1-CMK 253/4 253/5 ve Uzlaştırma Yönetmeliği’nin 8. Maddesi açısından değerlendirme: 253/4’de soruşturma konusu suçun uzlaşmaya tabi olması halinde uzlaşma teklifinin C.savcısı veya talimatı üzerine adli kolluk görevlisi tarafından şüpheli ile mağdur ya da suçtan zarar görene yapılacağı düzenlenmiş, yönetmeliğin 8. Maddesinde de yazılı ya da sözlü talimat ile şüpheli, mağdur ya da suçtan zarar görene adli kolluk görevlisinin de uzlaşma teklifinde bulunacağı düzenlemesine yer verilmiştir. Uzlaşma kurumunun etkin bir şekilde uygulanmasında savcının rolü büyüktür. Soruşturmanın başlaması ile yeterli şüpheye ulaşan savcı, davayı açmadan önce taraflara uzlaşma teklifinde bulunacak ancak uzlaşma kurumunun ne olduğu, nasıl işlediği, şüpheli ve mağdur ya da suçtan zarar gören açısından ne tür sonuçlar doğurduğunu ayrıntılı bir şekilde anlatacaktır. Uzlaştırmacının niteliği kadar savcının veya savcının yazılı ve sözlü talimatı ile uzlaşma teklifinde bulunacak olan adli kolluk görevlisinin de uzlaşma kurumuna ve uzlaşma düzenlemesinde kanunun tüm pratiğine hakim olması önemlidir. Uygulamada, uzlaşma teklif formu ile uzlaşma teklifinde bulunulduğu ve çoğu zaman savcının yazılı veya sözlü talimatı ile adli kolluk görevlisinin uzlaşma teklif ettiği, formların çoğu zaman okunmadığı, uzlaşmanın sadece ‘uzlaşmak istiyor musun istemiyor musun’ şeklinde tek bir sorudan ibaret olduğu, uzlaşma teklifinin bir süreç almadığı ve usulü tamamlama vasıtası olarak kullanıldığını görmekteyiz. Uzlaşma formlarının içeriğinin karışık olduğu, okuduğunda çoğu şüpheli veya mağdur ya da suçtan zarar görenin anlayamadığı da bir gerçektir. Uzlaşma formlarının sadeleştirilmesi ve şüpheli, mağdur ya da suçtan zarar gören için hangi avantajları ya da dezavantajları olduğu açık bir dille ifade edilmelidir.

2-CMK 253/1 düzenlemesinde hangi suçlarda uzlaşma hükümlerinin uygulanacağına yer verilmiştir. CMK 253/3’de etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlarda uzlaştırma olmaz, düzenlemesine yer verilmiştir. Uzlaşmanın kapsamının genişletilmesi, uzlaşmanın Ceza Adaleti Sistemine girme amacını yerine getirir. Mevcut düzenlemesi ile dar kapsamda uygulandığı kanaatindeyim. Örneğin TCK 254. Maddede düzenlenen rüşvet suçunda etkin pişmanlık varsa cezasızlık nedeni, TCK 269. Maddede iftira suçunda etkin pişmanlık cezada indirim nedeni olarak düzenlenmiştir. Uzlaşmanın uygulanacağı suç kataloğunu genişletmek amaç olmalı ve cezada indirim olarak görülen etkin pişmanlık suçlarında da uzlaşma kurumu uygulanmalıdır.

3- Uzlaşma kurumunun temel amaçlarından biri Alternatif Uyuşmazlık Çözümü müessesesi olması yönü ile yargının iş yükünün azaltılmasıdır. Uzlaştırmacı tarafından, uzlaşmanın gereklerine aykırı hareket edildiği ve şüpheli, mağdur ya da suçtan zarar görenin uzlaşma hakları ellerinden alındığı ve kanunun düzenlemesinin bilerek uygulanmaması, hiç ya da gereği gibi yerine getirilmemesi gibi nedenler ile uzlaştırmacı hakkında hangi tür yaptırımlar uygulanacağı düzenlenmelidir. Yaptırım, adliyeye karşı suçlar kapsamına alınmalıdır.

