Çanakkale Savaşlarının tarihimizde ayrı bir yeri vardır. 19 Şubat 1915 günü İtilaf Devletleri donanmalarının Çanakkale Boğazı’na saldırmalarıyla başlayan denizde ve karada devam eden Çanakkale Savaşları, bir gece yarısı İtilaf Devletleri askerlerinin karada tutundukları mevzileri sessizce terk etmeleri, donanmalarını boğazın önünden çekmeleriyle sona ermiştir.

Çanakkale Savaşlarında, Türk askeri, Kosova Savaşlarında, Niğbolu’da Preveze Cerbe deniz savaşlarında olduğu gibi Birleşik Avrupa ordu donanmalarına karşı savaşmış ve zafer kazanmıştır.

Asrın en modern silahlarıyla donatılmış ve çok iyi eğitilmiş ordu donanmalar karşısında Mehmetçik çok iyi savaşmış, İtilaf Devletleri kuvvetlerine denizde de, kara savaşlarında da üstün gelmiştir.

Çanakkale’de mağlup olan ve hareket kabiliyetlerini kaybeden İtilaf Devletleri, bir gece sessizce Çanakkale önünden çekilmişler, yani kaçmışlardır.

Çanakkale savaşlarına Bursa, Balıkesir, Eskişehir, Ankara, Konya, Trakya, Kastamonu, Tokat ve Trabzon’dan, yurdumuzun her bölgesinden gençlerimiz katılmıştır. “Çanakkale içinde vurdular beni” Kastamonu türküsüdür.

Balkan Savaşı’nda koca Rumeli’yi kaybetmiştik. Bulgaristan, Makedonya elimizden çıkmıştı. Buraları artık Türk yurdu değildi. Ama düşman Çanakkale Boğazı’na saldırınca Bulgaristan’dan, Makedonya’dan, Kosova’dan binlerce gönüllü, düşmanı karşılamak için Çanakkale’ye koştu. Bu kahramanların çoğu Çanakkale’de kaldı.

Darülfünun öğrencilerinden başka, lise öğrencileri de gönüllü Çanakkale’ye gitmişlerdir. Savaşa katılabilmek için sabahın erken saatlerinde askerlik şubelerini saatlerce beklemişlerdir. Galatasaray, İstanbul Vefa, Kabataş liseleri, öğrencilerinin Çanakkale’ye gitmeleri sebebiyle tamamen boşalmıştır. Balıkesir ve Edirne Lisesi de aynı durumdadır. Henüz bıyıkları bile çıkmamış bu çocuk kahramanlar çok az bir talimden sonra cepheye gönderilmişler, düşmanla savaşmışlar, şehit olmuşlar, vatanı düşmana çiğnetmemişlerdir.

Darülfünun (İstanbul Üniversitesi) müderrislerinden İsmail Hakkı Bey;

“Çanakkale Müdafaası bir gençlik müdafaasıdır. Zabit, küçük zabit, nefer sıfatıyla orduya iltihak eden binlerce mektepli, fikir ile ahlakın birleştiği her noktada kudretlerinin azametini ispat etmişlerdir.

Çanakkale müdafaası vücudun fenne mukabelesidir. Karadan, denizden, havadan fennin her türlü vasıtalarıyla hücum eden düşmana karşı Türkler göğüsleriyle mukabele etmişlerdir. Fenne karşı fen,  bu harbin en az tatbik edilmiş düzturudur. Çanakkale müdafaası, inadın inada mukabelesidir. Kaleye hücum edenler için kaleyi almak ne bir zafer ne de kuvvet meselesiydi. Bu, inat meselesiydi. Bu inat muharebesinde Türkler ’in seviyesi galip gelmiştir.   

Çanakkale müdafaası, milletimiz için büyük bir savlettir. Bu müdafaadan aldığımız izzeti nefis ile daha da canlandık, siyaset, hukuk, eğitim ve kültür, sosyal, ekonomi sağlık ve ulaştırma alanlarında inkılaplar yaptık.

Çanakkale müdafaası, milli hayatımız için kaynaşmadır. Bu müdafaada halk ile gençler temas etmiş, anlaşmış bir olmuştur.

