LÜTFİ AYKURT Mogadişu

Daha havaalanında uçaktan inerken görüyorsunuz kendilerine uzanacak yardım elini bekleyen Somalilileri. İçiniz burkuluyor, sizi karşılayanların gözlerindeki ‘buraya yardıma mı geldiniz’ diye soran bakışları görünce. Mogadişu Havaalanı’nda işlemleri yaptırdıktan sonra şehir merkezine doğru ilerlerken yol kenarında koşuşturan mecalsiz keçileri ve bir deri bir kemik kalmış incecik parmakların arasına sıkışmış siyah yüzleri ve umutla bekleyen iri iri olmuş gözleri görüyorsunuz.

Çalı çırpı gibi küçük ağaç parçalarının birleştirildiği, üzerine kullanılamaz hâle gelen bez parçalarının örtülüp barınak (!) yapıldığı çadır kentlere gittiğinizde ise durum çok daha içler acısı. İnsanların, sadece susuzluk ve açlıkla mücadele etmiyor, aynı zam  anda hastalıkla da pençeleşiyor. Buradaki her insanın anlatacak o kadar çok hikâyesi var ki kimi dinleseniz içiniz parçalanıyor. Kuraklık sebebiyle köylerden bir lokma umuduyla başkent Mogadişu’ya göç eden Somalililerin birçoğu yolda hayatını kaybetmiş. Hayatta kalarak çadır kentlere ulaşan ve burada yaşam mücadelesi verenler de kendilerine uzanacak yardım elini bekliyor. Köyden şehir merkezine göç ederken açlık ve susuzluk nedeniyle kimi eşini, kimi çocuklarını, kimi çocuklarsa hem annesini hem de babasını kaybetmiş. Aileler geri kalan çocukların da ölmemesi için çevreden topladıkları küçük otları yedirmeye çalışıyor.

Somali’de açlık ve kuraklık en çok çocukları etkilemiş. Son 60 yılın en kurak dönemini yaşayan ülkede en çok etkilenenler onlar. Hemen her ailenin birkaç çocuğu vitaminsizlik sebebiyle çeşitli hastalıklara yakalanarak hayatını kaybetmiş. Köy ile şehir merkezi arasındaki mesafe uzak olduğu için kimisi çocuklarını yolda bırakmış. Çocuklarını yanına alarak şehir merkezine göç eden ailelerin birçoğu da çocuklarının yarısını açlık, susuzluk ve hastalık nedeniyle yolda kaybetmiş. Çocuklarını köyde bırakanlar ise bir daha köyden haber alamamış. Somali’de her ailenin buna benzer bir hikâyesi var.

Adem bunlardan biri. Adem, kuraklık nedeniyle göç ederken yolda yürüyemezler diye 5 çocuğunu köyde bırakıp gelmiş. Daha sonra çocuklarının birinin öldüğünü öğrenen baba, diğer 4 çocuğundan ise bir daha haber alamamış. Susuzluk ve kuraklık nedeniyle köyden Mogadişu’ya yürüyerek geldiğini belirten Adem, “Köyden buraya 8 günde geldim. Yürüyerek geldiğim için çocukları yanımda getiremedim. Burada da şu ana kadar hiç kimse bize yardımcı olmadı. Ne yapacağımı bilmiyorum.” diyor.

Havaişira isminde bir kadın ise yeni doğum yaptığını, kendisinin de hasta olduğunu belirtiyor. Havaişira, 4 çocuğu olduğunu ancak bunlardan birisini yolda kaybettiğini, diğer çocuklardan birisinin de çok hasta olduğunu söylüyor. Kuraklık nedeniyle göç ettiğini ve hasta çocuğuna ilaç alamadığını belirten Havaişira, duygularını “Onu da kaybetmekten korkuyorum. Ne yapayım elimden bir şey gelmiyor. Bir anne olarak çaresiz beklemek ne zor bir şey siz bilir misiniz?” cümleleriyle aktarıyor.

Şamsaldi 4 çocuğu olduğunu ancak bunlardan ikisini yolda gelirken kaybettiğini aktarıyor. Çocuklarının yeterince beslenemediği için hastalığa yakalandığını anlatan Şamsaldi, çaresiz kaldığını söylüyor.

Nurto da bir anne. Köyden geldiğini, 9 çocuğu olduğunu, bunlardan 4’ünü kaybettiğini belirtiyor. Yanında bulunan 5 çocuktan birinin de çok hasta olduğunu aktaran Nurto, yavrusuna yardımcı olamadığından yakınıyor. Diğer çocuklarının birisini daha kaybetmek istemeyen anne, kendisine uzanacak yardım elini bekliyor: “Kuraklık nedeniyle köyden göç etmek zorunda kaldık. Açlık ve susuzluk nedeniyle çocuklarımdan dördünü yolda kaybettim. Geri kalan çocuklarımın yaşamasını istiyorum.”

