Hazırladığımız bu makalemizde özellikle son dönemde yaşadığımız hukuk skandallarından biri olan ve ciddi mağduriyetlere sebebiyet veren ceza kanunumuzda düzenlenmiş Koruma Tedbirleri’nin uygulanmaması, yanlış ya da eksik uygulanması nedeniyle kişiye tanınmış tazminat davası açabilme hakkına yer verdik.

Yasalarımızda hukuka aykırı bir eylemle başkasına zarar verenin, zarardan sorumlu olması esastır. Devletin organlarının, hukuka aykırı eylemleri nedeniyle oluşan maddi ve manevi zararları tazmin etmesi de Hukuk Devleti ilkesinin gereğidir. Zira Hukuk Devleti, her eylem ve işlemi hukuka uygun olan ve hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan devlet olmanın ötesinde, aksi durumda sorumluluğunu kabul eden ve bu sorumluluğun gereğini yerine getiren devlettir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AHİS) özgürlük ve güvenlik hakkı   başlıklı 5. maddesinde herkesin kişi özgürlüğü ve güvenlik hakkına sahip olduğu ifade edildikten sonra hiç kimsenin sözleşmede ve yasada belirtilen hallerin dışında özgürlüğünden yoksun bırakılamayacağı hüküm altına alınmıştır. Yine Sözleşme’nin 5. maddesinin son fıkrasında madde hükümlerine aykırı olarak yapılmış olan yakalama ve tutuklama işleminin mağduru olan herkesin tazminat hakkına sahip olduğu açıkça düzenlenmiştir.

1982 Anayasa’sının kişi hürriyeti ve güvenliği 19. maddesi, genel itibariyle kişinin hangi hallerde hürriyetinden yoksun bırakılacağı özellikle yakalama ve tutuklamanın genel esasları hakkında hükümler içermektedir. Anayasa’nın 03.10.2001 tarih ve 4709 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesiyle değiştirilen 19. maddesinin son fıkrasında belirtilen esaslar dışında işleme tabi tutulan kişilerin uğradıkları zararların tazminat hukukunun genel esaslarına göre Devletçe karşılanacağı ifade edilmiştir.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanun’un (CMK) 141 vd. maddelerinde koruma tedbirleri nedeniyle devletin sorumluluğu düzenlenmiştir.

2-) KORUMA TEDBİRLERİ NEDENİYLE TAZMİNAT GEREKTİREN FİİLLER

5271 sayılı CMK 141 vd. maddelerinde tazminatı gerektirir fiiller, hangi fiillere maruz kalanların tazminat talep edebileceği ifade edilerek dolaylı olarak düzenlenmiştir. Buna göre aşağıdaki fiiller, tazminat gerektirmektedir:

“(1)
Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;

a)
Kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen,

b)
Kanuni gözaltı süresi içinde hakim önüne çıkarılmayan,

c)
Kanuni hakları hatırlatılmadan veya hatırlatılan haklarından yararlandırılma isteği yerine getirilmeden tutuklanan,

d)
Kanuna uygun olarak tutuklandığı halde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen,

e)
Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen,

f)
Mahkum olup da gözaltı ve tutuklulukta geçirdiği süreleri, hükümlülük sürelerinden fazla olan veya işlediği suç için kanunda öngörülen cezanın sadece para cezası olması nedeniyle zorunlu olarak bu cezayla cezalandırılan,

g)
Yakalama veya tutuklama nedenleri ve haklarındaki suçlamalar kendilerine, yazıyla veya bunun hemen olanaklı bulunmadığı hallerde sözle açıklanmayan,

h)
Yakalanmaları veya tutuklanmaları yakınlarına bildirilmeyen,
 
i)
Hakkındaki arama kararı ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirilen,
 
j)
Eşyasına veya diğer malvarlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı halde el konulan veya korunması için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası veya diğer malvarlığı değerleri amaç dışı kullanılan veya zamanında geri verilmeyen kişiler, maddi ve manevi her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler.
             
(2)
Birinci fıkranın (e) ve (f) bentlerinde belirtilen kararları veren merciler, ilgiliye tazminat hakları bulunduğunu bildirirler ve bu husus verilen karara geçirilir.”
           
