Bugün 28 Şubat Darbesinin 18. Yıldönümü.

Darbe gerçekleşeli 18 yıl olmuş. Bin yıl sürecek dedikleri 28 Şubat, diğer darbeler gibi milletten gerekli cevabı almış, darbecilerin desteği ile iktidara getirilenler sandığa gömülmüş, darbe sanıklarının bir kısmı mahkemede hesap veriyor, ama hala ‘darbe mi değil mi’ tartışmaları yapılıyor.

Yargılanmakta olan darbenin aktörlerinin asker kanadı, darbeyi sadece Batı Çalışma Grubu’nun (BÇG) kurulduğu 4 Nisan 1997 tarihini esas alarak, darbeye adını veren meşhur MGK toplantısının 28 Şubatta yapıldığını, darbe ile ilgilerinin olmadığını savunmaktadırlar. Refahyol hükümetinin devrilmediğini, yapılan protokol gereği başbakanlık değişimi için merhum Erbakan’ın istifa ettiğini ve Mesut Yılmaz hükümetinin kurulduğunu savunuyorlar. 

28 Şubat darbe değildi, irtica ile mücadelede TSK üzerine düşen görevi yaptı diye gerçekleri çarpıtmak için ne kadar çalışırlarsa çalışsınlar, gerçekleri örtbas etmeleri mümkün değil.

Mahkemedeki savunmalarından sonra şimdi de, 18.yıldönümü vesilesiyle televizyon ekranlarında aynı saçmalıkları tekrar etmeleri karşısında, mağdurlar ve yaşayan tanıklar olarak bazı gerçekleri kısaca tekrar etmemiz zorunlu oldu.

28 Şubat gerçekleşmiş bir darbedir.

27 Mayıs, 12 Eylül, 12 Mart darbeleri gibi 28 Şubat Darbesi de, darbe öncesi hazırlık hareketleri, darbenin icrası ve darbe sonrası uygulamaları ile bir süreci ifade eder.

Darbe öncesi, darbeye zemin hazırlamak için uzun süren bir psikolojik harekat yapılmıştır. Refah Partisi’nin yerel seçimlerde birinci parti olması ve halk desteğinin yükselmeye devam etmesi üzerine, din, dindarlık, muhafazakar düşünceleri savunma tehdit olarak görülmüş, doğrudan İslam karşıtı söylemler halkın şiddetli tepkisini çekeceğinden “irticai tehdit ve tehlike” söylemleri ile psikolojik harekat yürütülmüştür.

İddianame ve dava klasörleri arasında belgeleri yer alan darbeye hazırlık döneminde, TSK ve kamu görevlileri, belediyeler ve üniversitelerde mütedeyyin insanlar, irticai unsurlar olarak fişlenmişlerdir. Bu işlemlerin nasıl yapılacağı konusunda yapılan toplantılar, alınan kararlar, uygulamadan sorumlu birimler tek tek belirlenmiş ve görevlendirilmişlerdir. Merak edenler, söylediklerimizi test etmek isteyenler 28 İddianamesini ve ekindeki 500 klasörü geçen belgeleri inceleyebilirler. Hiçbiri gizli değil, Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesinin dava dosyasını oluşturuyor.

PKK’dan daha tehlikeli görülen ve birinci sıraya oturtulan “irtica tehlikesine” halkı inandırabilmek için, eli sopalı, başlarında siyah sarıklar bulunan adına “aczimendiler” denilen 30-40 kişilik aktörlerin Ankara Kocatepe Camii önünde boy göstermeleri, Müslim Gündüz adlı kişinin Fadime Şahin ile yakalanma görüntüleri, TV ekranlarında devamlı tekrar edilen Fadime Şahin’in göz yaşlarıyla konuşmaları v.s hepsi psikolojik harekatın unsurları idi. 

