Merhaba değerli okuyucularım. Bugünkü yazımda son zamanlarda gerçekleştirilen seçim dönemlerinde saldırı aracı olarak kullanılan sosyal medyadan ve bu mecrada yürütülen algı operasyonlarından bahsetmek istiyorum. Hepinizin bildiği gibi seçim dönemlerinde bazı adaylar sonuca ulaşabilmek adına farklı farklı yollar deneyebiliyor. Ancak bu yolların içinde o kadar seviyesiz ve ahlaksız bir yol var ki, ne yazık ki bu yol proje üretmek yerine kendisine rakip olabilecek en güçlü aday adayını gözüne kestirmekten ve onunla ilgili olumsuz bir algı oluşturmaktan geçiyor. Doğruyu ve gerçeği ifade eder nitelikteki açıklamalarımızın değerlendirilmesine bile fırsat vermeden, bu gerçeğin tersinin doğruluğuna yönelik algı oluşturabilecek içerikler sosyal medya yoluyla servis edilerek kısa bir sürede yayılıyor ve halk nezdinde olumsuz bir imaj yaratılmaya çalışılıyor.

Kıymetli dinleyenlerim, ben meslek hayatım boyunca her daim internet yoluyla mağdur edilen vatandaşlarımız için mücadele etmeye gayret ettim ve bu konuda daha mağduriyeti önleyici yasaların hazırlanabilmesi için çalışmalar yaptım. Bugün siyasi bir adım atmamın temel sebeplerinden birisini ise İTİBARSIZLAŞTIRMANIN ÖNLENMESI YASASI`nın düzenlenmesini sağlamak ve internet hukuku alanında meclis çatısı altında çalışmalar yapmak oluşturmaktadır. Durum böyle iken son 2 gündür profesyonel! bir ekip tarafından organize edilmiş bir karalama operasyonunun içerisinde buldum kendimi. Gerçeklikle ilgisi olmayan ve olumsuz bir algı operasyonundan ibaret bu çaba ile, bizler tarafından vurgulanan gerçeğin aksine bize aynı nitelikte sorular yöneltip bu olumsuz algıyı sürekli olarak güncel tutmaya çalışıyorlar.

Peki kapalı kapılar ardına gizlenmiş ve bilinçli bir şekilde yürütülen bu karalama kampanyaları ne şekilde oluşuyor?

Birçok vatandaşımızın masum bir sosyal medya kullanıcısı olarak nitelendirdiği bazı şahıslar, hizmet aldığı kişilerden azımsanmayacak derecede yüksek para karşılığı bu faaliyetleri organize etmekte. Yine, bu organizasyon yürütülürken bazı kişiler yem olarak kullanılmakta ve toplumda söz sahibi birkaç kişiye üstü kapalı iletiler yazdırılmakta. Bunlara ilave olarak, adeta bir köpek balığı edası ile sahneye sosyal medya karalama ajansları çıkmakta. Öyle dikkat çekicidir ki, bu ajanslara tabi olanların sosyal medyadaki profilleri sizin aday olduğunuz partinin adını taşıyor, yüksek takipçi barındırıyor vs. Oysa siz derinlemesine bu profilleri incelediğiniz zaman daha evvel kimlerin kurban seçildiğini kimlere saldırılar yapıldığını görüyorsunuz. Ancak bazı profillerde eski operasyonlara ait hiçbir iz bulunmuyor, saldırı zamanı yapılan yapılıyor, sonrasında tüm iletiler siliniyor. Yapılan en önemli acemilik ise söz konusu karalama profillerinin sizin rakiplerinizi takip ediyor ve onlara destek iletileri atıyor olmaları.

Peki sonrasında nasıl çığ gibi bir büyüme sağlanıyor?

Sahte hesaplarla ve yüksek takipçili hesaplarla oluşturulan algıya masum sosyal medya kullanıcısı da dahil oluyor. O sosyal medya kullanıcısının masumane derdi genellikle gündem olan bir konuyu yazıp buradan yüksek rt ve fav kapabilmek. “Hiçbir takipçi acaba bu doğru mu? Böyle bir gerçek var mı?” diye o an araştırma yapmıyor ve kuyuya direkt atlıyor. Bu kuyuya sadece masum halk değil, milletin vekilleri dahi düşüyor. Bu arada karalama ajanslarının ‘sosyal medya hizmeti’ başlığı altında hizmet verdiği ünlü kişiler de bulunuyor, onlardan da rica edilerek onları da bu kirli çarkın içine dahil ediyorlar. Bu insanlar danışmanlarına gözü kapalı güveniyorlar. Sosyal medya danışmanım dediyse bir bildiği vardır deyip bu kirli çarka müdahil oluyorlar.  Sonrasında birkaç gün kurbana yönelik saldırılar devam ediyor. İstenilen hedefe ulaşıldığı zaman saldırı sona erdiriliyor ve başka bir kurbana geçiliyor. Bu karalama ajansları ne kadar tehlikeli bir oyunun içinde olduklarını dahi bilmiyorlar. Bu yeni olgunun etkinliğine yeni alışmaya başlayan Türkiye`de siyasi gündemi olumsuz etkileyen bütün sosyal medya hareketlerinin bu ve benzeri şekilde başladığı görülüyor. Bazen bir insanı yıpratıyorlar, bazen bir kurumu, bazen bir milletvekilini, bazen bir partiyi bazen ise bir ülkeyi!

