına, sanığın da çalıştığı aile şirketine ait telefona bağlı internet hesabından katılana ait elektronik posta hesabına girildiğine ilişkin Microsoft şirketinden gelen yazı yanıtları ve kolluk araştırması sonuçlarına, katılanın 22.12.2010 tarihli dilekçesi ekinde ibraz ettiği fotoğraflara ve tüm dosya kapsamına göre; katılana ait elektronik posta ve facebook hesaplarının şifresini ele geçirerek bu adreslere giren, facebook hesabında yazışmalar yapan ve şifreyi değiştirmek suretiyle katılanın anılan hesaplara erişimini engelleyen sanığın, eylemine uyan TCK.nun 244/2. maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle beraat hükmü kurulması,[7]şeklinde bu hususu ifade etmiştir.

Bir başka yaygın davranış ise cinsel içerikli fotoğraflar altına bir başkasının telefon numarasını yazıp, bu kişinin rahatsız edilmesi şeklinde gerçekleşmektedir. Bu durumda da Yargıtay “Erkek arkadaşının kendisini adı geçen sanık ilke aldattığını düşünen diğer sanık, bir sosyal paylaşım sitesine bir başka bayana ait göğüs dekolteli bir resim koyup, adı geçen sanığın telefon numarasını yazmıştır. Cinsel içerikli telefonlar alan adı geçen sanık durumu öğrendiğinde kendisine gelen telefonları diğer sanığın telefonunu vererek yönlendirmiştir.

Sanıkların üzerlerine atılı verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunun, soruşturulması ve kovuşturulmasının şikayete bağlı olmadığı gözetilmeden, kovuşturma aşamasında her iki mağdur sanığın şikayetlerinden vazgeçtiklerinden bahisle hüküm kurulması hukuka aykırıdır. “[8] şeklinde hüküm kurmuş olup bu hususun verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunu oluşturduğunu belirtmiştir.

Yukarıda detayına girmeden özetlediğim hususların faydalı olmasını diliyorum. Herkese saygı ve sevgilerimle.

Av. Murat YILMAZ

---------------------------

[1] ARAS / Ümit Yaşar, İnsan Hakları Temelinde Özel Hayat Hakkının Ulusal ve Uluslararası Alanda Uygulamaları, Bahçeşehir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, Ocak 2010, s.31.

[2] Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2015/3247E., 2015/16760K., 04.11.2015 Tarihli Kararı.

[3] Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2014/7409E., 2014/24197K., 01.12.2014 Tarihli Kararı.

[4] Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2013/1045E., 2013/28322K., 9.12.2013 Tarihli Kararı.

[5] Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2013/22544E., 2014/12128K.

[6] Yargıtay 8. Ceza Dairesi, 2013/771E., 2014/15833K., 23.6.2014 Tarihli Kararı.

[7] Yargıtay 8. Ceza Dairesi, 2012/33557E., 2013/25987K., 1.11.2013 Tarihli Kararı.

[8] Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2012/22005E., 2013/24489K.