Gül, İngiltere'ye yaptığı resmi ziyaret çerçevesinde İngiltere Dışişleri Bakanlığına bağlı Wilton Park'ta "Ortadoğu'da tarihi değişim ve bunun küresel siyasete etkisi" konulu bir konuşma yaptı. Konuşmayı çok sayıda kişinin yanı sıra, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve eşi ile Gül'ün oğlu Mehmet Emre Gül de dinledi.

Dünyanın gündeminde önemli gelişmelerin yaşanmakta olduğunu belirten Gül, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki tarihi değişimin önemine dikkati çekti.

Gül, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da olaylar başlamadan önce, bu bölgenin değişime ihtiyacı olduğunun farkında olduklarını ifade ederek, bu konuda çağrılarda bulunduklarını ifade etti.

Bu bölgede iyi yönetimin, hukukun üstünlüğünün, şeffaflığın, cinsiyet eşitliğinin, temel hak ve özgürlüklere saygının gerekliliğini daha önce vurguladığını kaydeden Gül, "Malesef bazı isteksiz adımlar atılmasına karşın, bölgede geçen 10 yılda gerçek bir reform sürecini görmedik" dedi.

"Demokrasi kurumlarla ilgilidir, din ya da etnik kökenle ilgili değil" diyen Gül, Batı'nın değişim sürecinden geçen ülkelere samimi desteğinin gerekliliğini vurguladı.
Cumhurbaşkanı Gül, bölgeyle tarihi, sosyal ve coğrafi bağları olan Türkiye'nin "bölgenin halkları yanında doğru yeri aldığını" söyledi. Türkiye'nin demokratikleşme ve kurumları oluşturmanın tecrübelerinin yanı sıra siyasi ve ekonomik liberalleşme konularındaki tecrübesini paylaşmaya da hazır olduğunu belirten Gül, şöyle konuştu:
"Tunus, Mısır ve Libya'nın yeni liderleriyle birlikte bazı adımlar attık bile. Benim ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bu ülkelere yaptığı ziyaretler, Türkiye'ye yönelik sevgiyi bu halkların sevgisini gösterdi. Türkiye'nin bu bölgenin halkları tarafından ilham kaynağı olarak görüldüğü açıktır. Ortadoğu halkı, onurlu bir yaşamı ve demokrasi ile barışı haklı bir şekilde hak ediyor.'"

Türkiye'nin bölgedeki demokratik değişime verdiği desteğe dikkati çeken Gül, demokrasinin güvenlik ve istikrar için temel garantör olduğunu ve "bölgede refaha yol açacak gerçek bir barış havası görmek istediklerini" belirtti.

Bölgedeki değişimin, bazı riskleri ve endişeleri de barındırdığını söyleyen Gül, "bazı aşırıcıların bölgedeki süreci etnik ve ideolojik sorunlara dönüştürmek istediğini" kaydetti. Bu çerçevede bölgedeki "Sünni-Şii kutuplaşması tehdidine" dikkati çeken Gül, "bu tehlikeli sürecin bölgenin enerji ve kaynaklarını tüketmesini önlemek gerektiğini" kaydetti.

Cumhurbaşkanı Gül tüm hükümetleri ve kuruluşları İslam dünyasında böyle ilkel bir ayrışma tuzağına düşmemeye" çağırarak, aksi halde bu ayrışmanın İslam dünyasını 21. yüzyıldan Orta Çağın karanlığına taşıyabilme potansiyeli olduğunu ifade etti.

"Demokrasiler çoğulculuk olmadan yaşayamaz"

Bölgedeki sosyo-ekonomik problemlerin de bir başka endişe nedeni olduğunu söyleyen Gül, ekonomik düzeni sağlamak konusundaki başarısızlığın kaosa neden olabileceğini belirtti. Bu nedenle, Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu (IMF) gibi kuruluşları kapsamlı bir ekonomik iyileşme programı oluşturmaya çağırdığını ifade eden Gül, bu desteğin özellikle Mısır ve Tunus için önemli olacağını kaydetti.

Demokrasinin bu tehlikeleri önlemedeki önemini vurgulayan Gül, sağlıklı ve işleyen muhalefetlerin oluşturulmasının da önemli olduğunu kaydetti. Gül, "Demokrasiler çoğulculuk olmadan yaşayamaz. Çoğulculuğa, etkili bir muhalefet olmadan ulaşılamaz" dedi.

Diyalog ve görüş birliğinin bölgede başarılı bir değişim süreci için gerekli olduğunu ifade eden Gül, konuşmasında Suriye konusuna da değindi.
"Siyasi ve diplomatik yatırımlarımızın olduğu komşumuz Suriye'nin son yıllarda bölgedeki gelişmeleri doğru analiz edememesini üzüntüyle ifade ediyorum" diyen Gül, Suriye halkından gelen taleplere kayıtsız kalamayacaklarını kaydetti.

Suriye rejimine demokratik değişim konusunda ikna etmeye çalıştıklarını söyleyen Gül, buna karşın rejimin kendi halkına baskı ve şiddet uygulamaya devam ettiğini belirtti. Gül, "Şiddet şiddeti besler. Ne yazık ki şimdi, Suriye dönüşü olmayan bir noktaya gelmiştir. Suriye'nin kaderi aynı zamanda tüm bölge için önemli" dedi.
Gül ayrıca, Suriye'deki muhalefeti ülkenin tüm kesimlerini, etnik ve dini azınlıklarını dikkate almasının önemini vurguladı.

