Avrupa Yargıçlar Birliği, Türkiye'de yargının sorunlarına yönelik kaygı ve endişelerini dile getiren, hükümet ve yargı otoritelerini evrensel standartlara uymaya davet eden bir Çözüm Deklerasyonu'nu Cumhurbaşkanı, Başbakan, Meclis Başkanı ve Adalet Bakanı'na gönderdi. Gazeteport'un ulaştığı o deklerasyonun ayrıntıları;

Avrupa Yargıçlar Birliği 11 Kasım 2012’de Washington D.C. (USA)’daki toplantısında aşağıdaki Deklarasyonu oybirliğiyle kabul etmiştir:
 
1. Avrupa Yargıçlar Birliği (EAJ) Türk yargısının yeniden organizasyonunun bazı yönlerinin hukuken olmasa da fiilen yargı bağımsızlığını ihlal edebileceğini not etmiştir. EAJ yargı bağımsızlığının ve hukuk devletinin sadece bunları teminat altına alan mevzuatla değil, aynı zamanda ilgili otoritelerin bu temel prensiplere saygı göstermesi suretiyle korunacağını hatırlatır. Birçok ülkenin yaşadığı tecrübeler göstermektedir ki en mükemmel kurallar bile bunları uygulamakla sorumlu kişilerin, otoritelerin iyi niyeti ve olumlu yaklaşımı olmadan çalışamaz. Bu nedenle mevcut mevzuatın etkili uygulanması mevzuatın lafzı kadar önemlidir.

2. EAJ Türk otoritelerinin yargının konumunu iyileştirme gayretlerini saygıyla karşılar ve HSYK Yasası ile yargıçlar ve savcılar ile ilgili yasalar sayesinde ortaya çıkan ilerlemeyi tanır. Buna rağmen şuna dikkat etmek gerekir ki, Venedik Komisyonu, yapılan bu yasaların hukuk devleti ve yargı bağımsızlığına zararlı yönleri olabileceğine işaret etmiştir. Bu düzenlemeler sadece geliştirilip değiştirilmemiş aynı zamanda EAJ’ın aldığı bilgilere göre, bağımsız yargıyla bağdaşmayacak şekilde kötüye kullanılmıştır. Özellikle aşağıdaki bilgiler endişe vericidir ve yakından takip edilmesi gerekmektedir;

a. Yargıç ve savcıların rotasyonu kötüye kullanılarak yargıç ve savcılar üzerinde bir baskı aracına dönüştürülmüştür. Rotasyonlara karşı etkili bir hukuki yol bulunmamaktadır ve bu eksiklik Venedik Komisyonu tarafından da ortaya konulmuştur. Görevden alınmama garantisi iç ve dış bağımsızlıkla sıkı sıkıya bağlantılıdır. Bir yargıcın başka bir göreve atanması rızasına bağlı olmalıdır ya da bir disiplin cezası ya da mahkeme sisteminin yasal şekilde değişmesi sonucunda (bu tür bir işlem) yapılabilir. Başka bir göreve atanma endişesi, özgür karar verme yeteneğini yargıçların elinden alır ve yargı bağımsızlığına karşı bir müdahaledir. Şunu da belirtmek gerekir ki, yargıç ve savcıların kendi istekleri dışında ve objektif gerekçe olmadan ve bunlara karşı hukuki başvuru yolu bulunmadan yer değiştirmeleri, uluslararası standartları ihlal etmektedir.

b. Öyle görünüyor ki, Türk Hükümeti HSYK’nın yeniden yapılandırılması sürecinde Kurula Türk yargısını temsil eden kişileri değil, hükümetin görüşlerini ifade eden kişilerin dahil edilmesini sağlamıştır. Yüksek Kurulun şu anki yapısının bağımsız yargıyı etkin bir şekilde desteklemediği yönünde endişeler gündeme gelmiştir.


c. Öyle görünüyor ki,
kuvvetler ayrılığı, üç erkin üyelerinin birbirine çok yakın bağlantılı olması nedeniyle tehlikededir. Savcıların yürüttüğü gizli soruşturmaların içeriğinin hükümet üyeleriyle paylaşılması, Adalet Bakanının gerekli gördüğünde savcılardan bilgi istemesi, HSYK üyelerinin süregelen soruşturmalara ve süreçlere müdahil olmaya çalışması gibi olaylar bunu göstermektedir.

d. Görünen o ki, hükümet temsilcilerinin bağımsız yargının rolü ve hukuk devleti konusunda temel bir algı hataları bulunmaktadır. Bir gazete haberine göre (Hürriyet Daily News) Başbakan, BDP milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması konusunda şöyle demektedir: “Biz yargıya neyin gerekli olduğunu söyledik. Yargı da gereğini yapacaktır.” EAJ şunu hatırlatır ki, kuvvetler ayrılığı ve yargı bağımsızlığının güvenceleri diğer iki erkin yargıya neyin gerekli olduğu konusunda talimat vermesine müsaade etmez. Bağımsız yargı anayasa ve hukuka dayanır, diğer erklerin emir ve direktiflerine değil.

3. Bu örnekler açıkça göstermektedir ki önemli olan, kanunların kusursuz olması ya da kurumların uyum içinde çalışması değil, ilgili evrensel prensiplerin hayata geçirilmesidir.