ABD Dışişleri Bakanlığının 2009 yılı terör raporunun Türkiye bölümünde, terör örgütü PKK konusuna geniş yer verildi, "Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi" çerçevesinde atılan adımlardan örnekler sıralandı ve ''geçen yılın, terör örgütü PKK ile mücadelede Türkiye açısından dönük noktası niteliğinde bir yıl olmuş olabileceği'' ifade edildi.

Türkiye'de faaliyet gösteren terör örgütlerinin, Kürt gruplar, El Kaide, Marksist-Leninist ve Çeçen yanlısı grupları içerdiği kaydedilen raporda, geçen yılın Türkiye açısından terör örgütü PKK ile mücadelede "dönüm noktası" niteliğinde bir yıl olmuş olabileceği bildirildi.

Raporda, Türkiye'deki terör yasalarının, terörizmi, Türk vatandaşlarına ve Türk devletine saldırılar olarak tanımladığına işaret edilirken, bu tanımın, Türkiye'nin, ülke dışında ya da Türkiye içindeki Türk olmayanlara karşı terör eylemleri planlayan ve bunlara yardımcı olanların engellenmesi, tutuklanması ya da soruşturulması yeteneğini aksatabileceği ifade edildi.

"Yine de terör konusunda Türkiye'nin ABD ile işbirliği güçlü" ifadesinin kullanıldığı raporda, Türkiye'deki terör örgütleri içinde en fazla bilinen örgütün, PKK olduğuna değinildi.

Raporda, öncelikli olarak milliyetçi bir gündeme sahip Kürtlerden oluşan PKK'nın, Irak'ın kuzeyindeki üslerden faaliyet gösterdiği ve bünyesindeki unsurları, en başta Türk güvenlik güçlerini hedef almak üzere yönlendirdiği belirtildi. Raporda, 2006, 2007 ve 2008 yıllarında PKK şiddetinin yüzlerce Türkün hayatına mal olduğu, örgütün faaliyetinin 2009'da azaldığı, ancak yine de yıl boyunca süreklilik gösterdiği kaydedildi.

Türk hükümeti ve Genelkurmay Başkanlığının 2009 yılında, PKK'ya karşı askeri operasyonların terör tehdidini yok etmede yeterli olmayacağını kabul ettiği belirtilen raporda, hükümetin, Türk toplumundaki sosyal ve ekonomik eşitsizlikleri gidermek amacıyla "Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi" olarak bilinen girişimi başlattığı hatırlatıldı.Raporda, proje çerçevesinde atılan somut adımların açıkça PKK'ya desteği zayıflatmak için tasarlandığı ifade edilerek, bu adımların bazılarından örnekler verildi.

"ERGENEKON DAVASI"

"Ergenekon Davası"na da değinilen raporda, konuyla ilgili şunlar kaydedildi:
"Ergenekon olarak bilinen ve terör örgütü olduğu iddia edilen gruba yönelik dava, yıl boyunca devam etti. Eski askeri yetkililer, bürokratlar, siyasetçiler, gazeteciler ve yeraltı dünyasına mensup kişilerden oluştuğu ileri sürülen gruba yönelik soruşturmalar, 2007 yılında başladı ve 2008 yazından itibaren tutuklamalara uzandı. 2009 yılında, davanın odağı, giderek, yasa dışı olarak silah stoku yaptıklarından şüphelenilenlerin soruşturulması, dava açılması ve ünlü azınlık liderlerine suikastlar düzenlenmesi gibi terörizm veçhelerinden kayarak, üst düzey ordu personelinin darbe planı yaptığı iddialarına yöneldi.

Sorumlu mahkeme, Ergenekon ve üyesi oldukları iddia edilen kişilerin terörle mücadele yasaları altında mı yargılanması gerektiği, yoksa Ergenekon'un, organize bir suç şebekesi olarak sınıflandırılarak, organize suçlara dair yasalar altında yargılanmasının daha mı iyi olduğu konusunda bir ara karar yayımlayabilir."

Raporda, "El Kaide ile bağlantılı teröristlerin, İslami Cihad Birliği ve diğer aşırıcı Sünni grupların Türkiye'de lojistik ve operasyonel varlıklarını sürdürdüğü ve Türkiye'yi geçiş ülkesi olarak kullandığı, gazetelerde de El Kaide hücreleri olduğu iddia edilen yerlere çok sayıda baskınlar düzenlenmesiyle alakalı haberler çıktığı" belirtildi.

Türkiye'deki diğer bilinen terör örgütleri arasında DHKP-C'den de bahsedilen raporda, örgüte karşı yıl içinde düzenlenen operasyonlara dair gazete haberlerine atıfta bulunuldu ve örgütün yıl içindeki eylemleri ve örgüte karşı düzenlenen operasyonlardan örnekler verildi.