Adının Kadiro Muhammed olduğunu belirten bir başka kadın ise 8 çocuğu olduğunu, 4’ünü hastalıktan kaybettiğini söylüyor. Bu kadınların hikâyelerini on binlerle çarpmak mümkün. Kamplarda çoğunluğu kadınlar oluşturuyor. Mogadişu Valiliği’nden aldığımız bilgilere göre, bu bölgelerdeki çadır kamplarında kalan insanların yüzde 47’sini kadınlar oluşturuyor. Yüzde 36’sını ise hayatta kalan çocuklar, geri kalan yüzde 17’sini de özürlü ve yaşlı erkekler... Çadırlarda kalanların çoğunluğunun kadın olmasının sebebiyse iç savaş. Köylerde başlarına bela olan çatışmalar, ailelerin ellerindeki her şeyi aldığı gibi, evin sağlam erkeklerini de almış. Hatta 9-10 yaşlarındaki erkek çocukları da… Çadırlarda neredeyse genç ve sağlam erkek görmek imkânsız.

Tüm insanlığın gözü önünde kuraklık ve açlık nedeniyle ölüm dramlarının yaşandığı Somali’de bir de terör korkusu var. Önceleri dış mihraklardan beslenen iç savaş, destekler azalınca halkın elindeki bütün mal varlıklarını da almış. Kuraklık ve açlıkla mücadele eden köylüler, güvenlik de kalmayınca Mogadişu ve diğer yerlere göç etmeye mecbur kalmış. Türkiye’den giden yardım kuruluşları Somali’de kalıcı çözüm için öncelikle köylerdeki düvenliğin sağlanması ve vatandaşların geri dönmesi gerektiğini aktarıyor. Devlet yetkilileri ise şehir merkezindeki güvenliği sağlamaya çalıştıklarını, bunun da yapılacak yardımlar açısından çok önemli olduğunu belirtiyor. Daha sonra köylerdeki güvenliği sağlamayı planladıklarını belirten devlet yetkilileri, bu konuda diğer devletlerden destek beklediğini aktarıyor.

1 dolarlık ilacı alamıyorlar

Açlık ve susuzluğun yanında hastalıkla da başa çıkamayan Somali halkı, para olmadığı için hiçbir şekilde ilaç alamıyor. Türkiye’den yardım için gelen sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte gıda yardımlarının adaletli bir şekilde dağıtılmasını sağlamak için çadırlara gidip her bir aileye fiş veriyoruz. Burada fiş dağıtımı yaparken çadırlarda hastalıktan kıvranan insanları görüyorsunuz. Adeta yalvarıyorlar. İhtiyaç duydukları ilacın bedeli belki  1 dolar bile etmiyor. Çocukların ölüm sebepleri de vitaminsizlik nedeniyle yakalandıkları hastalık.

Kuraklık, ülke içindeki güvenlik zafiyeti ve hastalıklar nedeniyle her gün onlarca insanın hayatını kaybettiği Somali’ye ilk yardıma giden yine Türkler oldu. Kimse Yok mu Derneği, Diyanet, Kızılay ve İHH gibi Türkiye’deki sivil ve resmi kuruluşlar öncülüğünde büyük bir seferberlik başlatıldı buradaki insanlara yardım için. İnsanların açlıktan da öte yaşamak için mücadele ettiği Somali’de, Türkiye’den gelen sivil toplum kuruluşları gıda yardımında bulundu. Kimse Yok mu Derneği, Kızılay ve diğer kuruluşlar Türkiye’den topladıkları yardımları bölgedeki insanlara ulaştırmaya çalışıyor. İlk etapta bölge halkına gıda yardımında bulunan kuruluşlar, önümüzdeki günlerde sağlık alanında da yardımların yapılacağını belirtiyor.

