Venedik Komisyonu'nun en yetkili isimleri, 28 Şubat'ın 14. yıldönümünde hakim ve savcıların o dönemde askerî yetkililerden brifing almalarını eleştirdi. 28 Şubat'ın yıldönümünde Zaman'a konuşan Venedik Komisyonu Başkanı Gianni Buquicchio ve Venedik Komisyonu Genel Sekreteri Thomas Markert, ordu dahil hiçbir resmî kuvvetin yargıya müdahale etmemesi gerektiğini vurguladı. Buquicchio, Türkiye'de ifade hürriyeti ve yargı sorunlarına temas ederken Zaman Gazetesi'nin 23 muhabirinin adliyelerde ifade verdiğini hatırlattı.

12 Eylül'de kabul edilen Anayasa reformuna destek veren Venedik Komisyonu, geçtiğimiz ay Meclis'ten geçen ve Yargıtay ile Danıştay'ın işleyişini hızlandıran adımları da memnuniyetle karşılıyor. Muhalefetin gündeme getirdiği kuvvetler ayrılığı ilkesinin zedelendiği ile yargının yürütmenin kontrolüne geçtiği iddialarına ise katılmıyor. Komisyon, Türkiye'nin yeni anayasa ihtiyacına kuvvetli vurgu yaparken, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın gündeme getirdiği başkanlık sistemine ise şiddetle karşı çıkıyor. Buquicchio ve Markert'e göre Türkiye'de işleyen bir parlamenter rejim var ve başkanlık sistemine gerek yok. İki hukukçu da başkanlık sisteminin Türkiye'ye faydadan çok zarar getireceğini düşünüyor.

Venedik Komisyonu, Türkiye'nin de üyesi olduğu Avrupa Konseyi'nin anayasa hukuku alanındaki danışma organı. Ancak Avrupa Birliği de üye ve aday ülkelerle ilgili birçok tasarrufunda Venedik Komisyonu'nu referans kabul ediyor.

YARGI REFORMU OLUMLU

28 Şubat'ta yargı mensuplarının Genelkurmay'da brife edilmesine ilişkin Buquicchio, "Demokratik bir ülkede tahayyül dahi edilemez." dedi. "Günümüzde ordunun, hatta askerî-sivil fark etmez, herhangi bir devlet kurumunun yargıya talimatlar vermesi tahayyül bile edilemez. Yargı bağımsızdır ve bağımsız kalmalıdır. Diğer güçlerin hiçbiri, özelikle de ordu, yargının işleyişine karışmamalıdır." diyen Buquicchio, Türk ordusunun devletin laik yapısını başarıyla koruduğunu ve Atatürk döneminde modernleşme hamlelerine destek verdiğine dikkat çekti. Ancak bütün bu olumlu adımların demokratik ilke ve insan haklarının ihmal edilmesi manasına gelemeyeceğini ifade etti.

Venedik Komisyonu Genel Sekreteri Thomas Markert ise Türk ordusunun ülkenin modernleşmesindeki olumlu role atıf yaparken, "Bu yüzden de Türk toplumu diğer toplumlara oranla ordunun tavsiyelerini takip etmeye daha meyilli. Ama bu artık geçmişte kalmalı. Türkiye gelişti ve artık normal bir demokrasi olmalı. İşleyen bir demokraside ordu hükümete itaat eder ve siyasete girmekten kaçınır. Ordunun görevi ülkeyi savunmak, güvenliğini teminat altına almaktır. Ordunun tek rolü bu olmalıdır." dedi.

Danıştay üyeleri yargı reformunu şikâyet etmek için Anıtkabir'i ziyaret ederken, Venedik Komisyonu'nun en üst düzey yetkilileri ile Türk yargısı arasındaki fikir uyuşmazlığı devam ediyor. Buquicchio, yargı reformunu "doğru yönde atılmış doğru adım" olarak nitelendirirken, Markert, yapılanların "yargı reformunda atılması gereken pek çok adımdan biri" olduğunu vurguladı. Markert'e göre paketin en mühim kısmı bölge istinaf mahkemelerinin kurulması.

