Boyutları farklı yönlere çekilerek adeta din ve laiklik tartışması haline dönüştürülen alkol yasağı ile tabiri caizse bir kaşık suda fırtına kopartılmaya çalışılmaktadır. Hükümetin dine yakınlığı tek başına dini saikle hareket ederek söz konusu düzenlemeyi yaptığının bir göstergesi olamayacağı hiç dikkate alınmayarak tartışmaların boyutu alkolün toplum hayatına verdiği zarara bakılmaksızın malum kesimin korku tepkilerinin yansıması olarak medyada uzun ve detaylı ve dahi maksadı aşan boyutlara ulaştırılarak tartışılıp durması anlamsız ve yersizdir.

En bağımlı alkol tüketicisinden hiç kullanmayanına kadar kime sorarsanız sorun bütün kötülüklerin kaynak adresinin alkol olduğunu söylemekten geri durmaz. Yine toplumsal şiddetin maksimum seviyelere ulaştığı dönemlerde şiddet nedenin ister düz mantıkla ister bilimsel açıdan veya istatistiklerle bakın ilk başında alkol gelmektedir. Yine ülkemizde can kaybına neden olan trafik kazalarında alkolün oranına bakılacak olsa söz konusu kısıtlayıcı düzenlemenin yetersizliği dahi iddia edilebilecektir. Mesela bugün sırf ideolojik yaklaşımlarla söz konusu düzenlemeye karşı duran ve hatta işi dine hakaret boyutuna kadar götürenlerin veya en yakınlarının başına alkol kaynaklı istenmeyen bir hadise gelse söz konusu düzenlemeye karşı mı çıkarlardı yoksa yetersiz mi bulurlardı, gerçekten merak ediyorum. Yumurtanın ne olduğunu anlamak için tavuk olup yumurtlamaya nasıl ki gerek yoksa alkolün bireylerden toplumsal hayatın her alanına verdiği zararı görebilmek için de illa tavuk olup yumurtlamaya veya alkol kaynaklı bir kötülüğe maruz kalmaya gerek yoktur.

Yapılan düzenlemenin bir yasaklamadan ziyade kısmi bir kısıtlama olduğunu görmezden gelerek boş yere bir kaşık suda fırtına koparmaya veya ideolojik kaygılarla işi farklı yönlere çekmeye gerek yoktur. Özellikle ülkemizde alkol kullanma yaşının 11 gibi vahim bir yaş aralığına inmişliği gerçekliği karşısında tertemiz gençleri bu illetten uzak tutacak her türlü tedbir ve önlemin alınmaya çalışılmasında hiçbir beis olmadığı gibi gün gelip bugün karşı çıkanların söz konusu düzenlemenin yetersizliğinden şikâyet eder hale gelecekleri de gidişata göre kaçınılmazdır.

Öte yandan toplum olarak hiçbir işimiz adam gibi olmadığı gibi maalesef tüm zarar ve kötülüklere yol açmasına rağmen alkol kullanmayı tercih edenler adam gibi içmesini dahi becerememektedirler. Kendi zevk ve eğlenceleri uğruna toplumsal hayata verdikleri zarara hiç bakmayanların bugün toplumdan bu özgürlüklerine anlayış beklemeleri abesle iştigaldir. Yine son zamanların en kabul edilmez durumlarından biri olan kadına şiddettin temelinde de alkolün yatmasına rağmen hem “kadına şiddete hayır” hem de “alkole serbestlik” anlayışında olunması da tutarlılığa dair hiçbir işaretin olmadığı tutum ve davranışlardır.


Neticeten yapılmaya çalışılan düzenleme kişilerin özel tercih ve hayatlarına bir müdahale veya yasaklama durumu söz konusu olmadığı için ideolojik kaygılarla konuyu saptırıp başka yönlere çekmeye gerek yoktur. Sosyal devlet toplum sağlık ve huzurunu korumaya yönelik düzenlemeleri yapmalıdır. Gönül isterdi ki, toplumsal bir mutabakatın sağlanabilmesi için bizzat alkol kullananlar söz konusu düzenlemeyi hatta daha da geliştirip yasalaşmasına öncülük ederek toplumsal hayata verdikleri zararı bir nebzede olsa telafi etme çabası içerisinde olsunlar. Böyle olsaydı bugün çok daha farklı durumları konuşuyor, yazıyor ve tartışıyor olurduk….  


Bu köşe yazısı, sayın Av. Yusuf DALMAZ tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.