Sanık hakkında derhal beraat kararı vermek mümkünse, durma, düşme veya ceza verilmesine yer olmadığına dair kararlar verilemez (CMK md. 223/9).

CMK m. 223/9’da, beraat kararından değil, derhal beraat kararından söz edilmektedir.

Derhal kavramı, o ana kadar yapılmış olanlar ile yetinip başka araştırma yapmadan karar verilmesini ifade eden bir kavramdır.[1]

Fiilin suç oluşturmaması veya yeni bir yasal düzenleme ile suç olmaktan çıkarılması gibi herhangi bir araştırmayı gerektirmeyen hâllerde derhâl beraat kararı verilmesi gerekir.

Yargıtay da, beraat kararı ile derhal beraat kararının birbirlerinden farklı olduğunu ifade etmektedir. Yargıtay’a göre; derhal beraat kararının henüz yargılama faaliyeti yapılıp işin esasına girilmeden verilmesi gerekir.[2] Burada ve bu aşamada herhangi bir kanıt tartışması ve delil takdiri yapılmasına gerek yoktur.[3]

Yargıtay’a göre derhal beraat kararı verilmesi gereken haller şunlardır:[4]

1. Hal: İddianamede sanık diye gösterilen kişinin sanık sıfatının olmaması.

2. Hal: İfade edildiği şekliyle eylemin suç olmaması.

3. Hal: Eylemin suç olmaktan çıkarılması.

Durma ve düşme nedenleri aleyhe sonuçları önlemek için kabul edilmişlerdir ve lehe sonuca engel olmazlar. Lehe sonuç varsa; durma veya düşme nedenleri, beraatı değil, mahkûmiyeti engelleyici niteliktedir. Yargıtay da beraat kararının düşme kararından daha güvenceli ve öncelikli olduğunu belirtmektedir.[5]

Ceza yargılamasında, yapılmakta olan duruşmada sanığın beraatına karar verilebilecek bir duruma gelindiği anda başka bir karar üretme ihtimali olsa bile (örneğin, sanık akıl hastalığına yakalanırsa veya şikâyetin yapılmadığı ve sürenin de geçtiği anlaşılırsa), düşme veya durma kararı değil beraat kararı verilmesi gerekmektedir.

Beraat kararı, niteliği itibariyle kovuşturma aşamasının tamamlanmasını gerektiren bir hüküm çeşididir.

Beraat kararı, durma ve düşme kararlarının aksine kovuşturmanın her aşamasında verilebilecek kararlardan değildir.

Herhangi bir nedenle kovuşturma tamamlanmış ve mevcut duruma göre hem beraat ve hem de durma veya düşme kararı verilebilmesi mümkün bir aşamaya gelinmiş olduğu takdirde yargılamanın amacına ulaşması ve sanık yararına olması bakımından durma veya düşme kararı yerine beraat kararı verilmesi hukuka uygundur.[6]

Yine, kovuşturma aşamasına geçildikten sonra mahkeme sanığı sorguya çekip, şikâyetçi ve tanıkları dinledikten ve sanığın suçsuz olduğu kanaatine vardıktan sonra fiilin 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümlerine tabi olduğu için yetkili merciden izin alınmasının gerektiği ortaya çıksa bile, bu durumda da en lehe uygulama yapılıp, artık durma değil beraat kararı vermelidir.

(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN  tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.

--------------------------------------

[1] “Derhal” kavramı öğretide tartışma konusu olmuştur. Tartışmalar için bkz.; Soyaslan, Doğan; Ceza Muhakemesi Hukuku, Yetkin Yayınları, 2. Baskı, Ankara, 2006, s. 409.; Bu yazarlara göre; “Buradaki derhal kelimesi; hemen, ilk bakışta, vakit kaybetmeden anlamına gelmektedir. Oysa beraat kararı verilmesinin gerektiği yargılama sonunda da anlaşılmış olabilir. Bu açıdan bu ifadenin kullanılması isabetli olmamıştır.” Toroslu/Feyzioğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 300. Bu yazarlara göre ise; buradaki derhal kelimesi, başka bir araştırma yapmadan anlamındadır.

[2] YCGK, E: 1988/5-220; K: 1988/322; T: 3.10.1988.

[3] YCGK, E: 1998/6-48; K: 1998/135; T: 21.4.1998.

[4] YCGK, E: 1988/5-220; K: 1988/322; T: 3.10.1988.

[5] YCGK'nun 19.3.1990 gün ve 58-78 sayılı kararı.

[6] YCGK, E: 1988/5-220; K: 1988/322; T: 3.10.1988.