"Türk yargı sisteminde ciddi sorunlar vardı. Yargının tarafsızlığı/bağımsızlığı meselesi, mahkemelerin üstündeki dava yükü ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nden Türkiye aleyhine çıkan kararlar gibi. Şimdi bu sorunları çözmek için pek çok reform yapıldı, belki tüm bu sorunları tam anlamıyla çözecek adımlar değil ama en azından doğru istikamette atılmış yapıcı adımlar bunlar." diyen Markert, özellikle CHP'nin itirazlarına katılmıyor. Markert'e göre itirazların iki temel sebebi kurumlar arasındaki güven sorunu ile yüksek hakimlerin yetkilerinin bir kısmını kaybedecek olmaları.

Türkiye'den yeni dönen Thomas Markert, muhalefetin itirazlarına katılmadığını söyledi. Hem CHP hem de MHP ile temaslarda bulunduğuna işaret eden Markert, "Daha iyisi yapılabilirdi" diyor ancak kuvvetler ayrılığı ilkesi ile yargının bağımsızlığının son yargı reformu ile tehlikeye girdiğine inanmıyor. "Ortada böyle bir durum olduğuna inanmıyorum. Avrupa'da yargı bağımsızlığını garanti altına almak için geliştirilmiş çeşitli modeller var, bence Türkiye bu tür modellerden birini temsil ediyor. Hatta anayasa seviyesinde bakacak olursak Türkiye'de yargı bağımsızlığının Avrupa'daki pek çok eski demokrasi ülkesinden daha ileri olduğunu bile söyleyebiliriz. Kuvvetler ayrılığı ilkesinin olmazsa olmaz şartlarından biri yargı bağımsızlığının teminat altına alınmış olmasıdır. Türkiye'de güçlü bir HSYK var ve artık HSYK üyelerinin çoğu hakimler tarafından seçiliyor." diyen Markert'e göre bu bakımdan Türkiye pek çok Avrupa ülkesinden daha ileride.
 
Vesayete son vermek için yeni anayasaya ihtiyaç var

Venedik Komisyonu Başkanı Gianni Buquicchio: Vesayet demokrasisi ne demektir? Vesayet sistemi demokratik temellere dayalı gibi görünür ama demokratik yollardan seçilmiş devlet organları, ordunun, yüksek bürokrasinin ve yüksek mahkemelerin vesayeti altında kalmayı sürdürür. 1982 Anayasası'nın temel derdi devletin ve devletin laik yapısının gerektiğinde vatandaşa karşı bile olsa korunmasıydı, hâlâ da öyle. Anayasanızda evrensel standartlara uyan maddeler var. İfade hürriyeti konusunda anayasaya bakınca bu konudaki hüküm evrensel standartlara uygun görünüyor. Ancak ifade özgürlüğü konusunda Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde defalarca mahkûm edildi, çünkü bu madde Anayasa'nın temel kaygısı olan devletin korunması ilkesi esasınca yorumlanıyor ve uygulanıyor. Ve en temel insan hakkı ihlal edilmiş oluyor. Yanlış bilmiyorsam Zaman aleyhine açılmış 23 dava var. Her ne kadar sivil yönetime geçilmesi amacıyla yapılmış ve referandumda halkın ezici bir çoğunluğunun oyuyla kabul edilmiş de olsa, bu Anayasa'nın askerî bir müdahalenin sonucu olduğu gerçeğini değiştiremeyiz. Ama bugünün Türkiye'si her alanda inanılmaz başarılar gerçekleştirdi; ekonomi, siyaset, uluslararası ilişkiler vs. Türk toplumu büyük bir hızla değişip ilerliyor. O yüzden bu şartlar altında kabul edilmiş bir anayasayla yola devam etmek artık doğru değil.



Zaman