Türkiye’den gelen yardımları adil bir şekilde Somali halkına ulaştırmak için bölgede geniş çaplı araştırma yapan Kimse Yok mu Derneği ve Türk yardımseverler tarafından yeni kurulan NİLE Organization yetkilileri, bölge halkının açlıktan öte yaşamak için ölüm kalım mücadelesi verdiğini belirtiyor. Somali’de uzun bir süreden beri iç savaş yaşandığını belirten NİLE Organization Yönetim Kurulu Başkanı Bilal Çelik, devletin çaresiz insanlara yardım edebilecek durumda olmadığını belirtiyor. Bölgede aciz insanlara yardım yapmak için devletin bile bir sistemi olmadığını belirten Çelik, önümüzdeki birkaç gün içinde bir ofis tutacaklarını ve Türkiye’den gelen ayni ve nakdî yardımları buradan yapacaklarını belirtiyor. Diğer türlü adil dağıtım yapmanın oldukça zor olduğunu belirten Çelik, Somali’de açlıktan da öte bir şey yaşandığını, insanların yaşamak için adeta savaştığını söylüyor.

İnsanların bir lokma yiyecek alabilmek için birbirini ezdiğini belirten Çelik, dağıtım sırasında bazı insanların balta ve silahla geldiğini, bunun da sebebinin yapılan yardımlardan alamama korkusu olduğunu söylüyor. Bu düşünceyi kırabilmek için güvenlikli bir dağıtım merkezi kuracaklarını belirten Bilal Çelik, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile sürekli irtibat halinde olduklarını, önümüzdeki günlerde, toplanan yardımların uçak ve gemiyle Somali’ye ulaştırılacağını ifade ediyor.

Somali’de insanların acil ihtiyacı olan gıdaların başında pirinç, makarna, şeker, yağ, un, yarma buğday ve çocuk gıdaları (pirinç unu gibi) geliyor. Sağlık alanında ise antibiyotik başta olmak üzere ateşli ve salgın hastalıklar için kullanılan ilaçlar, tifo, dizanteri, kolera, difteri, ishal ve sıtma hastalıklarına karşı aşılar, ağrı kesiciler, serumlar ve sarf malzemeleri… Bunların yanında çok sayıda doktor ve sağlık personelinin de bölgeye gitmesi gerekiyor. Ayrıca, birçok insanın çadırı yok. Hatta bazı kadınların üzerlerine giydikleri elbiseler bile o kadar eski ki kadınlar için bez ve her çeşit çocuk giysisi yardımı da yapılabilir.

Her gün, çoğunluğu çocuk olmak üzere yüzlerce insanın hayatını kaybettiği Somali’de Türkiye’den giden yardım kuruluşları dışında Birleşmiş Milletler (BM) ve diğer uluslararası yardım kuruluşlarını hiç görmedik. Yaşamak için mücadele eden Somalililer, BM’ye oldukça tepkili. “Şu ana kadar bize yardım için kimse gelmedi” diyen Somalililer, başka ülkelerden gelen yardımların BM tarafından güvenlik bahanesiyle depolara kilitlendiğini ileri sürüyor.

“İlk gelenler Türkler”

Somali Cumhurbaşkanı Şeyh Serif Ahmet, devlet olarak ne zaman sıkıntıya düşseler ilk yardıma gelenlerin Türkler olduğunu söylüyor. Bundan dolayı tüm Türkiye halkına teşekkür ettiğini aktaran Şerif Ahmet, şu anki kuraklığın büyük olduğunu, bunun için de yapılacak yardımların esirgenmemesi gerektiğini belirtiyor. Cumhurbaşkanı Şeyh Şerif Ahmet, Türk sivil toplum kuruluşları tarafından yapılan çalışmalardan dolayı çok memnun olduğunu ifade ediyor: “Biz ne zaman zorda kalsak ilk gelen sizler oldunuz. Gördüğünüz gibi burada kuraklık çok büyük. Bu konuda tüm dünyanın yardımlarını bekliyoruz. Burada yapılması gereken şeyler oldukça büyük. Bunun yanında yeni kurulmuş hükümet burada işe yeni başladı. İnşallah bundan sonra her şey çok daha güzel olacak. Ayrıca Kimse Yok mu Derneği ve NİLE Organizasyon’a devlet adına çok teşekkür ediyoruz.”