Psikolojik harekata rağmen, yasalarda tanımlanan suç ve suçlularla yine yasalar çerçevesinde mücadele etmekle görevli Cumhuriyet Savcılarından bekledikleri müdahaleyi göremeyen darbenin aktörleri yargı mensuplarına brifingler vermeye başladılar. Video gösterileri ve anlatımlarla irtica tehlikesine dikkat çekiliyor ve savcılardan harekete geçmeleri isteniyordu. Tarafsız görev yapmaya yemin etmiş yargı mensuplarının brifingci subayları 8 dakika ayakta alkışlamaları yargı tarihimize geçen kara lekelerden biridir.

Dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener, birifinge katılan valileri derhal açığa alacağını duyurarak, darbecilerin karşısında durmuş bu nedenle boy hedefi haline gelmiştir. “Adını ağzıma almak istemediğim” dediği  bir general tarafından, İçişleri Bakanlığı önünde yağlı kazığa oturtmakla tehdit edilmiştir.

TSK içinde, 28 Şubat Darbesine destek vermeyecek dindar subaylar, eşleri başörtülü, Atatürk ilkelerine aykırı çağdaş olmayan kıyafetler giymekle takibata uğramış, disiplinsizlik gerekçesiyle ordudan ihraç edilmişlerdir. İhraçla yetinilmemiş, Belediyeler ve kamu kurumlarında işe alınmamaları için yazılı talimatlar verilmiştir. İhraç edilenlerin sayısı ikibine yakındır. Baskına dayanamayıp istifa edenler buna dahil değildir.

Üniversitelere alınmayan başörtülü öğrenciler, mesleğinden atılan öğretmenler ve diğer memurlar hepsi, irtica tehdit ve tehlikesinin varlığına karine teşkil etmek üzere kurban edilmiş mazlumlardır.

Yürütülen bu psikolojik harekat, tankların yürütülmesi ile farklı bir boyut kazanmış, Refahyol iktidarının devrilmesi için sözde sivil kuruluş olan beşli çetenin eylemleri ve medya desteği devreye girmiştir. Gazete manşetlerine en çarpıcı örnek olarak  12 Haziran 1997 tarihli Hürriyet Gazetesinin “GEREKİRSE SİLAH BİLE KULLANIRIZ” manşetini tehdit unsuru yönünden belirtmemiz yeterli olur. Bu arada bugünkü PDY’nin lideri Fethullah Gülen’in “beceremediniz artık bırakın” “asker daha demokrat” açıklamalarıyla verdiği desteği de hatırlatmak isteriz.

Darbenin hazırlık harekatları tamamlanmış ve Erbakan istifaya ettirilmiştir. DYP Genel Başkanı Tansu Çiller’in başbakanlığında yeni bir hükümet kurulması için, TBMM’de gerekli 276 oyun üzerinde 282 milletvekilinin imzası ve kamuoyuna ortak açıklamasıyla birlikte istifa Cumhurbaşkanı Demirel’e sunulmasına rağmen, Demirel darbecilerle koordineli olarak hükümet kurma görevini çoğunluğu olmayan Mesut Yılmaz’a vermiş, darbe bu şekilde gerçekleşmiştir.

Davanın bir numaralı sanığı dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı, gerçekleşen darbeyi Mesut Yılmaz’a “altın tepside iktidar sunduk” diyerek ifade etmiştir. Darbe sonrası, darbenin amacına ulaşmak için uygulanan toplum mühendisliği, katsayı uygulaması, imam-hatip okullarının orta kısmının kapatılması, sekiz yıllık kesintisiz eğitim, fişleme, takip ve ihraç işlemleri ile darbe icraatları sürdürülmüştür.

Özetle 28 Şubat, darbeler zincirinin son halkasıdır. Aziz milletimiz diğer darbelere ve darbecilere nasıl derslerini vermiş ise, 28 Şubat Darbesini gerçekleştirenlere, destek veren siyasilere sandıkta gerekli dersi vermiştir. Bin yıl sürecek denilen darbe süreci 2002 seçimleri ile milli irade tokadını yemiş, darbecilerin sadece asker kanadı yargı önünde hesap vermeye başlamışlardır. 

Darbeler zincirine yeni halkaların eklenmemesi için, medya, siyaset, finans ayaklarıyla 28 Şubat Darbesinin iştirakçileri adalet önüne mutlaka çıkarılmalıdır.