Çanakkale müdafaası yapılmış ve kazanılmıştır; lakin vazife yalnız askerler ve kumandanlar için bitmiştir, bizim için bitmemiştir. Başlamamıştır bile! Herkes bilsin ki Bahrisefit (Akdeniz) Mezarı’na kanlarını akıtanlar ölmek için ölmediler. Hep bu tarih, hep bu namus ve fazilet tarihi için öldüler. Onların kan borcunu ödemek lazımdır.

Şairler destanlarını yapsınlar, ressamlar levhalarını çizsinler, heykeltıraşlar timsallerini yapsınlar, sağ kalanlar da rahmet okusunlar.” Demiştir.

Kirte savaşlarına katılmış, Çanakkale gazilerinden biri anlatmıştır; “Kirte muharebelerinde ön saftakiler ileri fırlamış, düşmanla göğüs göğüse çarpışıyorlar. Arka siperdekiler süngü takmış emir bekliyor. Yüzbaşı, erlere seslenir: “Biraz sonra Cenabı Rabbül Alemin’in huzuruna varacağız. Abdestsiz gitmeyelim. Haydi, tüfeklerimizin dipçiklerine ellerimizi sürüp hep beraber teyemmüm edelim.”  Teyemmüm edilir. Biraz sonra Yüzbaşı: “Çocuklarım sanıyorum biraz daha bekleyeceğiz. Önümüzde biraz zaman var, ileride arkadaşlarımız şehit oluyor. Hem onlar için, hem de vakit varken, kendi cenaze namazımızı kendimiz kılalım. Kâbe karşımızda.”  Oflu Ali Çavuş bağırır: “Er kişi niyetine!””

Çanakkale Savaşlarında, Mehmetçiğin olağanüstü fedakârlığını, kahramanlığını, komutanlarının,    üstün komutanlık yetenekleriyle birlikte değerlendirmek gerekir. Çanakkale zaferi böyle kazanılmıştır. Komutanlarını diyorum. En küçük rütbedeki subaylar, hatta çavuşlar, birliklerini büyük bir başarı ile yönetmişlerdir. Öyle anlar olmuştur ki, 50 kişilik bir birlik, karşıdan sel gibi gelen binlerce düşman askerini durdurmak için yüzbaşılarının emriyle taarruza geçmiştir. Benim kalemim Mehmetçiğin kahramanlığını anlatacak kadar güçlü değil. Şu kadarını söyleyeyim, Tarihçiler, Çanakkale Savaşları’nda bir metre kareye 2000/3000 mermi düştüğünü yazar. İşte, Mehmetçik, yağmur gibi yağan düşman kurşunlarına göğsünü siper etmiş, Çanakkale Zaferi böyle kazanılmıştır. 

Bir gezide, Atatürk’e, yanında bulunanlar, belki de yaranmak için: “Siz olmasaydınız, Çanakkale Zaferi kazanılmazdı.” derler. Atatürk’ün gözleri dolar: “Öyle konuşmayın. Biz, Çanakkale’de, bütün bir Darülfünun (İstanbul Üniversitesi) gençliğini şehit verdik” der.

Çanakkale Savaşlarında bütün komutanlarımız üstün başarı göstermiştir. Fakat Çanakkale Zaferi’nin kazanılmasında, Atatürk en büyük pay sahibidir. Atatürk’ün dehası, üstün komutanlık yeteneği, Çanakkale Zaferi’nin kazanılmasının en büyük sebebidir.

İtilaf Devletleri Ordularının karadan çıkarma yaptığı ilk gün, Mustafa Kemal, düşmanın Koca Çimen Tepe ve Conkbayırına yayılmasını önlemiş, 57’nci alaya taarruz emrini vermiş, düşman birliklerinin ilerlemesini durdurmuştur. Mustafa Kemal’in bu müdahalesi olmasaydı kara çıkarmasının ilk gününde savunmamız çökerdi. Burada Mustafa Kemal 19. Tümen Komutanı ve Yarbay’dır.

