Çok enteresan arkadaşlıklarım var benim. Çoğunun roman tadında tesadüflerle dolu başlangıçları var. Nilüfer hanımla arkadaşlığımız da böyle başladı işte.

Sıradan bir Mayıs Perşembesiydi aslında. Her zamanki gibi erken girmiştim duruşma salonuna. Farklı hayatlara, farklı olaylara misafir olabiliyorsunuz böylece. Ben olsam nasıl savunma yapardım diyorum, yazıyorum oynuyorum. Hatta bazen dudaklarımı oynattığımdan herhalde, yanımdakiler bana bakıyor. :) Davayı anlamam çok sürmedi. Haklılığını ispatlamak ve sonuca ulaşmak için yetisinden daha fazlasına ihtiyacı olduğu da belliydi. Duruşma bitti. Hakimin tavrı aslında biraz da ihsas-ı reydi. :)

Dayanamadım, çıktım salondan peşine gittim. Hayatımda ilk defa yaptığım bir şeyi yapıp zorla birisine avukatlık teklif ettim. Önce pek yanaşmadı. Ama bu rahatsızlığı çekindiğinden değil de, yük olmak istememesindendi belli. Israr ettim. Kabul etti. Sonrası hukuk savaşı. 

Kaybettik… Aslında biz değil de, mevcut delillere nazaran aksi yönde karar verilmesi sebebiyle hakkaniyet kaybetti. Sonucu söylemek zordu tabi ama yapacak da bir şey yoktu. 

İstinaf yoluna başvurduk. Kararın çıkması uzun sürmedi. Soğuk bir Şubat pazarı. Hiç de huyum değil Pazar çalışması ama ofise gittim. Dosyaları incelerken kararın çıktığını gördüm. Sonucunu okumadım. Heyecanlı bir filmi izler gibi satır satır okudum gerekçeyi. Yavaş yavaş tebessüm etmeye başladım. Çünkü Perşembenin gelişi Çarşambadan belliydi. 
Kazandık…

Bir anda gözünüz dolar bazen. Ve bu durum ancak çok ani duygu değişiminde olur. Çocuğum olduğunda yaşamıştım aynısını. Bir anda gözleriniz doluyor. Ne olduğunu anlayamıyorsunuz. Nerdesiniz kimlesiniz çok da umursamadan yaşları salıveriyorsunuz :)

Sırada mesleğimin en keyifli anı vardı. Sizden bir güzel haber bekleyen müvekkilinizi arayıp önce havadan sudan bahsedip sonra beklemediği bir anda davayı kazandığınızı söylemek. O telefonun diğer ucunda sevinçten size dua ederken, “Allahım sana şükürler olsun” diyebilmek…

Dahası var aslında hikayenin ama bilinmesi gereken bu kadar herhalde…

Hayatta merkeze neyi alırsanız, onun için savaşır onu biriktirirsiniz. Ben insan biriktirdim. Belki de o yüzden bu kadar çok sevenim… :) İyi ki varsınız…

Av. Baba Selçuk ENER