Ekonomi ve Ticaret Bakanı Şeyh Ahmed bin Casim bin Muhammed Al Sani, İsviçre'nin Cenevre kentinde Dünya Ekonomik Forumu (WEF) Başkanı Klaus Schwab, Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO) Genel Direktörü Francis Gurry ve Dünya Ticaret Örgütü (WTO) Genel Direktörü Roberto Azevedo ile bir araya geldi.

Bakanlıktan yapılan açıklamaya göre, görüşmede Körfez'deki kriz, ambargo uygulayan ülkelerin seyahat yasağı, kara, hava ve deniz sınırlarının kapatılması gibi keyfi uygulamaları ele alındı.

Al Sani, "Katar, gerekli tüm yasal prosedürleri uygulayacak ve ambargo uygulayan ülkelerin yargılanması için bölgesel ve uluslararası mahkemeler ile kurumlara başvuracaktır." ifadesini kullandı.

Yerli ve yabancı şirketlerin ambargo nedeniyle oluşan zararlarının karşılanması için Katar'ın söz konusu ülkeler aleyhinde dava açacağını aktaran Al Sani, davaların ne zaman ve hangi mahkemelerde açılacağı ya da talep edilecek tazminatla ilgili bilgi vermedi. 
Bankalar ile mali şirketlerin Katar'la "Katar riyali" üzerinden işlem yapmasına izin verilmediğine, Katar şirketlerinin bu ülkelerdeki serbest ticaret bölgelerindeki mallarında tasarrufta bulunmasının engellendiğine ve ülkesinin yatırımlarına kısıtlamalar getirildiğine değinen Al Sani, söz konusu ülkelerin bu uygulamalarının, WTO'nun belirlediği ilkeler ve anlaşmaların yanı sıra ticaretin kolaylaştırılması anlaşması ve fikri mülkiyet haklarına aykırı olduğunu vurguladı. 

KATAR SAVUNMA BAKANI: DAVA AÇABİLİRİZ
Katar Savunma Bakanı Halid Bin Muhammed el-Atiyye, ülkesine ambargo uygulayan Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn ve Mısır aleyhinde Uluslararası Adalet Divanında dava açabileceklerini söyledi.

Atiyye, TRT World televizyon kanalına verdiği ve Katar Haber Ajansı QNA'da yayınlanan mülakatta, gündeme ilişkin değerlendirmede bulundu. 

Ülkesini, 1980'li yıllarda Adalet Divanına başvurarak Washington yönetimine karşı 12 milyar dolarlık tazminat davasını kazanan Nikaragua'ya benzeten Atiyye, "Tazminat almak için Uluslararası Adalet Divanında söz konusu ülkeler aleyhinde dava açabiliriz." dedi. 

Körfez'deki krizin geçmişinin, dönemin Katar Emiri Hamad bin Halife Al Sani'ye yönelik başarısız darbe girişiminin yaşandığı 1996'ya uzandığını belirten Atiyye, mevcut krizin ise daha "kötü" ve "şiddetli" olduğu değerlendirmesinde bulundu.

Katar'ın 2013-2014 yıllarında da benzer durumlarla karşılaştığını hatırlatan Atiyye, "O dönem yaşananları herkes biliyor. Bilmedikleri tek şey, Katar Emiri aleyhinde Körfez İşbirliği Konseyi ile çatışan bir politika izlediği yönündeki suçlamaların doğru olmadığıdır." ifadesini kullandı.

Ülkesinin bölgedeki silahlanma yarışına dahil olmadığını anlatan Atiyye, Katar'ın savunma alanında imzaladığı anlaşmaların önceden planlandığını dile getirdi ve bu bağlamda geçen ay ABD ile F-15 uçağı alımı konusunda varılan anlaşmanın da iki yıllık geçmişi olduğunu vurguladı.

Katar'ın, Yemen'de Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyon güçlerine katılmasına da değinen Atiyye, "Biz, Körfez İşbirliği Konseyinin bir parçasıyız. Yemen'deki krizin çözümü konusunda bir görüşümüz var elbette. Biz, Yemen'deki sorunların diyalog ve kalkınmayla çözüleceğine inanıyoruz. İnsanların umudu varsa radikalizmi bir kenara bırakır ama maalesef biz de koalisyon güçlerine katılmak zorunda kaldık." diye konuştu.

Savunma Bakanı Atiyye, Katar güçlerinin Yemen'e girmediğini, sadece Suudi Arabistan sınırlarının korunması görevini yerine getirdiğini ifade etti. Katar ile söz konusu ülkeler arasında 5 Haziran'da patlak veren krizin ardından Katar'ın Yemen'deki koalisyon güçleri bünyesindeki görevine son verilmişti.

Katar Savunma Bakanı El-Attiye, talep listesinde yer alan 'Türk üssü kapatılsın' maddesiyle ilgili olarak, "Çok uzun zamandan beri herkes tarafından bilinen bir üssü gelip de bizden kapatmamızı isteyemezler. Bu sadece iki egemen devlet arasındaki ilişkileri ilgilendirir" diye konuştu.


Hürriyet