Biz avukatlar adliye, ofis ve ev arasında mekik dokuruz. İş yoğunluğundan kendimize ayıracak vakti pek bulmayız. Dinlendiğimiz zaman da telefonumuz müvekkillerin ısrarlı aramalarından susmaz. Velhasıl bize rahatlık çok ırak. Y ine böyle temponun yoğun olduğu bir günde işleri bitirdikten sonra adliye koridorlarını aşındırarak, müvekkile dosyanın durumu hakkında bilgi veren avukatlar arasından sıyrılıp giderken boş vakitlerde sık-sık yaptığım ağır ceza duruşmalarını izleme keyfini bir kez daha yaşamak için adliyede ağır ceza mahkemelerinin olduğu bölüme doğru ilerledim. Duruşma listesine şöyle bir göz gezdirdikten sonra bol sanıklı, bol tanıklı bir cinayet dosyasının duruşma vaktine denk geldim. Amacım içeride anlatılanlardan çok avukatların usule yahut esasa yönelik neler söyledikleridir. Her izlediğim duruşma bana meslek anlamında birçok şey katmıştır. Meslektaşların, bazen göremediğimiz ya da gözden kaçırdığımız bazı hayati durumlara dikkat çekmeleri, ulusal veya uluslar arası yargı kurumlarının verdiği kararlarına işaret etmeleri, savunma adına gösterdikleri çabaları yakından izlemekten son derece keyif almaktayım.

İçeri girdim ve arka sıralarda bir yere oturdum. Jandarma eşliğinde sanıklar salona alınırken; katılan, müşteki ve onların vekilleri ile sanık müvekkilleri de yerlerine geçti. Ağır ceza heyeti ve iddia makamı da cübbelerini giyerek koltuklarına oturdu. Zabıt kâtibi son kontrollerini yaparken mübaşir dava dosyasını heyet başkanının önüne koyarak duruşmayı başlattı. Arka tarafta sanık ve müşteki yakınları, polisler ve benim gibi duruşmayı izlemeye gelen birkaç meslektaş var. 5 sanık kendilerine ayrılan yere jandarma nezaretinde oturdu. Cinayetle yargılanmalarına rağmen son derece sakinler. Hal ve hareketlerinde herhangi bir tedirginlik yok. Arka sıralarda oturan yakınlarına bakıp hafifçe tebessüm bile ettiler. Suçluluk psikolojinin bir etkisi midir yoksa gerçekten masumlar mı birazdan mahkeme başkanı tek-tek ifadelerini aldığında az da olsa anlayacağım. Sanıklardan iki tanesi yaşları 24-25 olan iki kız kardeş. Diğer sanıklardan birisi bu kız kardeşlerden birinin eski nişanlısıymış. Adam, boylu poslu iri yarı biri. En önde oturdu. Geriye kalan 2 sanıktan biri taksici, diğeri de iri yarı olan adamın mahalleden arkadaşı. Bu 5 sanık, maktülü tasarlayarak öldürmeden yargılanıyorlar. Gerçi yağma, konut dokunulmazlığını ihlal gibi bir takım suçlamalar da var ancak ortada bir cinayet olduğundan davanın seyri bu ölüm olayı üzerinde dönüyor.

Gel gelelim maktüle. Maktül kırklı yaşlarda, eşinden ayrılmış, 4 çocuğu var. En büyükleri 20 yaşında. Zaten o da müşteki sıfatıyla duruşma salonunda oturuyor. Diğer çocukları da küçük ve bakıma muhtaçlar. Ha bu arada 2 tane de tanık dışarıda çağrılmayı bekliyorlar. Bu iki tanıktan biri sanık olan iki kız kardeşin annesi, diğeri de teyzeleridir. Aynı zaman da bu teyze ölen adamın yani maktülün de eski eşi. Şimdilik bu şemayı gözünüzde canlandırabildiysem geçelim hepimizi yakından etkileyecek, toplum içinde ne tür ilişkilerin yaşandığını, her şeyin aslında o kadar masum olmadığını gösteren sanık ve müşteki ifadelerine…

