Bu yazıyı okumak için tıkladığınıza göre siz de kendinize bu soruyu soruyor veya soracak olmalısınız! 

Hızlı bir koşuşturma anındaysanız ve aşağıdaki şiiri okuduktan sonra durup düşünmek için vaktiniz yoksa bu yazıyı okumayı daha müsait bir zamanınıza ertelemenizi rica ediyorum.

Amerikalı avukat  Luis Land’ın  mesleğin her yönünü güzel bir şekilde gözler önüne serdiği ‘AVUKAT’ isimli şiiri şöyledir;

“Ben Avukatım.
Kaba gücün yerine merhameti, adaleti, hakkaniyeti koydum.
İnsanoğluna diğerlerinin hakkına, mülkiyetine, hürriyetine saygıyı;
Vicdan, ifade ve toplanma özgürlüğünü ben öğrettim.
Haklı davaların sözcüsü;
Yoksulun, mazlumun, dul ve yetimin savunucusuyum.
Çarşıda pazarda onuru sürdürürüm.
Halkın sevmediği, popüler olmayan davaların şampiyonu benim.
Zulmün, baskının, bürokrasinin düşmanıyım.
On Emre giden yolu ben hazırladım
Yunanistan’da kölelerin, Roma’da esirlerin özgürlüğü için ben savaştım.
Stamp Act’le ben mücadele ettim.
İnsan Hak ve Özgürlükleri Bildirgesi’ni ben yazdım.
Köleleri ben savundum.
Kölelik karşıtıyım.
Kölelikten Kurtuluş Bildirgesini yayımlayan bendim.
Her ülkede, her iklimde haini cezalandırır, masumu korur, düşeni kaldırır, adaletsizliğe ve vahşete karşı çıkarım.
Tüm savaşlarda özgürlük için savaşan bendim.
Halkın yaygarasına ve çoğunluğun despotluğuna karşı duran benim.
Adaletin gerçekleşmesini engelleyen önyargı olmasın diye zenginleri savunur; Yoksulun tüm hak ve imtiyazları teslim edilsin diye davasında ısrar ederim.
Irk, renk, sınıf, cinsiyet ya da din ayrımı yapmaksızın insanlığın eşitliği için çalışırım.
Hilebazlıktan, dalavereden ve sahtekarlıktan nefret ederim.
Adaletten ödün vermekten ya da menfaati zıt iki müvekkile hizmet etmekten yasaklıyım.
Geçmişin muhafazakarı, bugünün liberali, geleceğin radikaliyim.
Adaleti ve hakkaniyeti gerçekleştirmek için uzlaşmaya inanırım;
Aynı nedenle şekilciliğin ve kırtasiyeciliğin Gordion düğümünü kesip atarım.
Tüm buhranlarda insanlığın lideriyim.
Dünyanın günah keçisiyim.
İnsanlığın haklarını avucumun içinde tutarım da, kendi haklarımı sağlamayı bir türlü beceremem.
Ben öncüyüm.
Geçmişten vazgeçecek, bugünü ve var olanı yıkmak isteyecek en son kişiyim.
Ben, adil hükümdar, dürüst yargılayıcıyım.
Mahkum etmeden önce dinler, herkes için en iyiyi araştırırım.
Ben Avukatım.”


Tekrar ve tekrar şiirin başına dönüp cümle cümle tekrar ve tekrar okuyup düşündüm.

Her cümlenin sonuna artı ve eksiler koydum ve eksilerimin altında kaldım.

Bazı cümlelerle gururumu okşadım,

Bazı cümlelerin altında ezildim, büküldü sırtım,

Bazı cümlelerle yeniden ayağa kalktım göğsüm kabararak,

Bazı cümlelerde eğdim başımı düşen omuzlarımın arasına,

Bazı cümlelerde bakışlarımı yerden kaldırdım, yine ve yeniden ufka baktım alnım açık,

Bazı cümlelerde umursamaz alaycı bir gülüş yayıldı dudaklarıma,

Bazı cümlelerde  zonkladı şakaklarım,

Bazı cümlelerde yanaklarımı okşayarak süzüldü iki damla yaş …

Ona musallat olan keneler yerine safkan küheylanları öldüren, 

“Adalet Ananın” kaşlarını yapayım derken gözsüz, ruhsuz ve de kalpsiz bırakan,

Saraylarda adalet arayanları çıkılmaz labirentlere mahkum eden,

Kendi mensuplarını bile adalet dilencisine döndüren,

Yargı etiğini, yargısız infazlara katık edip silip süpüren,

‘Yakından tanımadığını uzaktan yargılayan’ sıradan vatandaş konumuna düşen,

Adaletin ahlakını öldüren, vicdanını beton sarayların temeline gömen,

Böylesi bir hukuk sisteminin oluşmasında ve devamında, “gerçekten avukat olamamakla” benim de  dahlim var biliyorum.

Uzunca süredir zihnimi kurcalayan bu şiiri her hatırlayışımda tekrar ve tekrar  “ben evet ben ‘Avukat’ mıyım?, gerçekten ‘Avukat’ mıyım?, hakkıyla ‘Avukat’ olabildim mi?” diye sordum kendi kendime.  

İsmimin önüne veya üstüne koyarak kendimi mi yüceltiyorum yoksa avukatlığı mı!

Ve karar verdim “şu anda hala “Avukat” olamadım, Avukat” değilim henüz.” 

İnsan olmaktan ve ben olmaktan vazgeçebiliyorsam mesleğimi yaparken,  adımın yanında “Avukat” yazsa da “Avukat” olamadım demektir.

Yine de her şeye rağmen umutsuz değilim.

Umutsuz geriye umudu olan ileriye bakar biliyorum.

Yine biliyorum ‘Her şeyi kolay bulana her şey zor olur. Her şeyi zor bulana hiçbir şey zor değildir’.

Mesleğimi kolay kazanmadım, kazancımı kolay elde etmiyorum elbet ama yine de kolay olana değil zor olana talibim.

Hukuku, adaleti aklımla, vicdanımla, yüreğimle, gönlümle tahkim ettiğim, kendim olduğum, insana değer verip saygı duyduğum, kendimi değil avukatlığı yücelttiğim her işimle (gerçekten) Avukat olmaya çalışacağım. 

Ve bu benim için hiç de zor değil biliyorum. 

“BEN AVUKATIM” diyebilmenin ‘Avukatlığın hakkını’ verebilmenin özlemiyle… 

Saygılar sevgiler.

FARZ-I MUHAL PAŞA