4- Uzlaşmanın sui generis yapısı gereği tam olarak bir yargılama faaliyeti olduğunu söyleyemeyiz çünkü uzlaştırmacı hakim ya da savcı gibi karar vermemekte, kararı taraflar özgür iradeleri ile vermektedir. Bu nedenle de TCK ve CMK’da düzenlenmiş diğer kurumlar gibi ayrı bir ‘Uzlaşma Bürosu’ kurulmalı ve bu büroya bağlı savcılar ve özel eğitim almış adli kolluk ve personel çalışmalıdır. Uzlaşma kapsamında olduğu tespit edilen tüm dosyalar bu büroya gönderilmeli ve bu bürolarda uzlaşma tüm ayrıntıları ile birlikte anlatılmalıdır. CMK 253/9 ve yönetmeliğin 13. Maddesinde uzlaşmanın Cumhuriyet Savcısı tarafından da gerçekleştirilebileceği düzenlenmiştir. CMK 254 ve yönetmeliğin 25. Maddesinde de mahkemeye uzlaştırma yapma yetkisi verilmiştir. Uzlaşmanın etkin bir şekilde uygulanamamasının önemli nedenlerinden biri de budur. C. Savcısının ve mahkemenin işyükünün yanında uzlaşma gibi süreç isteyen bir meselenin C.savcısı ve mahkeme tarafından şüpheli/sanık, mağdur ya da suçtan zarar görene sorulması ve C. Savcısı tarafından sürecin yürütülmesi, C.savcısının veya mahkemenin şüpheli/sanık, mağdur ya da suçtan zarar gören ile hüküm pazarlığı yapması sonucunu doğurur ki, devam eden bir yargılamada, tüm delilleri araştırmaya devam eden C.savcısının, toplanan delillerin şüpheli aleyhine kullanılmayacağı şeklinde bir bildirimi anlamsız kılacaktır. Aynı zamanda uzlaştırmacının bağımsız ve tarafsız olması gerekliliği açısından da, C.savcısının ya da mahkemenin uzlaşma sürecini yürütmesi açısından düşünüldüğünde doğru olmayabilir. Şüpheli dosya delillerinin, uzlaşma olmadığı taktirde aleyhine kullanılmayacağı kanaatine yeterince varamadığında uzlaşma teklifini kabul etmeyecek ya da uzlaşma başarı ile sonuçlanmayacaktır. Bu nedenle C.savcısının 253/9’da düzenlenen uzlaştırmacı olarak barodan avukat görevlendirmesi veya hukuk öğrenimi görmüş kişiler arasından uzlaştırmacı görevlendirebileceği seçeneğine uygulamada işlerlik kazandırmak gerekecektir. Burada uzlaştırmacının barodan avukat atanması sureti ile görevlendirilmesi seçeneği üzerinde durmakta fayda görüyorum. Çoğu barolarda uzlaştırma eğitimleri verilmeden, sadece uzlaştırma listesine dahil olmak isteyen avukatlara çağrı yapılmak sureti ile liste oluşturulmakta ve listelere kayıt olan avukatlara atama yapılmaktadır. Uzlaştırmacı olmak avukat olmaktan öte çok farklı nitelikleri gerektirmekte, avukat olan uzlaştırmacı da olur şeklinde bir yaklaşım kurumun etkin olarak uygulanmasını gölgelemektedir. Çoğu dosya da uzlaşma sağlanamadan bitirilmektedir. Avukat çoğu kez kendini tarafsız bir kişi olarak görememekte ve mutlaka kendisini, bir taraf tutmak zorunda hissetmektedir. Uzlaştırmacı hiçbir zaman olayın tarafı değildir ve karar veremez ya da tarafların iradesini etkileyemez. Sadece uyuşmazlık konusunu ortaya çıkarır ve tarafların kendi kendisine bir karar vermesi için gereken ortamı hazırlar. Yönlendirici sorular soramayacağı gibi, hakim ya da savcı gibi tarafları ne yargılama ne de soruşturma makamı gibi davranabilir. İyi bir uzlaştırmacı olmak için hukuk mezunu olmak, bir baroya kayıtlı olmak bu nedenle yeterli değildir. Uygulamada yer alan bu eksiklik, uzlaşma kurumunun etkin olarak işlemesini ciddi ölçüde etkilememektedir.