Heyet başkanı sanık iki kız kardeşten birinin adını söyleyerek ifade için ayağa kalkmasını söyledi. Ve sordu: ‘’Maktülü nerden tanıyorsun?’’ Olayı anlamak ve buna göre yapılacak savunmaların etkinliğini irdelemek adına sanığın vereceği cevaba kulak kesildim. ‘’Maktül, şu an dışarıda olan benim teyzemin kocası olur. Biz küçükken babamız bizi bırakıp gittiği için bize o baktı, bizi o büyüttü.’’ Tekrar sordu mahkeme başkanı: ‘’Maktül ile aranda bir ilişki oldu mu? İlişkiden kasıt gönül ilişkisi mi yoksa cinsel ilişki mi önce anlayamadım. Sanık hayır olmadı dese de mahkeme başkanı cinsel ilişkiye hiç girdiniz mi diye sordu. Ona da hayır dedi. Maktül, koruması altına aldığı ve bakıp büyüttüğü kızlara cinsel saldırıda bulundu mu acaba diye düşündüm içimden. Ne de olsa burası Türkiye, şaşırmamak gerek dedim. Birkaç sorudan sonra diğer kız kardeşe de heyet başkanı aynı soruları sordu. İstediği yahut aradığı cevapları pek bulamadı. Sonra dönüp kız kardeşlerden birinin eski nişanlısı olan sanığa sordu:‘’Maktül ile aranızda bir husumet var mıydı önceden? Sözlü ya da fiziki bir tartışmanın kavganız oldu mu? Maktül ile aranda alacak verecek meselesi var mı?’’ Sanık bu sorulara tanımam etmem, bir sorunum yoktur dedi. Ama heyet başkanı sanığa, eski nişanlısının karakolda verdiği ifadeyi okudu: Senin eski nişanlın karakolda demiş ki, teyzemin kocası olan maktül, ben nişanlıyken nişanlıma mesaj atarak ‘’ sen ayakta uyuyorsun, nişanlın ile ben her gün beraberiz’’ demiş buna ne diyorsun’’ diye sorduğunda ‘’O mesaj üzerine ben nişanı attım’’ dedi. Yine böyle suçlamaları reddeden, kaçamak cevaplarla ifadesi alındıktan sonra diğer iki sanık olan taksici ve arkadaşı da olay günü yanlış yerde yanlış zaman da olduklarını cinayetle herhangi bir bağlantılarının olmadığını ifade ettiler. Sanıkların ifadeleri alındı. Bu ifadelerden anladığım kadarıyla iki kız kardeşin maktül ile aralarında bir şeyler yaşanmış. Her neyse sıra tanıkların dinlenmesine geldi. İlk tanık, sanık olan iki kız kardeşin anneleriydi. Mahkeme heyeti, kadına kocasından neden boşandığını, kocasının neden onları bırakıp gittiğini sordu. Ve kadının cevabı aynen şöyleydi: ‘’Bir gün eve giderken kapının açık olduğunu, içeriye girdiğimde yatak odamızda kocamın başka bir ‘’Adamla’’ cinsel ilişkiye girdiğini gördüm.’’ Salonda ‘’aaa’’ sesleri yükseldi. Kocamı o halde görünce evden kovdum bir daha da gelmedi dedi. Diğer tanık ise maktülün eski eşiydi. O da kocasından şiddet gördüğünü, kocasının onu başka erkeklere satmak istediğini bu yüzden ayrıldığını söyledi. Bir an Güney Amerika pembe dizilerinin senaryosunu okuduğumu sandım. Gerçi Güney Amerika’ya gitmeye gerek yok. Bizim Türk dizilerinin senaryolarında bunların hepsi mevcut. İşittiklerimi anlamak, göz önünde canlandırmak için epeyce zorlandım. Meseleyi anlamaya çalışırken aslında duyduklarımın bu kadar olmayacağını, çok daha ağır şeyler işiteceğimi maktülün kızının müşteki sıfatıyla ifade vermek için ayağa kalkıp konuşmasıyla anladım. Maktül’ün kızı deyim yerindeyse açtı ağzını yumdu gözünü. Hem babasına hem de sanıklara ağır ithamlarda bulundu. Söylediklerini aynen aktarıyorum:

