Ticari Uzay Faaliyetleri Rekabet Kanunu (H.R. 2262) adı verilen yasaya göre, ABD hükümeti kuracağı komisyonlar ve Ulaştırma Bakanlığı vasıtasıyla göktaşı madenciliğini aktif bir şekilde destekleyecek. Bakanlık nezdinde kurulacak uzman ekipler, söz konusu şirketlerin madencilik yöntemlerini iyileştirme ve giderleri en aza indirgeme adına raporlar sunacak.


Yasada yer verilen ‘uzay kaynakları’ terimi, göktaşlarında bulunan platin gibi nadir ve pahalı madenlerin yanı sıra, karbon veya su kaynaklarını da kapsıyor. Yani herhangi bir gökcisminde bulunacak kaynaklar, özel şirketler tarafından ‘ilk bulanındır’ mantığı esas alınarak çıkarılıp kullanılabilecek ya da Dünya’ya geri taşınıp satılabilecek.


‘Yeni bir sanayi kolu’

Yasanın hazırlayıcıları arasında öne çıkanlardan biri olan Texas eyaleti Cumhuriyetçi parti milletvekillerinden Lamar Smith, yasanın önemini şöyle anlatıyor:


“Güneş Sistemi’mizin doğal kaynakları, insanlığın faaliyetleri açısından büyük bir potansiyele sahip. ABD’li ticari uzay şirketleri bu yönde ciddi yatırımlar yapıyor. Bu yasa yeni bir sanayi kolu ve gelecek neslin girişimcileri için rehber olacak.”


ABD merkezli uzay madenciliği şirketleri de kendilerine sağlanan avantajdan oldukça memnun. Planetary Resources adlı göktaşı maden şirketi yönetim kurulu başkanı Eric Anderson, “Bu, tarihteki en önemli mülkiyet hakkı kanunudur. Tarihe yön veren büyük ekonomilerin kuruluşuna benzer bir destek çerçevesi sunan bu yasayla uzay çalışmaları bambaşka bir boyut kazanacak” dedi.

Şirketin kurucusu Peter Diamandis ise, “Bundan yüz yıl sonra  insanlar bu günü bir dönüm noktası olarak hatırlayacak” diye konuştu.


Dünya'daki madencilikten farkı ne?

Göktaşlarındaki madenler, Dünya'daki nadir elementlerin en yoğun ve saf hâllerinde bulunabiliyor. Ayrıca Yerküre üzerindeki madencilik faaliyetleri, bulunduğu sınırlar içindeki ülkenin yasal denetimi altında yapılabiliyor. Özel şirketler madenlerin süreli kullanım hakkını alsalar bile, tüm masrafları üstlenip ayrıca ülkelere ödeme de yapmak zorundalar.


Gök cisimlerinin hiçbir 'meşru sahibi' olmadığı için, şirketler normalde ülkelere verdikleri bu payı da kâra çevirmiş olacaklar. Bu ticari modelin önündeki en büyük engel, teknik kapasite ve uzmanlık gibi sabit giderlerin eşiğinin çok yüksek olmasıydı. ABD hükümeti bu kararıyla, özel şirketleri çok büyük bir yükten kurtarmış ve diğer ülkelerin şirketlerine kıyasla uzay yarışında ileriye taşımış oluyor. 


Ay’ın sahibi kim?

Aralarında Türkiye’nin de olduğu 102 ülkenin imzasıyla kabul edilen Birleşmiş Milletler’in 1967 tarihli anlaşmasına göre Dış Uzay’ın keşfi ve kullanımı tüm ülkelerin çıkarına olmalıdır. Tüm ülkeler bu konuda prensip olarak özgür ve eşit haklara sahipler.

Hiçbir birey ya da ülke, uzay cisimlerinin mülkiyeti üzerine hak iddia edemez. Bu cisimlerde kitle imha silahı barındırmak da uluslararası hukuka aykırıdır. Ayrıca Dünya’nın uydusu Ay üzerindeki tüm faaliyetler de barışçıl olmak zorundadır.


Ülkeler, bu maddelerin tartışmaya açık olmasını gerektirecek bir durumla henüz karşılaşmadı. Bazı özel kurumlar zaman zaman ‘Ay’dan toprak satmak’ ya da ‘yıldızlara isminizi vermek gibi para karşılığı hizmetler teklif etseler de bu tip aktiviteler hiçbir yasal organ tarafından kabul görmüyor.


Göktaşı kârlı bir sektör

Bingöl'ün Sarıçiçek köyüne 2 Eylül'de düşen göktaşının parçalarına yurtdışındaki bilim kurumları tarafından verilen yüksek fiyatlar, Türkiye'ye sektördeki kârı ispatladı. Sarıçiçek köylüleri günlerce göktaşı parçaları arayarak gramını 15-60 ABD Doları arası fiyatlarla satmış, bazı şanslı kişiler borçlarını ödeyip üstüne araba alacak kadar gelir elde etmişti.

Söz konusu gelirin vergilendirilmesi tartışma konusu olmuş, o zamanki Maliye Bakanı Mehmet Şimşek bireysel arama ve satış faaliyetlerinden vergi alınmayacağını açıklamıştı.


Kaynak: Al Jazeera