Eski Yunanistan'da zalim bir kralı öldürmek üzere başkente gelen bir fedai, kralın muhafızları tarafından yakalanır. Suçunu itiraf eder ve idama mahkûm olur. Fedai , krala yalvararak ondan kız kardeşini evlendirmek üzere cezasının üç gün geri bırakılmasını rica eder. Kral güler ve fedaiye seslenir. Peki ya gelmezsen!

Onun arkasında duran bir delikanlı hemen ileri atılır, o zaman, der, onun yerine beni asarsınız. Bu fedainin en yakın dostudur. Kral, bu işi eğlenceli bulur, nasıl olsa suçluyu da yakalatacağını ümit ederek onu salıverir.

Üçüncü günün akşamı olmuştur. Güneş batmak üzeredir. Halk büyük meydanda toplanmış, suçluya kefil olan gencin idam sehpasına çıkmasını seyretmeye hazırlanmaktadır.

Tam bu sırada sellerin, taşan nehirlerin, haydutların arasından bin türlü güçlüklerle ve tehlikeleri atlatarak gelen fedai şehrin kapısında görünür ve yüksek sesle bağırır;

“Durun asmayın, ben geldim...” 

Evet, o gelmiştir. Kralın gözleri dolar, sadakat ve dostluk boş şeyler değilmiş der, onu affeder ve kral gençlere seslenir...

-Anladım ki sadakat ve vefa boş şeyler değilmiş
Lütfen beni de aranıza alın,
Sizin üçüncü dostunuz olayım.”
(İnsan Mühendisliği - Nüvit Osmay)
'Ben dostlarımı ne kalbimle ne de aklımla severim.
Olur ya kalp durur, akıl unutur.
Ben dostlarımı ruhumla severim.
O ne durur, ne unutur.'' Mevlana

Tüm dostlarıma selam olsun.


(Savcı Vedat Soğukpınar'ın facebook sayfasından alınmıştır)