Almanya'da ‘yüzyılın davası' olarak nitelendirilen davayı Türk medyasının takip edemeyecek olması, Almanya gündemini kendi ülkelerine aktaran yabancı gazetecilerin de tepkisini çekti.

'ÖFKEYİ ANLAYIŞLA KARŞILIYORUM'

Amerikan The International Herald Tribune gazetesinin Berlin muhabiri Melissa Eddy, NSU Davası'nı takip etmek isteyen, ancak daimi yer sahibi olmayan gazetecilerden. Almanya'da ilginin büyük olduğu davaların, örneğin Kuzey Ren Vestfalya'da daha büyük salonlarda görüldüğüne dikkat çeken Eddy, “Bu neden Münih'te mümkün olmasın. Birinci elden haber yapmak çok önemli, özellikle de Türk gazeteciler açısından. Bundan dolayı öfkelerini anlayışla karşılıyorum.” diyor.

'ÇOK BÜYÜK ACEMİLİK'

Norveç'te Radio Norge ve TV2'ye çalışan Dag Yngland ise mahkemenin tavrını çok acemice buluyor. Davaya ilginin yoğun olacağını daha önceden kestirilmesi gerektiğini söyleyen Yngland, yabancı gazetecilerin akreditasyon işlemlerinde hesaba katılmamasının kendisini şaşırttığını söyledi. Yngland, "Almanya'dan böyle bir şey beklenmezdi. Çok acemice. Özellikle kurbanların geldiği ülkelerden ilginin yüksek olacağı belliydi." diyor. NSU davası ile Breivik davasını kıyaslayan Norveçli gazeteci, “Geçen sene Norveç'te terörist Anders Behring Breivik'e karşı açılan davayı takip etmek isteyen gazetecilere yaklaşık 800 kişilik yer hazırlandı, davanın görüldüğü salondan diğer odalara canlı yayın yapıldı.” şeklinde konuşuyor.

'MAHKEME DUYARSIZ'

Radio France International'den Pascal Thibaut ise davayı görecek Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi'nin (OLG) yeterince duyarlı olmadığını ortaya koyduğunu belirtiyor. “Yasal çerçevelerde ve teknik olarak her şey doğru yapılmış olabilir. Ancak olayın çok hassas olması siyasi duyarlılığı da gerektiriyordu.” diyen Thibaut sözlerine şunları ekliyor: “Korkunç cinayetler, faillerin yıllarca ortaya çıkartılmaması, Alman emniyet birimlerindeki hata ve ihmaller ve Almanya'nın geçmişi göz önünde bulundurulduğunda NSU Davası'nda Alman yargısına büyük görev düşüyor. Bir nevi telafi etme çalışması söz konusu. Bu açıdan dava henüz başlamadan bu şekilde günceme gelmesi üzücü.”

'DAHA ÇOK SORUNA SEBEP OLACAK'

Davaya katılma imkanı bulan tek yabancı gazeteci Hollanda'nın De Telegraaf gazetesinden Rob Sevelberg. Ancak o da daha fazla gazetecinin takip edebilmesi için büyük davanın daha büyük salonda görülmesi gerektiğini vurguluyor. Savelberg, “Davaya ilginin yoğun olacağı belliydi. Norveç'teki Breivik Davası'nda olduğu gibi daha müsait bir oturum salonu ayarlanabilirdi. Şimdi yer ve çözüm memnun edici değil, bu gelecekte daha çok soruna sebep olacak.” diyor.

YUNANİSTAN'DA DAVAYA İLGİ TÜRKİYE'DEKİ KADAR YÜKSEK DEĞİL

Yunanlı To Vima gazetesinden Nikos Chilas, Yunanistan'da Neonazi terör hücresinin cinayetleri, dava süreci ve gelişmeler Türkiye'deki kadar çok yer bulmadığını belirtiyor. Chilas, dışişleri bakanlığının bu konuda Almanya'ya güvendiği yönünde bir basın bildirisi yayınladığına dikkat çekiyor. Eddy ABD'de konunun çok fazla yankı bulmadığını söylerken, Thibaut Kasım 2011'de hücre ortaya çıktığında Fransa'da olayın manşetlere taşındığını belirtiyor. Savelberg ise Almanya'da aşırı sağcı şiddet olaylarının Hollandalılar tarafından yakından takip edildiğini ifade ederek, “Doksanlı yıllarda Mölln, Solingen ve Rostock saldırılarından sonra yaklaşık 1 milyon Hollandalı Helmut Kohl'e ‘Biz çok kızgınız' yazılı post kartı göndermişti.” diyor.

'ACILAR BİR NEBZE DE OLSA DİNECEK'

Yabancı gazeteciler, herkes gibi NSU terör hücresinin cinayetler, bombalı saldırı, yardımcı ve yandaşları, emniyet birimlerindeki hata ve ihmaller çerçevesindeki gerçeklerin ortaya çıkmasını istediklerini belirtiyor. Gazeteciler birçok şeyin zanlıların ifadesi ve delillere bağlı olduğuna dikkat çekerken, Pascal Thibaut dava sonucunda verilen hükümlerle kurban yakınlarının yıllarca çektikleri acıların bir nebze de olsa dinmesini umuyor.

'İLGİ YOĞUNLUĞU BELLİYDİ'

Norveçli Radio Norge ve TV2'nin Almanya muhabiri Dag Yngland, NSU Davası'na ilgi yoğunluğunu daha önceden kestirmek mümkün olduğunu belirtiyor. Yngland, yabancı gazetecileri hesaba katmayan akreditasyon işlemlerin kendini şaşırttığını söyleyerek, “Almanya'dan böyle bir şey beklenmezdi. Çok acemice. Özellikle kurbanların geldiği ülkelerden ilginin yüksek olacağı belliydi.” diyor.


CİHAN