Yatsı vakti:

Mum söndü. Ardında, tarihe geçen adamı, efsane; avukatları da yalancı bıraktı.

Günümüzde ne de çok var değil mi o efsanelerden? Bak etrafına. Kimi zaman akrabalar oluyor o elinde mum olanlar, kimi zaman da avukat lafını duyar duymaz dikkat kesilenler. Bu çağa bilgi çağı demişler ama cahillik diz boyu dostum. Önyargı almış başını gidiyor. Çantalı sahtekâr gözüyle bakılan avukatlara mı yanmalı, yoksa “Ulan yalancı olmak için bir de staj görüyorsun hahaha.” esprisi yapılan stajyer avukatlara mı? Bu takıştırmaların, pardon yakıştırmaların derdini anlattığın kişiye ve onun yapmakta olduğu yüce mesleğe atfedilmiş olması da ayrı bir ironi. Pinokyo bile insan oldu ama bu tutum ve davranış içerisinde bulununlar sanırım hala odun!

Yapılan tespitlere, varılan sonuçlara, kurulan cümlelere baktığımızda hülasa herkes yalan söylüyor. Bu yadsınamaz bir gerçek. Benim yurdumun canım öğretmeni de, süperzekâ mühendis arkadaşım da, sevimli manav amcam da ne yazık ki yalan söylüyor. Üsküdar Üniversitesi Rektörü Psikiyatr Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Yalan söylemeden büyüyen insan yoktur çünkü yalan insanın doğasında var. Ben hiç yalan söylemedim diyen yalan söyler. Hiç düşmedim demek gibidir. Düşmeden büyüyen biri var mı?” diyor. Yalan üzerine daha fazla konuşmaya ne hacet? İnsanın doğasında var olan bir olgunun tarihsel süreç içerisinde yine insanı çeşitli sıkıntılarından kurtaran avukatlara izafe edilmesi – şaka yollu veya gerçek olsun – çirkin ve tasdik edilemez bir durumdur.

Şimdi bu bahsettiğim yalan meselesini, avukatların yakasından çekip atmak için sana özel bir şey hazırladım:

“Avukatlar için yalancıdır diyorlar, ne diyorsun?” diye sorarsa acıma, tokat gibi yapıştır cevabı, diye yazdım. Buyur, senindir:

10 maddede yalan ve avukatlık mesleği üzerine

1) Yalancı olmak gibi bir durum yoktur, kanunlardaki imkânlar vardır.

2) Avukatlar, yasayı iyi bilirler ve dolayısıyla yasadaki boşlukları da iyi değerlendirirler.

3) Yalancı avukat yoktur, yalancı insan vardır.

4) Avukatlar yalancı değildir, aksine yalanı sevmezler. Olanı istediği kalıba sokmayı bilirler.

5) Avukat, hakkın yanındadır. Hakkını izah eder. Haksızın da hakkı olabilir. Yalancı demek ağır ithamdır.

6) Avukatlar eğer yalan söylüyorsa, bu müvekkilin yalanıdır.

7) Yalan söylemek kişilik meselesidir. Bu durumu avukatlarla bağdaştırmak bu yüce mesleği hakkıyla yapanlara haksızlık olur.

8) Avukat yalancı değildir. Yalan, mesleki sorumluluğu gerektirir ama müvekkili lehine bir durum varsa bunu iyi değerlendirir.

9) Avukatlar, müvekkilleri tarafından kandırılan mağdur kişilerdir.

10) Şöyle bir gerçek var ki yalan söylemeyen “kötü avukat” , yalan söyleyen ise “ iyi avukat” oluyor.

Sonsöz

Yalan söylemek İslâm Hukuku’nda haram, yalan beyanda bulunmak Türk Hukuku’nda suçtur. İftiranın ise fena cezai yaptırımları var. Şimdi bir daha düşün ey elinde mum ve zamanı yatsı vaktinde dolacak ve bu zamana kadar yaşamış, tahminen bundan sonra da yaşayacak efsane(!?) adam! Yalanın kendisini söylesen bir dert, beyanında bulunsan ayrı bir dert, iftira atsan tam sıkıntı. Bence gel sen bize hiç bulaşma. Avukat bu. Yalan söylemeden de adamın aklını alır ki, ihtiyacı olduğu için değil sende gereksiz gördüğü için. Ha diyelim ki biri gaza getirdi seni, yuttun cesaret hapını ve başladın atıp tutmaya bizim hakkımızda, işte o zaman sadece bekle.

Beslediğimiz kargalar bizim değil, senin gözünü oymaya geliyor! Asıl o zaman “hapı yuttun!”



Kaynak: patavatsizdergi.com