Kuraklık nedeniyle köylerden şehre göç eden çok sayıda vatandaş olduğunu  aktaran Somali Başbakanı Muhammed Abdullahi Muhammed de buradaki felaketin göz ardı edilemeyeceğini belirtiyor. İç savaş nedeniyle aciz insanlara yardımcı olamadıklarını aktaran Somali Başbakanı, şehirde de iç savaşın sürdüğünü, bunu en kısa sürede bitireceklerini belirtiyor. İç savaşın dışarıdan gelecek yardımları etkilemeyeceğini düşündüğünü ifade eden Başbakan Muhammed, yardım için gelenlere gerekli güvenliği sağladıklarını aktarıyor. Somali’nin en zor günlerinde Türkiye ve halkını burada görmekten dolayı çok büyük bir memnuniyet duyduğunu belirten başbakan, sivil toplum kuruluşlarına teşekkür ediyor: “Burada çok büyük kuraklık var. 60 yılın en kurak yılı. Bunun yanında ayrıca şehirdeki güvenlik sorununu çözmeye çalışıyoruz. Biz bu afet için sorumlu davranmak zorundayız ve Türk kardeşlerimizin de bu sorumluluğu paylaştığını görüyoruz. Bu yapılanlar bizim için büyük bir olay. Buranın yeniden normale dönmesi için uluslar arası kuruluşların ve Türk kardeşlerimizin yardımlarını esirgememelerini bekliyoruz.”

İç savaştan çıkamayan ülke: Somali

Afrika boynuzu olarak anılan Somali, Afrika kıtasının en doğu ucunu oluşturuyor. Kızıldeniz’in girişine ve Aden Körfezi’ne hakim sahilleriyle stratejik öneme sahip olan ülkenin kuzeyi İtalyan, güneyi ise İngiliz sömürgesi altında yönetilir 2. Dünya Savaşı sürerken. İtalyanlar 1941’de kontrolü tamamen İngilizlere bırakır. 1960 yılında İngiltere’den bağımsızlığını kazanan ülke Somali Cumhuriyeti olarak yönetilmeye başlar. 1960-67 yılları arasında ülkeyi Aadan Abdulle Osman ilk Cumhurbaşkanı olarak yönetir. 1967’de bu göreve seçilen Abdirashid Ali Sharmarke ise ancak 2 yıl devam edebilir. Askerî bir darbe ile gücü ele geçiren General Siad Barre’nin sosyalist dikta rejimi 1991’e kadar devam eder. Ülkeyi demir yumrukla yöneten Barre rejiminin devrilmesinden sonra ülkede kabile çatışmaları, kaos ve anarşi hüküm sürer. 20 yıldan beri devam eden iç savaşta ortaya çıkan savaş ağaları (warlords) aşiret bağları çerçevesinde ülkede terör estirir. Kuzeydeki kabileler Barre rejiminin devrilmesinden sonra Somaliland Cumhuriyeti’ni ilan eder. Hiçbir devlet tarafından tanınmasa ve resmiyeti olmasa da Somaliland halen, Woqooyi Galbeed, Togdheer, Sanaag ve Sool vilayetlerini içeren bağımsız bir yönetim olarak varlığını sürdürüyor. Somaliland’a komşu kuzeydoğudaki Puntland ise bağımsızlık ilan etmese de yarı-özerk bir yapıyla Bari, Nugaal ve kuzey Mudug vilayetlerini yönetmeye devam ediyor. Ülkedeki iç savaş ise ağırlıklı olarak orta ve güney bölgelerinde etkili oluyor. İç savaş kaynaklı şiddet sarmalından çıkamayan ülkede 2006 yılının ortalarında İslam Mahkemeleri Birliği (İMB) adı altında bir grup, başkent Mogadişu’da kontrolü ele geçirip bir devlet nizamı kurma çabasına girer. Mogadişu’da kısa süre de olsa düzen ve güvenlik oluşmaya başlar. 2007’nin başında ülkenin kaderinde on yıllardır etkili olan batı komşusu Etiyopya Somali’ye askerî operasyon gerçekleştirir ve İMB’yi devirerek 2004’te Cumhurbaşkanı seçilen ancak iç savaştan dolayı iş göremeyen Abdullahi Yusuf Ahmed’i koltuğuna oturtur. Etiyopya askerleri bir süre sonra geri çekilir ama ülkede şiddet ve savaş hiç bitmez. Aralık 2008’e kadar devam eden Yusuf Ahmed, koltuğunu hâlen Cumhurbaşkanlığı görevine devam Şerif Şeyh Ahmed’e devreder. Kuzeyi ve kuzeydoğusundaki Somaliland ve Puntland’ın merkezi yönetimden bağımsız olduğu ülkede başkent Mogadişu’da dahi devlet nizamı ve güvenliği tam olarak sağlanamıyor. Ülkenin en temel sorunu devlet ve hükümet yapısının oturmamış olması. Bu en başta ülkede huzur ve güvenlik eksikliğine ve bağlı olarak her türlü üretim ve ticaretin gelişmesine engel oluyor. Son 60 yılın en büyük kuraklığına şahit olan ülkeye gelen yardımların dağıtımı da aynı nedenden dolayı çok zor şartlarda yapılmaya çalışılıyor.

 

Aksiyon