Cumhurbaşkanı Gül, Batı ülkelerinin Arap baharından gerçekçi beklentileri olması gerektiğini, "bölgede tek tip bir tarifin" uygulanmasının başarılı olmayacağını kaydetti.
Arap baharının "sadece bölgedeki değil, dünya genelindeki korku duvarını da yıktığını" belirten Gül, örneğin ekonomik ve sosyal adaletsizliklerle ilgili yapılan Wall Street protestolarının dünyanın farklı köşelerine yayıldığını söyledi.

Gül, Arap baharının bölgedeki gelişim için eşsiz bir fırsat sunduğunu kaydederek, ancak gerekli siyasi, ekonomik ve kurumsal reformların uygulanmasını önemini vurguladı.
"Arap baharı o zaman kaçınılmazdı, şimdi geriye döndürülemez. Ancak önümüzdeki yol olası yanlış dönüşlerle hala engebeli" diyen Gül, uluslararası toplumu bölge halklarına yardım etmeye çağırdı.

"İsrail yeni siyasi ortama uyum sağlamalı"

Bölgenin güvenli olmasının önemine dikkati çeken Gül, İsrail-Arap sorununa da değindi. "Araplar ve İsrailliler arasında kapsamlı bir anlaşma olmadan bölgedeki hiçbir bahar yaza kadar dayanamaz" diyen Gül, İsrail'in bölgedeki yeni siyasi ortama uyum sağlaması gerektiğini vurguladı.

Gül bu çerçevede, "İsrailli yetkilileri barış sürecine ileriyi göremeyen taktiksel hareketlerde bulunmak yerine, stratejik bir zihniyetle yaklaşmaya çağırdığını" ifade etti.
Cumhurbaşkanı Gül, "İsrail, adil, geçerli ve kapsamlı bir barışa yönelik uzlaşmaz tavır sergiledikçe ve uluslararası hukuka saygı göstermemeye devam ettikçe, daha fazla izole olacaktır" dedi.

''Türkiye Sünni-Şii tartışmasının dışında''

Cumhurbaşkanı Gül, bölgedeki mezhep çatışmalarını nasıl değerlendirdiği ve Türkiye'deki duruma ilişkin soruyu yanıtlarken de Sünni-Şii kutuplaşmasının bölgeye büyük resimden bakıldığında görüldüğünü söyledi.

Bu konuya uzun süredir dikkat edilmesi gerektiğini söylediğini belirten Gül, bölge ülkelerinin bu tuzağa düşmemesi gerektiğinin her fırsatta kendisi ve Türk hükümeti tarafından dile getirildiğini ifade etti.
Türkiye ile bölge ülkelerinin bu alanda karşılaştırılamayacağını vurgulayan Gül, şunları kaydetti:

''Türkiye'yi bu konseptin dışında görürüm. Türkiye, AB müzakerelerine başlamak için Avrupa standartlarında demokratik kriterleri, hukuk standartlarını, serbestliği ve özgürlüğü gerçekleştiren ve uygulayan bir ülkedir. Türkiye'de farklılıklar, farklı eğilimler var, ama bunların hepsi düşüncesini ifade etmekte ve yaşamakta ayrıma tabi tutulmazlar ve herkes her yere gelebilir.''

Gül, Türkiye'nin kendi sorunları olduğunu ve bunları inkar etmediğini dile getirerek, ''Bunlar başka bir konteks içinde var. Bunları da çözmek için köklü reform süreci içindeyiz. Türkiye reform ruhunu gerek politik, gerek ekonomik anlamda canlı muhafaza ediyor. Hala 'yapacağımız çok şey var' anlayışı içinde kararlı bir şekilde yoluna devam ediyor'' dedi.

TÜBA'daki yapılanma

Gül, bir katılımcının Türkiye Bilimler Akademisindeki (TÜBA) yeni yapılanma sonrasında kurumun ne kadar bağımsız olacağına ilişkin sorusu üzerine, bilim adamları ve sanatçıların bir ülkenin en değerli varlıkları olduğunu söyledi.
Bilim adamları ve sanatçılara her zaman değer verdiğini dile getiren ve bunun bilinmesini isteyen Gül, TÜBA'nın büyük bir isim olmasına rağmen Türkiye'de o bilinmişliğini sağlamadığını ifade etti.

Gül, TÜBA ile ilgili son dönemdeki sıkıntılar ortaya çıkınca TÜBA heyetiyle görüşme yaptığını anlatarak, ''Kim olursa olsun, düşüncesi ne olursa olsun çok saygı duyulacak insanlar'' dedi.

TÜBA'nın çok donmuş bir üye yapısı olduğunu, dünya çapındaki bilim adamlarının bile Bilimler Akademisi'ne üye olamadığını belirten Gül, bundan dolayı Türkiye'de çok tartışmalar yaşandığını kaydetti.

Gül, TÜBA'nın mevcut yapısına ilaveten, toplam üyelerin 3'te birini üniversitelerin, 3'te birini de bir defalığına Bakanlar Kurulunun aday göstermesinin planlandığını söyledi.
Cumhurbaşkanı Gül, ''Ben doğrusu, üniversitelerin kendi içinde kriterleri belli, yüksek seviyedeki bilim insanlarını aday göstermesinin yeterli olacağı kanaatindeydim. Bu fikirlerimi hem kendileriyle hem hükümetle paylaştım'' diye konuştu.


AA