5- Uzlaştırma Yönetmeliği’nin 17. Maddesinde uzlaşmanın süresinin 30 gün olduğunu, uzlaştırmacının belgelerin birer örneğinin kendisine verildiği tarihten itibaren en geç otuz gün içerisinde işlemleri sonuçlandıracağını, bu sürenin C.savcısı tarafından resen ya da talep üzerine en çok 20 gün daha uzatacağı düzenlenmiştir. Süre hususunda yeniden düzenleme yapılması, dosyanın durumuna göre bu sürenin C.savcısı tarafından belirlenmesi  daha yerinde olacağı veya kanunda uzlaşma kapsamında bulunan suçlarda ayrı ayrı uzlaşma sürelerinin öngörülmesinin daha faydalı olacağı düşüncesindeyim.

6-CMK 253/20. Maddede ‘uzlaştırma müzakereleri sırasında yapılan açıklamalar, herhangi bir soruşturma ya da kovuşturmada delil olarak kullanılamaz.’ dedikten sonra, Yönetmeliğin 19. Maddesinde de uzlaştırma müzakerelerinin gizli yürütüleceğini, gerekli görülmesi halinde kapalı zarf içerisinde C. Savcısına verileceği ve mühür ve imza altına alınacağı düzenlenmiştir. Burada C.savcısının belgeleri hiçbir şekilde teslim almaması gerektiğini ve bu aşamada C.savcısının dahil olmaması gerektiğini söyleyebiliriz. Bu belgelerin uzlaşma sağlansa da sağlanmasa da uzlaştırmacı da saklanması ve gerektiğinde imha edilmesi uygun olacaktır. Ne şekilde saklanacağı ya da nasıl imha ve muhafaza edileceği ile ilgili yeterince düzenleme yapılmamıştır.

7- Uzlaştırma teklifinin taraflara tebliğ sırasında da birtakım sıkıntılar yaşanmaktadır. Özellikle adrese dayalı kayıt sistemi ve mernis adresine tebliğ gibi tebligat kanununun bazı aksaklıkları uzlaşma kurumunun etkili bir şekilde uygulanmasını baltalamaktadır. Uzlaşma daha bitmeden sonlanmaktadır ki burada adil yargılanma ilkesinin ihlali edildiği de söylenebilecektir. (CMK 253/6, Yönetmelik m.9) Aynı zamanda uzlaştırma teklifinin tebligat ile yapılması aşaması şüpheli, mağdur ya da suçtan zarar görenin aydınlatılmış onamının alınamaması sonucunu da doğurur. Bu da önemli bir usuli eksikliktir.

8- CMK 254. Madde kovuşturma aşamasında uzlaşma hükümlerini düzenlemiş ancak ayrıntılı bir düzenlemeye gitmemiştir. Soruşturma aşamasında C.Savcısı yeterli şüpheye ulaşmadan uzlaşma hükümlerini uygulayamayacaksa, aynı usul kovuşturma aşaması için de geçerlidir. Mahkeme, beraat kararı verebileceği bir dosyada, suçun uzlaşma kapsamında kalan suçlardan olduğunu gördüğünde doğrudan uzlaşma prosedürünü uygulamakta, beraat kararı verip vermeyeceği değerlendirmesi yapmamaktadır. Bu da uygulamada büyük bir sorun teşkil etmektedir.

