1997 ya da 1998 yılıydı sanırım. Henüz askerden gelmişim, yeni evlenmişim ve ne iş yapacağım konusunda hiçbir fikrim yok. Aslında yazmak üzerine bir şeyler yapmak istiyorum ama hiçbir deneyimim ve yol gösterenim yok. 

Neyse Hukuk fakültesini bitirdiğimize göre bildiğimiz işi yapalım bari dedim. O sırada bir arkadaşım, bir devlet bankasının ilanını gösterdi. O zamanlar daha yazılı sınav yok.

Kurumlar mülakatla memur alıyorlar. Birkaç arkadaşım, bir bakanın ya da milletvekilinin mülakatından geçip ‘doğrudan sen git başla, ataman arkadan gelir’ komutuyla kamuda işe başlamışlardı. 

Ben de süslendim püslendim, biraz da eşimin gazıyla Ankara'ya mülakata geldim. Kendi kendime de,  ‘ulan ne olacak, görmüş olursun işte hiçbir şey olmazsa ileride facebookta yazarsın bunları’ diyorum.
100 Civarı mülakat erbabı bekleşiyoruz.

Sırayla alıyorlar. Çoğu kadın bekleyenlerin. Neyse sıra bana geldi girdim içeri. İçeride, yıllar sonra vekili olacağım genel müdür vekili ve 5 de üst düzey bürokrat bir masanın en uzak ucuna oturmuşlar. Beni de diğer ucuna buyur ettiler.

Bir süre bakıştıktan sonra, erin mülakat soruları gelmeye başladı. Genel Müdür yardımcısı; neden kendi büronu açmıyorsun, bu işi genelde kadınlar istiyor deyince dayanamayıp güldüm.  

Zira karşımda 6 tane erkek var. Dedim; buraya kadın olarak girilip sonradan erkek olunuyor. Bu kadar kadın tercih ediyor ve üst kademede hiç kadın yok ilginç.

Yalandan bir sırıttılar. Sonra o malum cümle geldi: ‘Peki biz sizi ararız. Aramadılar... :)