Anafartalar Savaşı’nda Mustafa Kemal albaydır. Grup Komutanı’dır. Emrinde 8 tümen vardır. Grup komutanı olduğu gün, hemen Anafartalar’a hareket eder. Düşmanın buradaki arazi yapısından da faydalanacağı ve savunma hattımızı yarabileceğini düşünmüş, karşılarına bir birlik koymuştur; fakat düşman kalabalık, birlik zayıftır. Mustafa Kemal buraya gelmiştir. Bu sırada gece olmuştur. Düşman yorulmuş ve uyumaktadır. Bizim askerimiz de yorgundur; fakat Mustafa Kemal, taarruz için en uygun zaman olduğunu düşünür. Mehmetçik’i hazırlar ve taarruz emri verir. Bu taarruz çok başarılı olmuş, artık itilaf devletleri kuvvetlerinin savaş kabiliyetleri kalmamıştır. Bir müddet sonra Çanakkale’yi terk ederler.

Çanakkale bozgunu İngiltere’yi karıştırmış Lloyd George Lordlar Kamarası’nda sorguya çekilmiştir. Lloyd George savunmasında; “…şunu unutmayınız: dünyaya her yüzyılda bir dahi gelir. Bu yüzyılın dâhisi maalesef Türkler’e nasip olmuştur. Çanakkale’de karşımıza Mustafa Kemal adında bir Türk subayı çıktı” demiştir.

Çanakkale Zaferi’nin bütün şehit ve gazilerine, Mustafa Kemal ve arkadaşlarına Allah’tan rahmet diliyorum.

Çanakkale Savaşı’ndan 101 yıl sonra, Mehmetçik, milletimize yapılan hain saldırıyı defetmek için yine görev başındadır.

P.K.K.’nın, Cizre, Nusaybin, Diyarbakır/Sur, Şırnak, İdil ve Yüksekova’da oluşturduğu kantonları teröristlerden temizlemek için askerimiz polisimiz ve korucularımız olağanüstü bir savaş vermektedir.

P.K.K. bu şehirlere silah yığmış, keskin nişancı teröristlerini yerleştirmiş, tüneller kazmış, tünelleri patlayıcılarla doldurmuştur. Bu kadarla da kalmamış, sivil halkın arkasına gizlenmiş, halkın şehirlerden çıkmasına izin vermemiştir.

Mehmetçik, sivil halka zarar vermemek için çok dikkatli davranmakta, sivillerin arasına karışmış, pusuya yatmış, keskin nişancı, kanas silahlı teröristlerin üzerine, altı patlayıcılarla dolu yolda zorlukla ilerlemekte, çok kayıp vermektedir.

Ağır kayıplar vermektedir, ancak netice de almaktadır. Sur, İdil, Silopi şehirleri P.K.K. teröristlerinden temizlenmiştir. Diğer şehirler de temizlenecek, P.K.K. kesin olarak bitirilecektir.

Mehmetçiğin, sivilleri korumak için ölümü göze alması ve ölmesinin örneğini diğer milletlerin tarihinde göremeyiz. Bu Türk Milleti’ne has bir civanmertliktir. Yüzlerce şaire, romancıya ilham verecek bir kahramanlık, yüksek seciye ve ahlak anlayışıdır.

P.K.K. ise İstanbul ve Ankara’da sivil vatandaşlarımızı, turistleri hedef alan canlı bomba saldırılarıyla Türkiye’yi müzakere masasına oturtmayı amaçlamaktadır. Başarılı olamayacaktır. 

P.K.K, Nusaybin, Cizre, Silopi ve Sur ’da da sivil halkı koruma endişesinde değildir. Sur, Nusaybin, Silopi, Cizre ve Yüksekova’da konuşlanmış teröristlerine, yardım etmek amacıyla attıkları havan mermileri daha çok sivil halka zarar vermektedir.

P.K.K. terör örgütüdür. Maalesef bu terör örgütü yalnız değildir. ABD, P.K.K.’nın Suriye kolu PYD’ye “müttefikim” demektedir. P.K.K.’nın kullandığı silahlar da Amerikan silahıdır.

ABD bizim müttefikimizdir. Müttefikimiz olan ABD’nin tutumunu devletimiz mutlaka değerlendirmeli ve ABD ile ilgili yeni politikalar üretmelidir.
 
Talat ŞALK
Emekli Cumhuriyet Savcısı



(Bu köşe yazısı, sayın Talat ŞALK tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)