Bu yazıda, ceza kanunlarının uygulama alanını belirlemeye yönelik olarak Türk Ceza Kanunu’nda yer alan hükümlerin teorik tasnifine yer verilmiştir.

Bildiğiniz üzere TCK; ceza kanunlarının uygulama alanını, yani ülkemizin yargılama yetkisinin bulunduğu halleri düzenlerken temel prensip olarak “mülkilik” ilkesinden hareket etmektedir. Ancak ülkemiz dışında işlenen bazı suçların da, bazı saiklerle Ceza Hukuku ve Ceza Yargılaması Hukuku bakımından yargı yetkimiz kapsamında kalması gerektiği düşünüldüğünden, yurtdışında işlenmiş suçlarla ilgili, Maddi Ceza Hukuku yönü itibariyle 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda çeşitli prensipler çerçevesinde “mülkilik” prensibine istisna getiren hükümlere yer verildiği görülmektedir.

Doktrinde bu ilkeler;

- Şahsilik (faile göre şahsilik TCK m.11 ve mağdura göre şahsilik TCK m.12),

- Devleti koruma (veya koruma) (m.10, m.13)

- Evrensellik/adalet (TCK m.13)

Şeklinde tasnif edilmektedir.

Ancak TCK m.10’da yer alan Görev Suçları başlıklı maddenin “faile göre şahsilik” ilkesinin bir görünümü mü, yoksa “koruma” ilkesini düzenleyen bir hüküm mü olduğu noktasında fikir ayrılığı bulunmaktadır. “Görev suçları” başlıklı TCK m.10 şu şekildedir:

“(1) Yabancı ülkede Türkiye namına memuriyet veya görev üstlenmiş olup da bundan dolayı bir suç işleyen kimse, bu fiile ilişkin olarak yabancı ülkede hakkında mahkumiyet hükmü verilmiş bulunsa bile, Türkiye'de yeniden yargılanır”.

TCK m.10 “faile göre şahsilik” ilkesini mi, yoksa “koruma” ilkesini mi düzenliyor?

TCK m.12 karşısında TCK m.10 özel hüküm müdür?

TCK m.10'a yabancılar dahil midir, yoksa bunlar hakkında sadece m.12 ve m.13 mü uygulanır?

TCK m.10'da, hem “faile göre şahsilik” ve hem de “koruma” ilkelerinin düzenlendiği ileri sürülebilir. Bu görüşe göre; memur/kamu görevlisi vatandaş olabilir, fakat bir görev üstlenen vatandaş olmak zorunda değildir. O halde fail Türk vatandaşı değilse, TCK m.10’un tatbiki “koruma” ilkesi gereğince yapılır. TCK m.10’da sadece “koruma” ilkesinin düzenlendiği ve vatandaş olmayan kısma “faile göre şahsilik” ilkesinin değil, “koruma” ilkesinin uygulandığı sonucuna varılmalıdır.

Bu düşünce isabetli değildir. Kanaatimizce; TCK m.10’da yer alan düzenlemenin faili bir Türk vatandaşı olabilir, ancak bu nedenle maddede “faile göre şahsilik” kuralının düzenlendiği söylenirse, bu durumda TCK m.10’un özel bir “faile göre şahsilik” kuralını ortaya koyduğu savunulmalıdır. Bu ise, TCK m.11’de düzenlenen “faile göre şahsilik” kuralının dışında başka kuralları olan bir şahsilik maddesi olduğunu ileri sürmeyi gerekli kılar. Ayrıca bu kabul, TCK m.10’u bütünü ile kapsamayan bir çözüm getirmektedir. Aşağıda yaptığımız açıklamalar ışığında, bu maddenin tek başına “koruma” ilkesinin bir gereği olarak düzenlendiğini söylersek, karmaşayı engeller ve düzenlemenin koyuluş amacını göstermiş oluruz.

İlk olarak şu tespiti yapmak isabetli olacaktır: “Şahsilik” ilkesi, yurtdışında işlenen suçlarla ilgili “milli kanun vatandaşı izler” prensibi çerçevesinde vatandaşın işlediği (faile göre şahsilik TCK m.11) veya vatandaşa veya tüzel kişiliğe karşı (mağdura göre şahsilik TCK m.12) işlenen suçlar kapsamında formüle edilmiştir. Kanun koyucunun burada yaptığı tasnifte kullandığı kıstas “vatandaş” veya “Türk kanunlarına göre kurulmuş özel hukuk tüzel kişisi” olarak belirlenmiştir. “Şahsilik” ilkesine ait kurallar son derece detaylı ve sıkı bir şekilde düzenlenmiştir. Bu şartlar yerine gelmeden, bir suçtan dolayı Türk ceza kanunlarına göre yargılama yapmak mümkün değildir.

Görev suçlarında ise, yine yurtdışında işlenen suçlarla ilgili, kanun koyucu ayrı bir kıstasa yer vermiştir ki, bunu görevden doğan suçlar olarak adlandırabiliriz. Burada kanun koyucu; failin veya mağdurun vatandaşlığının ne olduğunu referans almamış, Türkiye Cumhuriyeti’nin kendi adına yurtdışında görevlendirdiği kişilerin bu görev nedeniyle işlediği suçları -başka suçları, yani kişisel suçları değil- yabancı ülkede yargılanmış olsa bile tekrar yargılama kuralını kabul etmiştir.

Yargılanan kişi bir memur (Türk vatandaşı) olabileceği gibi, bir yabancı da olabilir. Örneğin Türkiye Cumhuriyeti, Madagaskarlı bir kişiyi fahri konsolos olarak görevlendirebilir. Bu kişi şayet bu görevi sırasında, görevi kötüye kullanma, rüşvet, irtikap gibi bazı suçları işlerse, suçun Madagaskar’da işlenmesine veya failin veya mağdurun yabancı olmasına, yargılanmış olmasına bakılmaksızın bu kişi Türkiye Cumhuriyeti’nde yargılanacaktır.

Bu kapsamda; Kanunun genel düzenleniş biçimi de dikkate alındığında, TCK m.10’un “koruma” ilkesinin bir görünümü olduğunu söylemek gerekir.

Elbette görev suçları gündeme geldiğinde, TCK m.11 veya TCK m.12’de şartlar araştırılmaksızın TCK m.10 tatbik edilecektir. TCK m.10, 11 ve 12’ye göre özel hüküm niteliği taşır.

Diğer taraftan; yurtdışında Türkiye Cumhuriyeti adına görevlendirilmiş olmasına rağmen, görevi ile ilgili olmayan bir suçu işleyen kişi, diğer kurallara uyduğu (örneğin şahsilik) ölçüde Türk ceza kanunlarına göre yargılanabilecektir.

TCK m.10’un, hem “faile göre şahsilik” ve hem de “koruma” ilkelerini düzenlediğini söylemek, kanaatimizce kavram kargaşasına neden olur; zira burada, TCK m.11’de gösterilen hiçbir şart tartışılmamakta ve kıstas olarak da failin vatandaşlığı dikkate alınmamaktadır.

.

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.