3-) KORUMA TEDBİRLERİ NEDENİYLE TAZMİNAT İSTEMENİN KOŞULLARI
           
5271 sayılı CMK 142. maddesinde tazminat istemenin koşullar belirtilmiştir. Madde hükmü şöyledir:
           
(1) Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her halde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabilir. (HAKDÜŞÜRÜCÜ SÜRE)

(2)
İstem, zarara uğrayanın OTURDUĞU YER AĞIR CEZA MAHKEMESİNDE ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa, en yakın yer ağır ceza mahkemesinde karara bağlanır.(GÖREV- YETKİ)

(3)
Tazminat isteminde bulunan kişinin dilekçesine, açık kimlik ve adresini, zarara uğradığı işlemin ve zararın nitelik ve niceliğini kaydetmesi ve bunların belgelerini eklemesi gereklidir.

(4)
Dilekçesindeki bilgi ve belgelerin yetersizliği durumunda mahkeme, eksikliğin bir ay içinde giderilmesini, aksi halde istemin reddedileceğini ilgiliye duyurur. Süresinde eksiği tamamlanmayan dilekçe, mahkemece, itiraz yolu açık olmak üzere reddolunur.

(5)
Mahkeme, dosyayı inceledikten sonra yeterliliğini belirlediği dilekçe ve eki belgelerin bir örneğini Devlet Hazinesinin kendi yargı çevresindeki temsilcisine tebliğ ederek, varsa beyan ve itirazlarını onbeş gün içinde yazılı olarak bildirmesini ister.

(6)
İstemin ve ispat belgelerinin değerlendirilmesinde ve tazminat hukukunun genel prensiplerine göre verilecek tazminat miktarının saptanmasında mahkeme gerekli gördüğü her türlü araştırmayı yapmaya veya hakimlerinden birine yaptırmaya yetkilidir.

(7)
Mahkeme, kararını duruşmalı olarak verir. İstemde bulunan ile Hazine temsilcisi, açıklamalı çağrı kağıdı tebliğine rağmen gelmezlerse, yokluklarında karar verilebilir.

(8)
Karara karşı, istemde bulunan, Cumhuriyet savcısı veya Hazine temsilcisi, istinaf yoluna başvurabilir; inceleme öncelikle ve ivedilikle yapılır.”
        
4-)KORUMA TEDBİRLERİ NEDENİYLE MANEVİ TAZMİNAT İSTEMİ
        
Manevi tazminat talebinin konusu, manevi zararlardır. Manevi zarar, bir kişinin şahısvarlığında (kişilik haklarında,manevi değerlerinde) iradesi dışında meydana gelen her türlü eksilmeyi (bedeni acılar, ruhi elem,üzüntü vs.) ifade eder . Şahısvarlığı, bir kişinin kişi olarak hukukça korunan kişilik değerlerinin tümünü kapsar. Hayat, vücut bütünlüğü,sağlık,hürriyet,isim,resim,şeref, haysiyet, ticari itibar gibi değerler , kişilik değerlerini ve dolayısıyla kişilik haklarını oluşturur. Kişilik haklarının ihlali halinde TBK hükümleri gereğince manevi tazminat talep edebilecektir.            
 
Kişinin haksız yere yakalanması ve tutuklanması, kişilik haklarını zedeleyen ağır bir ihlaldir. Tazminat miktarının tayininde haksız olarak hürriyetinden mahrum bırakılan gün sayısı,kişinin toplum içindeki statüsü ve maddi durumu da dikkate alınır . Ayrıca yakalamaya veya tutuklamaya dayanak kılınan suçun niteliği de, manevi tazminat miktarının tespitinde ölçü alınır . Zira yüz kızartıcı bir suç isnadıyla yakalanan veya tutuklanan kişinin,kişilik haklarının daha fazla zedeleneceği açıktır.

5-) KORUMA TEDBİRLERİ NEDENİYLE TAZMİNAT İSTEMİNDE TARAFLAR

5-a) DAVACI

Dava açma hakkı, CMK Md. 141’de sayılan kişilere aittir. Bu hak, haksız koruma tedbirine maruz kalan kişiye sıkı sıkıya bağlı bir haktır. Bu nedenle CMK 141 inci maddesinde sayılan hallerde, üçüncü kişilerin zarar gördükleri iddiasıyla dava açması mümkün değildir . Mirasbırakan, ölmeden önce davayı açmış ise,mirasçılar açılan davayı devam ettirebilirler .

