ABD'li Savcı Preet Bharara Türkiye'de bir anda fenomen haline geldi.

Twitter'da 5 bin civarında olan takipçi sayısı bile Türk takipçiler sayesinde 280 bin civarına yükseldi. 

Yeni Yüzyıl'da yazdığı mizahi yazılarla kırıp geçiren Beyinsiz Adam, Savcı Preet Bharara ile yaptığı hayali görüşmeyi kaleme aldı. 

İşte keyifle okuyacağınız " Savcı Preet ile başbaşa" başlıklı o yazı:

Reza Zarrab’ı tutuklatan Amerikalı savcı Preet Bharara bir anda Türkiye’nin gündemine oturunca araştırmacı gazeteci olarak onunla görüşmek için hemen ilk uçağa atladım. Görüşmeye randevu saatinden yaklaşık 12 saat sonra varabildim, çünkü ilk uçak Sivas’aymış. Sivas’ta ufak bir şehir turunun ardından çeşitli aktarmalarla ve zorlu bir yolculuktan sonra ABD’ye varabildim. 
Preet beni oldukça sıcak karşıladı. Zira son 24 saatte Twitter’daki takipçi sayısı 8 binden tam 180 bine çıkmıştı ve takipçilerin tamamını Türkler oluşturuyordu.

Oturduk, bir bardak su içtikten sonra hemen konuya girdim:

“Hocam şimdi benim 3 yıl önce çalıştığım şirketten fazla mesai ödemelerim duruyor. 2013’te sigortam iptal olduğu için…" 

“Neden bahsediyorsunuz?" 

“Müsaade ederseniz anlatıyorum zaten… Şimdi Tefe Tüfe’ye göre faizi de hesaplandığında benim o dönemden kalma alacaklarımı nasıl tahsil etme yoluna gidebilirim? Eski şirketime dava açabilir miyim?" 

Sıradan bir Türk olarak bir hukukçuyla karşılaşınca kendi hukuksal problemimi de aradan çıkarmak istemiştim ama Preet buna cevap vermeyi reddetti. Üstelemedim ve asıl konuya girdim. 

“Hocam Türkiye’de çok ilgi gördünüz. Bu olağanüstü bir durum. Sizce de öyle mi?"

“Kesinlikle! Hâlâ şaşkınlık içerisindeyim."

“Ben de tam bunun için buradayım Sayın Preet. Bu insanlar niye sizi takip ediyor biliyor musunuz?"

“Niye?"

“Araya girmezseniz açıklıyorum zaten. İnsanlar burada hukuka güvenmiyor Preet. Adalete inanç yok."

“Bu korkunç bir durum!"

“Evet. İnsanların sizi adeta bir kurtarıcı gibi takip etmesinin sebebi, çaresizlik. ABD’de bile 8 bin kişinin takip ettiği adamı 24 saatte 170 bin Türkün takip etmesindeki absürtlüğün herkes farkında, takip edenler dâhil. Ama bu onların suçu değil.”

“Peki, anlıyorum ama sizin için ne yapabilirim?”

“Çok şey sevgili Preet, çok şey. Mesela franchising sistemiyle başlayabilirsiniz.”

“Franchising mi?"

“Evet. Küçük şubeler açın bizim orada?"

“Hahahaha. Şube mi?"

“Brahahaha! Evet. Misal Manhattan Mahkemesi Ümraniye’de şube açsa. İsteyen davalarını sizin şubenizde görse?"

“Bu biraz saçma olmadı mı?" 

“Olmadı Preet. Bir düşün. Basit bir hamburger için 10 bin kilometre öteden gelip açtığınız şubenizi kullanıyoruz. Neden? Çünkü harika hamburgerler yapıyorsunuz. Isırınca ağızda dağılıyor resmen. Bunun yanında cep telefonlarınız ve bilgisayarlarınız da müthiş. Şey de çok güzel, filmleriniz… Adaletten çok daha önemsiz bu kalemlerde sizin ürünlerinizi kullanırken neden hukuk gibi hayati bir konuda yerliye mahkûm oluyoruz ki? Açın bir şube, tıpkı fast-food gibi, siz para kazanın, biz de huzur bulalım." 

“Siz Amerikalılardan nefret etmiyor muydunuz?"

“Elbette ediyoruz. Allah sizin bin türlü müstehakınızı versin. Ama dedim ya, hamburgerleriniz çıtır çıtır, kolanız nefis, cep telefonlarınız inanılmaz, o yüzden birkaç yüz milyon Kızılderili, Vietnamlı ve Iraklıyı öldürmenizi görmezden gelebiliyoruz. Anlatabildim mi?" 

“Sanırım anlıyorum." 

“Buna ihtiyacımız var Preet. Çünkü trafiğin zaten akmadığı yere gökdelen izni veren adamın yargılanmasını istiyorum ben. Telefonla milletin parasını söğüşleyenlerin ceza almasını istiyorum. Kaldırımı ısrarla işgal edip otoyolda yürümeme sebep olan işyerinin kapatılmasını istiyorum. Rüşvet alanların, verenlerin en azından mahkeme salonuna getirilmesini istiyorum. Bizde bunlar mümkün değil. Ne hamburgeri becerebiliyoruz, ne de kendimizi güvende hissedebileceğimiz bir hukuk sistemi oluşturmayı. Bu yüzden hukukta da franchising sistemi olmalı Preet. Küçük şubeler açmalısınız buraya. Hamburgeri veriyorsunuz, hukuk sistemini neden vermeyesiniz?" 

Burada duygulanıyor. Hint köklerini ele veren bakışları buğulu. 

“Tamam” diyor, “nasıl olur bilmiyorum ama düşüneceğim.” 

“Helal olsun Preet. Helal olsun sana baharat yürekli adam!” 

Sarılıyoruz. Yakınlığı fırsat bilerek kulağına eğiliyorum. 

“Şimdi hocam, benim bu fazla mesai diyordum, acaba faiziyle birlikte bunu geri almam mümkün mü…”

Kaynak: Yeni Yüzyıl