Yeni Borçlar Kanunumuzda ödünç sözleşmeleri başlığı altında düzenlenen ariyet (Kullanım Ödüncü) ve karz (Tüketim Ödüncü)  akdi günlük yaşamda karşımıza sıkça çıkmaktadır. Ariyet sözleşmeleri TBK 379. maddesinde tanımlanmıştır: “Ödünç sözleşmesi, ödünç verenin bir şeyin karşılıksız olarak kullanılmasını ödünç alana bırakmayı ve ödünç alanın da o şeyi kullandıktan sonra geri vermeyi üstlendiği sözleşmedir.” Kullanma sözleşmeleri rızai bir sözleşme olup ödünç verilen şeyin herhangi bir ücret alınmadan kullanımının esas olduğu sözleşmelerdir.

Bir diğer ödünç sözleşmesi olan karz sözleşmeleri ise TBK’ nın 386. maddesinde tanımlanmıştır: “Tüketim ödüncü sözleşmesi, ödünç verenin bir miktar parayı ya da tüketilebilen bir şeyi ödünç alana devretmeyi, ödünç alanın da aynı nitelik ve miktarda şeyi geri vermeyi üstlendiği sözleşmedir.” Madde metninden anlaşılacağı üzere karz akdi sözleşmelerinin temelini ödünç verilen para veya tüketilebilen bir şey oluşturmaktadır. Ayrıca ticari olmayan bir karz akdinde taraflar kararlaştırmamış ise faiz istenemeyecektir. Eğer faiz kararlaştırılmış ise ancak taraflar faizin oranını belirlememiş ise kural olarak ödünç alma zamanında ve yerinde bu tür ödünçlerde geçerli olan faiz oranı uygulanacaktır. Söz konusu faiz yıllık olarak ödenir.

Her iki sözleşme de karşılıksız olarak yapılmaktadır. Bu nedenle eksik iki tarafa borç yükleyen sözleşmeler olarak nitelendirilmektedir. Şekil serbestisi ilkesinin geçerli olduğu ödünç sözleşmelerinin ispat kolaylığı açısından yazılı şekilde yapılması faydalı olacaktır. Ödünç verilen şeyin geri istenilmesi için taraflar arasında belirli bir ödeme günü, ihbar süresi veya istenildiği zaman muaccel olacağı kararlaştırılmış ise borç o günden itibaren muaccel olur; eğer taraflar böyle bir gün kararlaştırmamış ise, ödünce konu şeyin, ilk istemden başlayarak altı hafta içinde geri verilmesi gerekir. Yani borç altı hafta sonra muaccel olacaktır. Ödünç sözleşmelerinde istem hakkı diğer tarafın bu konuda temerrüde düşmesinden başlayarak altı ayın geçmesiyle zamanaşımına uğramaktadır.

Karz akitleri açısından önemli olan bir diğer husus da; ödünç olarak verilecek paranın karşı tarafa havale yoluyla gönderilmesi sırasında, açıklama kısmına açıkça BORÇ olarak verildiğinin belirtilmesi gerektiğidir. Aksi halde, dekontta herhangi bir açıklama bulunmazsa, hukuk sistemimizde kabul gören “havale bir ödeme vasıtasıdır” karinesi uygulama alanı  bulacaktır. Böylelikle gönderilen para borç ödemesi olarak kabul edilecek ve daha sonradan ödünç veren parasını geri istediğinde verilen para Hukuk Muhakemeleri Kanunu 200. Maddesinde belirtilen 2.500 TL’lik sınırı aşıyor ise; ödünç verenin elinde madde metninde belirtilen uyuşmazlığın konusunu gösterir yazılı bir belge bulunmayacaktır. Hal böyle olunca ödünç veren kişi parayı vermiş olduğunu ispat etse bile asıl önemli olan hususu yani aradaki ilişkiyi ispat edemeyecektir  ve vermiş olduğu parayı geri isterken ispat sorunuyla karşılaşacaktır. Bu nedenle bu şekilde havale yoluyla ödünç para göndermek isteyen kişilerin açıklama kısmına ödünç alan ile aralarındaki mevcut ilişkiyi belirtmeleri her zaman kendi yararlarına olacaktır.

Yargıtay da bu hususa ilişkin;

                              

“…Dava, karz akdine dayalı Olarak başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali isteğine ilişkindir. Davacı, iki adet banka dekontu ile davalıya toplam 9.700TL borç para gönderdiğini, davalının geri ödemediğini, başlattığı icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek, icra takibine vaki itirazın iptalini istemiştir. Davacının 18.11.2008 tarihli dekontla 5.000TL,24.10.2008 tarihli dekontla 4.700TL olmak üzere toplam 9.700TL parayı davalının banka hesabına havale yaptığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davalı, bu paranın kendi alacağının ödenmesine ilişkin bir ödeme olduğunu savunmuştur. Davalının bu savunması gerekçeli inkardır. Havale, kural olarak bir borç ödeme vasıtasıdır. Dekontlarda başka amaçla havale yapıldığına ilişkin bir açıklama da bulunmadığına göre ispat külfeti davacıdadır. Davacı, dosya kapsamındaki delillerle iddiasını ispatlayamamıştır. Öyle olunca mahkemece, varsa davacıya yemin delili hatırlatılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme ile ispat külfeti ters çevrilerek yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir…” (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi E. 2013/11284, K. 2013/24182)

                                   

Demekle açıklamanın ispat gücüne vurgu yapmıştır.

Sonuç olarak; borç para verirken dikkat etmediğiniz çok küçük bir ayrıntı, ileride borcun tahsilatını güçleştirebilmekte hatta imkansız hale getirebilmektedir. Siz siz olun, parayı bankadan gönderin ve açıklamasına mutlaka borç için verildiğini yazın.