5-b) DAVALI

CMK 141 nci maddesinde, zararın toplum adına Devlet tarafından ödenmesi ilkesi benimsenmiş ve bu kapsamda açılacak davalarda davalının Devlet Hazinesi olacağı ifade edilmiştir.

6-) ÖDENEN TAZMİNATIN GERİ ALINMASI

CMK’ nın 143. Maddesinde tazminatın geri alınması halleri düzenlenmiştir. Bu hükme göre:
 
(1)
Kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararı sonradan kaldırılarak, hakkında kamu davası açılan ve mahkûm edilenlerle, yargılamanın aleyhte yenilenmesiyle beraat kararı kaldırılıp mahkûm edilenlere ödenmiş tazminatların mahkûmiyet süresine ilişkin kısmı, Cumhuriyet savcısının yazılı istemi ile aynı mahkemeden alınacak kararla kamu alacaklarının tahsiline ilişkin mevzuat hükümleri uygulanarak geri alınır. Bu karara itiraz edilebilir.

(2)
(Mülga: 18/6/2014 - 6545/103 md.)

(3)
İftira konusunu oluşturan suç veya yalan tanıklık nedeniyle gözaltına alınma ve tutuklama halinde; Devlet, iftira eden veya yalan tanıklıkta bulunan kişiye de rücu eder.
           
7-) TAZMİNAT İSTEYEMECEK KİŞİLER

Tazminat isteyemeyecek kişiler CMK’ nın 144. Maddesinde düzenlenmiştir. ;
Madde 144 – (1) Kanuna uygun olarak yakalanan veya tutuklanan kişilerden aşağıda belirtilenler tazminat isteyemezler:

a)
(Mülga: 11/4/2013-6459/18 md.)

b)
Tazminata hak kazanmadığı hâlde, sonradan yürürlüğe giren ve lehte düzenlemeler getiren kanun gereği, durumları tazminat istemeye uygun hâle dönüşenler.

c)
Genel veya özel af, şikâyetten vazgeçme, uzlaşma gibi nedenlerle hakkında kovuşturmaya yer olmadığına veya davanın düşmesine karar verilen veya kamu davası geçici olarak durdurulan veya kamu davası ertelenen veya düşürülenler.

d)
Kusur yeteneğinin bulunmaması nedeniyle hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilenler.

e)
Adlî makamlar huzurunda gerçek dışı beyanla suç işlediğini veya suça katıldığını bildirerek gözaltına alınmasına veya tutuklanmasına neden olanlar.

HAKİM VE SAVCILARIN SORUMLULUĞU

Esas itibariyle 5271 Sayılı CMK ‘nın 141. Maddesinin 3. Fıkrası gereğince yukarıda anlatmış olduğumuz tazmin sorumluluğunu doğuran haller dışındaki suç soruşturma ve kovuşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk halleri de dahil olmak üzere hakimşler ve Cumhuriyet savclarının verdikleri kararlare veuya yaptıkları işlemler nedeniytle tazminat davaları ancak devlet aleyhine açılabilir. Dolayısıyla hakimlere ve Cumhuriyet savcılarına karşı hukuka aykırı işlemlerinden ötürü dava açıulması mümkün değildir. Ancak durum hakimler ve Cumhuriyet  savcılarının tüm iş ve eylemlerinden ötürü sorumsuz oldukalrı anlamına gelmemektedir.

18.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 Sayılkı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarada Değişiklik Yapılamsına Dair Kanunun 70. Maddesi CMK Md. 141’ e eklenen fıkra uyarınca Devlet, ödemiş olduğu tazminat nedeniyle görevinin gerekelrine aykırı harekey etmek suretiyle suretiyle görevini kötüye kullanan hakimler ve Cumhuriyet savcılarına 1 yıl içinde rücu edebilecektir. Dolayısı ile hakimler ve Cumhuriyet savcıları görevlerini ifa ederlerken kanuna, uluslararası sözleşmelere, hukukun genel ilkelerine uygun davranmalıdırlar. Aksi takdirde bu husustan dolayı tazmin sorumlulukarı olacağı açıkça belirtilmiştir.   
 

(Bu köşe yazısı, sayın Av. Vedat ORUÇ tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.