Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Ziraat Fakültesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Rafet Aslantaş, küresel iklim değişikliği yüzünden, gezegenimizde biyoçeşitlilik adına doğal denge içerisinde besin zincirinin kırılmasının çok ciddi sonuçlar doğuracağını belirterek, “Yaşadığımız bu sürecin ekolojik, ekonomik, sağlık, sosyal, politik, kültürel gibi alanlarda sonuçlarının olacağı kaçınılmazdır” dedi.

Prof. Dr. Aslantaş, Türk Ocağında verdiği ‘’Küresel İklim Değişikliği, Yediklerimiz-İçtiklerimiz’’ konulu konferansında; iklim değişikliği, sera gazı, biyoçeşitlilik ve yediklerimiz içtiklerimiz konusunda ezber bozan düşündürücü açıklamalarda bulundu. İnsanlığın temel ekolojik sorunlarına son yıllarda bir yenisi olarak ‘Küresel İklim Değişikliği’ daha eklendiğini anlatan Aslantaş, “Dinamik bir sisteme sahip olan iklim sisteminin, sanayi devriminden sonra daha dinamik yapı kazanmış olmasının sebebi, insanoğlunun doğal kaynakları sınırsızca kullanma, doğaya hükmetme dürtüsü ve konforunu artırma arzusuna bağlıdır. Fosil yakıtlarının kullanımı, ormanların azalması, ulaşım araçlarındaki artış, sanayileşme ve tarımsal faaliyetlerdeki artış gibi bazı aktiviteler sonucunda atmosfere salınan sera gazları atmosferin doğal sera etkisini kuvvetlendirmektedir. Küresel iklim değişikliği yüzünden, gezegenimizde biyoçeşitlilik adına doğal denge içerisinde besin zincirinin kırılması çok ciddi sonuçlar doğuracaktır. Genel anlamda insan aktivitesine bağlı olarak yaşadığımız bu sürecin ekolojik, ekonomik, sağlık, sosyal, politik, kültürel gibi alanlarda sonuçlarının olacağı kaçınılmazdır” dedi.

“Âdemoğlunun ilk imtihanı, yeme konusunda ve meyve ile olmuştur”

Prof. Dr. Rafet Aslantaş, dünyada sulu tarım yapılan alanlarda daralmalar söz konusu olduğunu, bu alanındaki azalmanın aynı hızda devam etmesi durumunda ise 2025 yılında yüzde 18-20 oranında azalma yaşanacağı tahmin edildiğini belirterek, “Artan nüfusun gıda ihtiyacını karşılama noktasında bu azalmanın ne tür dramatik sonuçlar doğuracağını tahmin etmek zor değildir. Âdemoğlunun ilk imtihanı, yeme konusunda ve meyve ile olmuştur. Günümüzde de varlık, yokluk veya obezite, açlık konuları üzerinden imtihan devam etmektedir. İnsanoğlunun temel fizyolojik ihtiyacı, içgüdülerinden birisi ve belki de en önemlisi beslenmedir. Beslenmeden sonra ise barınma ve güvenlik, daha sona ise konfora yönelik sosyal ihtiyaçlar sıralanabilir” diye konuştu.

“Toplum Mühendisleri insanları GDO ve yapay ete hazırlıyorlar”

Aslantaş, ‘Dünya Gıda Günü’nde” dünya nüfusunun yaklaşık 930 milyonunun açlık sınırının altında olduğu vurgusu yapıldığını, son yıllarda açlığı ve yetersiz beslenmeyi, gıda fiyatlarındaki artışın tetiklediğini anlattı. Bu trendin devam etmesi durumunda önümüzdeki 10 yıl içerisinde tahıl fiyatlarının yüzde 20, et fiyatlarının ise yüzde 30 daha artacağının belirtilmekte olduğunu ifade eden Prof. Dr. Aslantaş, şunları söyledi;

“Milli kültür ürünlerimizin tadı nişasta bazlı şekerlerle kaçıyor”

“Toplum Mühendisleri bu öngörülerle insanları GDO’lara ve yapay ete hazırlamaktadırlar. Meyve suyunun susuzluğu, kek ve benzeri ambalajlı unlu mamullerin açlığımızı gidermediği ve sanayilik tatlıların iştahımızı kesmediği günümüzde nişasta bazlı şekerlerin kullanımını doğru analiz etmek gerekiyor. Albenisi ve kokusu beğenilmeyen, fakat yenildiğinde beğeni hormonu salgılatan Mono Sodyom Glutomat’ın gıda içeriklerindeki varlığına dikkat etmek gerekir. Milli kültürümüzün ürünlerinden pestil, köme, pekmez gibilerinin tadı nişasta bazlı şekerlerle kaçıyor. Bal kimyasal renklendirici, tatlandırıcı, aroma maddeleri ve stabilizatörler sayesinde fabrikada üretiliyor. Yoğurdun standardı ve mayası değişti, artık sanayilik yoğurt sütü mayalamaz oldu. Kendi neslini sonlandıran tohumların kullanımı artış içerisindedir. Etin adresi meralardan, mahkûm alanlara (besi çiftliklerine) taşındı. Yağı alınmış soyanın küspesi özel işlemden geçirilerek kıyma olarak tüketilmekte. Biyoteknolojik nimetlerle oluşturulan üretim protokolleri ile artık etin adresi laboratuvarlara taşınıyor. Bu konular yakın gelecekte gündemimizi meşgul edecektir.”

"Gelecekte damak zevklerinin nasıl değişeceğini kestirmek şimdiden mümkün değildir”

Sonuç olarak; küresel iklim değişikliğinin doğal gıda kaynaklarının niteliğini ve niceliğini değiştirdiğini ve sentetik gıdaların tüketimine sebep olduğunu anlatan ESOGÜ Ziraat Fakültesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Rafet Aslantaş, “Teknolojinin ürünü olan endüstriyel gıdaların çeşitliliği artırmanın ötesinde; tekelleşmeye hizmet etmektedir. Günümüz şartlarında hepimizin şüphesiz farklı damak zevkleri vardır. Gelecekte bu zevklerin nasıl değişeceğini kestirmek şimdiden mümkün değildir” diye konuşmasını tamamladı.