Dostlarım, lütfen oyuna gelmeyin. Zalimane davranan insanım, siz de dahil olduğunuz bu çarkın bir gün size de zarar vereceğini asla unutmayın! Bu süreçte sizi dinlemeyecekler, cevap yazsanız dahi görmezden gelinecek, cevap verdiğiniz sorular dahi her defasında tekrar tekrar  sorularak olumsuz algı oluşturulmaya devam edilecek. Farkına varalım ki Türkiye’de birçok insan başıma acaba ne gelecek diye düşünmekten hiçbir girişimde dahi bulunamıyor, çünkü her an karşısına bir sürpriz çıkabiliyor. Oysa ben bu yola girerken ‘başıma bir şey gelir mi acaba’ diye hiçbir zaman düşünmedim, çünkü abdestimden şüphem yok ki namazımdan şüphem olsun. Ancak halk nezdinde öyle bir algı oluşturuluyor ki şahsım ile ilgili, insan, oluşturulan bu kişinin kendi olmadığını anlatabilmekte güçlük çekiyor.

Bu algı operasyonlarına birkaç örnek vererek yazımı tamamlamak istiyorum, Mayıs 2014 tarihinde Avrupa Birliği Genç Liderler Zirvesi için Avrupa Parlamentosuna gitmiştik ve bu ziyaret öncesi Meclis AB Komisyon üyelerine ve Başkanına çeşitli ziyaretlerde bulunmuştuk. Elbette bu Komisyonda farklı partilerden vekiller de üye olarak yer almaktaydı. Üyelerden biri olan Chp Milletvekili Aylin Nazlıaka ile çekilmiş olduğumuz fotoğraf sosyal medya üzerinden sürekli olarak paylaşılarak ve de başına anlamsız iletiler yazılarak farklı algılar yaratılmaya çalışılıyor. Yaratılmaya çalışılan algı ise benim aday olduğum parti değil başka bir partiden olduğuma ilişkin. Somut başka bir örnek ise 2012 yılında paylaştığım bir iletinin 2013 yılında başlatılan gezi parkı olaylarını desteklemek üzere atıldığı algısı. Yine temayül yoklaması öncesi gözden kaçırdığım bir detayı hemen telafi etmek adına yaptığım bir değişiklik nedeniyle anlamsız söylemlerle karşı karşıya kaldım. Neydi o değişiklik? İki isimli birçok kişinin yaşadığı sıkıntı, kimlik adım Sabire Meltem Banko ancak ilk adımı kimse bilmez ben de karışıklık olmasın diye çok fazla kullanmam. Ancak temayül yoklamasında yer alan listede Sabire Meltem Banko olarak yer aldığım için bu yoklama öncesi twitterda ki ismimi değiştirdim. Bunu dahi olumsuz algı oluşturmak için kullandılar.

Bu olaylar sonrasında twitter profilimi korumalı hale getirdim, yazdıklarımdan çekindiğim için falan değil, bir müddet olanları uzaktan izlemek için sadece. Tıpkı bu kirli oyunu düzenleyen bazı aday adayları gibi…

Yukarıda vermiş olduğum örnekler çoğaltılabilir. Bu ve benzer şekilde yaratılan algılarla karar verme mekanizmaları etkilenmeye çalışılıyor, sonrasında ise siyasi hayatı başlamadan bitti gibi ifadeler kullanılarak vatandaş nezdinde itibarsızlaştırma operasyonu tamamlanmış olunuyor. Oysa bu ve benzeri çabaların beni yıkacağına ya da üzeceğine kimse inanmamalıdır, bunun böyle bilinmesini istiyorum.

Evet değerli okuyucularım yukarıda açıklamaya çalıştığım olayı şu kavramlarla özetleyebiliriz; ‘İtibarsızlaştırma’ ‘Sosyal Medya Karalama Operasyonu’ ‘Sosyal Linç’  Bu itibarla Mehmet Ali Alabora’ya yapılan sosyal linç girişimini kınadığım için dahi şahsımla ilgili karalama operasyonu başlatıldı. Bakın ben bu şahsın yaptığı bir hareketi tasvip etmedim, onun sosyal linçe maruz kalmasına tepki gösterdim. Çünkü benim hayat felsefem şunu gerektiriyor, kendime yapılmasını istemediğim bir şeyi asla başkasına yapmam. Ancak birileri bunu yaparsa veya buna alet olursa hiç çekinmeden onu deşifre eder ve gerekli mercilere şikayetimi arz ederim. Hiç şüphem yok ki Türkiye Cumhuriyeti adaleti; söz konusu  tweetleri ve paylaşanları tespitinden sonra bu kirli oyunun kimin menfaatine hizmet ettiğini çok güzel bir şekilde ortaya koyacaktır.
Daha güçlü, daha büyük bir hepinize sağlıklı ve huzurlu, karalama kampanyalarından uzak bir gün diliyorum…
                           
Av. Sabire Meltem BANKO