9- Yönetmeliğin 13/4. Maddesinde hakimin davaya bakamayacağı ile tarafsızlığını şüpheye düşürecek sebeplerden dolayı reddini gerektiren haller, uzlaştırmacı görevlendirilmesi ile ilgili de göz önünde bulundurulur şeklinde yer alan düzenleme uzlaştırmanın ne olduğu, kanunda hatalı olarak yer bulduğu hususunda bir kez daha karşımıza çıkmaktadır. Hakimin tarafsızlığı ile uzlaştırmacının tarafsızlık derecelerinin birbirinden farklı olduğunu veya hakimin davaya bakamayacağı haller ile uzlaştırmacıya uygulanacak yaptırım arasında fark olmalıdır. Uzlaşmada, uzlaştırmacı taraflara herhangi bir görüş açıklamayacağı için ve kararı tarafların kendisinin verdiğini hatırladığımızda, uzlaştırmacının taraflardan birine yakın akraba olması halinde uzlaştırmacının tarafsızlığından bahsedilemeyecek ya da reddedilmesi gerekmeyecektir.

10- CMK 253/7 maddesinde, birden fazla mağdur olması durumunda mağdurlardan her birinin uzlaşmayı kabul etmesi, birinin kabul etmemesi durumunda uzlaşma hükümlerinin uygulanmayacağı düzenlenmiştir. Bu düzenleme hakkaniyete uygun görünmemektedir. Mağdurlardan her birinin uzlaşmayı ayrı ayrı kabul etmesini beklemek zaman kaybına neden olacak ve uzlaşmayı kabul eden mağdurlar hakkında haksızlık yaratacak ve uygulamanın bu hali, mağdurların adil yargılanma haklarını ellerinden alacaktır.
   
Uygulamanın etkin bir şekilde gerçekleştirilememesinin nedenlerini saydığımız uzlaşma kurumunun yaygınlaştırılması için, diğer ülke uygulamalarında (Örneğin, Arnavutluk) gözlemlendiği gibi, uzlaşma kurumunun uygulanması için STK’larla işbirliği yapılması, STK’ların da uzlaşma yapabilmesinin önünün açılması, uzlaşma kurumundan sorumlu bir birimin Adalet Bakanlığı bünyesinde oluşturulması,  uzlaşma yolunu özendirmek adına medyada programlara yer verilmesi, uygulamadan dosyalara yer verilmesi ve kusursuz  uygulamalar neticesi onarıcı adalet mekanizmasının daha iyi sonuçlar verdiğini simülatif bir biçimde topluma sunulması, uzlaşmanın daha iyi öğrenilmesi amacı ile uzlaşma büroları kurulması ve danışmanlarca kurumun tüm ince ayrıntıları ile anlatılmasının sağlanması iyi olacaktır kanaatindeyim.
Bazı ülke uygulamalarında olduğu gibi Onarıcı Adalet ilkesi  kürsüleri kurulmalı, sadece alternatif uyuşmazlık yollarının uygulanmasının sağlanması için üniversitelerde, adliyelerde ilgili birimlerin oluşturulması ve bu konuda yeteri kadar hakim ve savcının görev alması Uzlaşma Kurumunun yaygın uygulanması için bir çözüm olabilir.
Son olarak da uzlaştırmacının nitelikleri hususunda daha fazla durulmalı ve bu konuda yetersiz kanuni düzenlemeler tadil edilerek yeterli düzeye kavuşturulmalıdır. Avukatların uzlaştırmacı olarak görev yapabilmeleri için sadece uzlaştırmacı olarak görev yapabilme şartı getirilmeli ve eğitim şartı öncelikli tutulmalıdır. Amerika’da uygulandığı gibi uzlaştırmacı olarak bağımsız, tarafsız bürolar kurulmalı ve bu bürolarda yeterince donanımlı personel çalıştırma zorunluluğu getirilmelidir.

Av. Sabire Sanem YILMAZ
Bahçeşehir Üniversitesi K.H (Tezli) Yüksek Lisans Öğrencisi
MUĞLA BAROSU AVUKATI


Bu köşe yazısı, sayın Av. Sabire Sanem YILMAZ tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için gönderilmiştir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.