Türkiye’deki ‘barocular’* havalı sözler söylemeyi çok severler. Onların seveceği şekilde yazıma başlıyorum.
 
‘’1966 yılında ünlü Paris Barosu Başkanı Charpentier şöyle demişti: ‘Sözlü duruşma ve savunmayı kaldırınız, arkasından engizisyon gelir’. ‘’**
 
‘’Bıraksalardı balkondan atacaktım.
Bundan sonra bana yan gözle bakmayın haa. 
Hepinizi kaldırır atarım. HAA-HAA-HAA.’’
 
Bu sözler, bu şakalar, bu avamlık da o polis memuruna ait.

Görüntüleri görmüşsünüzdür, bir avukatı duruşma salonundan kucaklayıp çıkartıyorlar. Adeta kapının önüne fırlatıyorlar.

Bir de polis memurunun görüntülere yansımayan hareketi var.

Avukatı yere fırlattıktan sonra ellerini birbirine sürtüp yüzünü buruşturuyor. Ellerini temizler, pislikten kurtulur gibi bir hareket yapıyor.
 
‘Avukatların havasından geçilmiyordu, çanta koymuyorlardı, bak gördün mü şimdi ne oldu? Biz o gün çok eğlendik yaa, hahahahahaha!’

Bu sözler de işi gereği adliyede her gün avukatlarla muhatap olan güvenlik görevlisine ait.
 
Baroların ise konuya yaklaşımını biliyorsunuz. Kınıyoruz! Gereğini yapacağız! Bu kabul edilemez! Goygoyculuk anlayacağınız.
 
Devletimizin tepkisi ise daha ilginç. O görüntüleri çekenin peşine düşmüşler.
 
Bir kaç sene evvel ‘avukat terörü’ şeklinde gazete manşeti atıldı, devletin en üst kademesi avukatları terörist ilan etti, tutuklu yargılanan avukat sayısını bilen yok… Dövüldü, tartaklandı haberleri artık ilgi bile çekmiyor.
 
Türkiye’nin en kalabalık barosu ve düşük profilli başkanı ne yaptı? Halk TV dışında bir televizyon kanalına çıkmak istedi izin mi vermediler? Eylem çağrısı yaptı Avukatlar destek mi olmadı?
 
İnternet sitesinde yayınlanan bir bildiri, hep aynı simaların yer aldığı basın açıklaması; akıbeti takip edilmeyen, laf olsun diye yapılan suç duyuruları…

Yıl sonu faaliyet raporunda da  okuruz artık: Sayfalar dolusu gazete kesikleri! Baromuz şunu kınadı, düşük profilli başkanımız şuna ayar verdi!
 
Gazete kesikleri dediysem de gözünüzde büyütmeyin, ünlü mankenin selülitlerinin biraz altında çıkan haberler. Veya annesini bıçaklayan hayırlı evladın bir kaç sütun yanında...

Öyle değersiz öyle kıymetsiz yani.
 
Bu kararı veren hakimin de polisin de özel güvenlik görevlisinin de… Başına bir iş gelmeyeceğini, çok değil 20-25 yıl Türk Vatandaşlığı yapmış herkes idrak edebilir.
 
Peki ne yapılabilir?  Barolar bu olaya karşı bir tepki veremez mi? 

Duruşmalara girmemek, mazeret vermek bir çözüm değil. Avukatların yarısı girmese öbür yarısı girecektir, bir tanesi krizi fırsata çevirip hakimle bir olup mazereti kabul ettirmeyecektir. Ne yapalım yani taş mı yiyelim?
 
Bunun yerine barolar CMK atamalarını durdursa ne olur?

Bir kısım avukatlar itiraz edecektir. Olur mu öyle şey? İHAM kararları var, 6.maddeye aykırı olur!

Bir kısmı ise; suçtur, yetkimiz yok yapamayız diyecektir. İtiraz edeceklerin hepsi olmasa da büyük kısmı adliyeden elini eteğini çekmiş avukatlar olacaktır veya geçimini bundan sağlayanlar...
 
Bence bir avukat duruşma salonundan öyle çıkartıldıysa, baroların ve başkanlarının suç işlemesine hiç lüzum yok. ‘Biz avukatız efendim ne suçu, olur mu öyle şey!’.
 
Ama başka bir şey olabilir.

Bir gece ansızın, baronun telefon hatlarının olduğu trafoya kedi girebilir. Hep seçim günü mü girecek?

Aaa bir de bakmışsınız, ‘teknik arıza’dan dolayı bir hafta CMK ataması yapılamamış. Bırakın OHAL KHK’sı ile kanunu değiştirsinler, zaten alıştık.
 
Meraktan uykularım kaçıyor. Düşünüyorum düşünüyorum cevabını bulamıyorum. Başta İstanbul Barosu olmak üzere, barolar neden bir şey yapmıyor?

Barolardan ve onların başkanlarından daha çok, bu mesleğe zarar veren bir kurum var mı?
 
Veya şu şekilde sorayım, bugün bütün barolar kapansa, biz avukatlar, ne kaybederiz?
 

Av. Erdost Balcı
 
* Baroların ve baro imkanlarının etrafında yuvalanmış geçimini bundan sağlayan avukatlar.
** Meslek Kuralları, Ankara Barosu Yayınları Şubat 2007,