‘’Babam, komşumuzun karısına tecavüz etti. Günlerce bu olay konuşuldu. Sonra karşımda duran şu iki kızın babamla ilişkisi vardı. İkisi de babamla yatıyordu. Babamla karı kocalık ilişkisi yaşıyorlardı. Kaç defa babamla onları baş başa aynı yatakta gördüm. Tanık olarak dinlediğiniz bu iki kızın annesi de birçok erkekle yatıp kalkmaktadır. Bu kadının kızları da anneleri gibi erkek düşkünüdür. Bunlar babamı ayarttı, babamla yatıp kalktılar. En sonun da bu kızlar bir olup eski nişanlısını ve komşumuzun kocasını da yanlarına alarak birlikte hareket ettiler ve babamı öldürdüler…’’

Bir an arkada oturanların hepsinin başlarının önünde olduğunu, salonda hava almanın mümkün olmadığı fark ettim. Kimseden çıt çıkmadı. Hatta bu ifadelerle suçlanan sanıklar ve diğer tanıklar tek kelime bile etmedi. Duruşma yaklaşık 3 saat sürdü. Burada avukatların savunmalarını, çapraz sorgu ifadelerini uzun uzun anlatmaya gerek yok. Ben kamera kayıtları, olay yeri inceleme raporları, adli tıp kurumu raporları, tanık beyanları gibi delillerle sarılmış bir cinayet davasını izlemeyi hayal ederken, kendimi akıl almaz kirli ilişkilerin yaşandığı, çevremizde böyle şeyler hiç olmaz dediğimiz ama aslında gizli de olsa birçok şeyin olduğu bir filmin izleyicisi olarak buldum. İnsanlar var oldukça suç olacaktır. Bu bir gerçektir. Ancak toplum içinde yaşanan ve birçoğu hala gizli kalan, ahlaki yozlaşmanın dibe vurduğu ilişkiler de mevcuttur. Üstelik biz her ne kadar bizim oralarda böyle şeyler olmaz desek bile. En yakın arkadaşımızın, komşumuzun, iş arkadaşımızın, çalışanımızın bu tür şeylerin içinde olabileceği gerçeğini görmezden geliyor, kabullenemiyoruz. Ancak her ne kadar kabullenmesek bile bu tür ilişkiler var ve hep de olacaktır.

Yukarıda ana hatlarıyla anlattığım davayı aslında toplumun geldiği son noktayı göstermek için yazma gereği duydum. Toplumun eğitim düzeyi, ekonomik kalkınmışlığı, kültür ve sanat anlayışı artmadıkça suç oranı asla minimum düzeye inmez. Özellikle ensest ilişkiler her gün geçen gün artmaktadır. Çocukların korumasız olması, yeterli şekilde eğitilmemesi onları cinsel istismara maruz bırakmaktadır. İnsanlar sadece adliyeye yansıdığı vakit duyarlı oluyor. Oysa adliyeye yansıyan sadece en küçük kısmıdır. Bizler mesleğimiz gereği az önce anlattığım kirli ilişkilerin çok daha ağır olanlarına şahit olacağız. Çünkü biz avukatlar toplumun refahı için çalışmaktayız. Savunma makamının biz yüklediği misyon toplumun huzurunu arttırmaktır. ‘’Her suç topluma yöneltilmiş bir sorudur’’ şiarıyla bu mesleği eda ediyoruz. Bu mesleği yapacak olanların bu tür kirli ilişkilere, ahlaki yozlaşmaya ön yargı ile yaklaşmaması gerekir. Mahkemelerde görülen davaların hepsi ayrı-ayrı toplum gerçeğidir. Etrafımızda bu kadar olay yaşanırken, bunlara duyarsız kalmamız topluma yapılacak en büyük ihanettir. Zira o gün o salonda bulunan sanık avukatlarından biri siz de olabilirsiniz. Bunu hiç unutmayın. Bu tür şeyleri aşina olmak adına bol-bol duruşma izlemenizi tavsiye ederim. Şehrin karanlık yanında kalmış birçok hikâyeyi orada yakından görebileceksiniz. İzlediğim bu cinayet davası birçok gerçeği yüzüme tokat gibi vurdu. Bir şeyleri değiştirmek için geç değil. Önce kendinizden başladığınız sürece…

Avukat Taylan SAYAN