TÜRKİYE'NİN AFGANİSTAN VE IRAK'TAKİ ÇABALARINA ÖVGÜLER

Türkiye'nin Afganistan'daki uluslararası koalisyonun çabalarını sürekli biçimde desteklediğine, Afganistan'da 1700'den fazla asker bulundurduğuna dikkati çekilen raporda, Türkiye'nin geçen Kasım ayında Kabil Bölge Komutanlığını yeniden üstlendiği, Afgan askeri ve polis yetkilileri, siyasetçiler ve bürokratlara Türkiye'de eğitim verdiği, Afganistan'da yeniden yapılanma çabalarına 20 milyon dolarlık katkı sağlama taahhüdünde bulunduğu anımsatıldı.

Raporda, Türkiye'nin, yakıt ikmal ve kargo merkezi olarak İncirlik Üssü'nün kullanımına izin vererek, Afganistan ve Irak'taki operasyonlara önemli lojistik destek sağladığı ifade edildi.

Afganistan ve Irak'taki Amerikan operasyonlarında 2005-2009 yılları arasında hava kargosunun yüzde 60'nın İncirlik'ten geçtiği belirtilen raporda, İncirlik sayesinde, Almanya'dan 9-10 uçakla taşınacak yükün, 6 C-17 uçağıyla taşınabildiği ve ABD'ye yılda yaklaşık 160 milyon dolar tasarruf sağladığı kaydedildi.

Raporda, 2009 yılında Irak'taki koalisyon ve Amerikan güçlerine yakıtın yüzde 16'sından fazlasının Habur sınır kapısından geçtiği, Türkiye'nin Irak'taki yeniden yapılanma çabalarında aktif olduğu, elektrik sağladığı, Irak'taki NATO Eğitim Misyonuna personel desteği sunduğu ve 89 Iraklı yetkiliye Türkiye'de askeri liderlik eğitimi verdiği hatırlatıldı.

BM Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) 1297 sayılı ve onu takip eden kararlarına uygun olarak, Türk yetkililerin BM tarafından terörist ilan edilenlerin isimleri tüm güvenlik ve istihbarat birimleriyle mali kurumlara dağıtmaya devam ettiği bildirilen raporda, Türk yetkililerin, sadece BM'nin listesindeki isimlerin Bakanlar Kurulu kararıyla mal varlıkları dondurulsa da ABD'nin listesindeki isimleri de dağıttığı ifade edildi.

Yasin El Kadı'ya da değinilen raporda, BMGK'nın 1297 sayılı kararı altında yaptırımların uygulanmasına yönelik yasal mekanizmanın, BM'nin terör finansörü listesinde bulunan ve mal varlıkları devlet tarafından dondurulan El Kadı tarafından mahkemelere taşındığı, ancak El Kadı'nın mal varlığının hala dondurulmuş olarak kalmaya devam ettiği belirtildi.

TERÖR ÖRGÜTÜ PKK

Terör örgütü PKK'ya, raporun "Avrupa genel görünümü" başlığında da yer verildi. Fransız yetkililerin, PKK'nın da aralarında bulunduğu bazı örgütlerle bağlantılı şüphelileri gözaltına aldığı ve soruşturduğundan bahsedildi. Ancak raporda, Avrupa'daki tehditle mücadele çabalarının, terör şüphelilerine karşı sert adli eylemlere başvurulmasını zorlaştıracak yasal korumalar, mülteci yasalarındaki boşluklar, terör şüphelilerini alıkoymada gizli bilgilerin kullanımını sınırlayan düzenlemeler gibi unsurlar yüzünden yavaşladığı ifade edildi.

Raporun, terör örgütü PKK ile ilgili bölümünde de "PKK'nın Türkiye'nin güneydoğusunda bağımsız bir Kürt devleti kurmayı arzuladığı, ancak son yıllarda Kürt kültürel ve dilsel hakları teminat altına alınmış bir özerklikten daha sıklıkla bahsettiği" belirtildi.

Hapisteki Abdullah Öcalan'ın hala örgütün "sembolik lideri" olmayı sürdürdüğü ifade edilen raporda, PKK'lıların toplam sayısının 4 bin ile 5 bin arasında olduğu, bunların 3 bin ila 3 bin 500'ünün kuzey Irak'ta bulunduğu kaydedildi.

PKK'nın öncelikle Türkiye, Irak, Avrupa ve Orta Doğu'da faaliyet gösterdiğine işaret edilen raporda, PKK'nın Suriye, Irak ve İran'dan barınma olanakları ve yardım aldığı, ancak 1999'dan itibaren Suriye'nin ve sınırlı da olsa İran'ın, PKK'ya karşı Türkiye ile işbirliği yaptığına değinildi. Raporda, Türkiye ve Irak'ın da PKK ile mücadelede işbirliği yapmaya başladığı, PKK'nın, Avrupa'daki Kürt diasporasından önemli mali destek edinmeye devam ettiği ifade edildi.

Raporda, DHKP-C'nin ise operasyonlar ve tutuklamalarla birlikte kapasitesinin azaldığı, 2008 yılı Ağustos ayında örgütün başı Dursun Karataş'ın Hollanda'da ölmesiyle örgütün büyük bir ideolojik darbe yediği bildirildi.



AA