Saddam Hüseyin ile kurmaylarının yaptığı özel görüşmelerin ses kayıtlarının da bulunduğu belgeler yıllarca incelendi ve Savunma Bakanlığı’nın finanse ettiği Amerikan Milli Savunma Üniversitesi’nde bir arşiv haline getirildi. Şimdi ilk defa üniversitenin Ulusal Strateji Araştırmaları Enstitüsü, bu belgelerden 20 tanesini halka açıkladı.

İlk defa gün ışığına çıkan belgeler arasında Saddam Hüseyin ve en yakın danışmanlarının Kürtlere özerklik verilmesi ile bağlantılı olarak Türkiye hakkında Haziran-Temmuz 1988 tarihlerinde yaptıkları konuşma da var. Halepçe katliamından kısa süre sonra yapılan konuşmada Türkiye’nin o dönemde yaptığı kimyasal silah karşıtı açıklamalarına referans veriliyor. Saddam Hüseyin’in Türkiye’nin Kürtlere sahip çıkmasına çok sinirlendiği, karşılık olarak Kürtlere otonomi verilmesiyle ilgili bölgesel bir konferans düzenlemesini planladığı görülüyor.

Barzani’yi otonomiye ben ikna ettim Mesud [Barzani] ayrılıkçı değil. Otonomiyi Barzani teklif etmedi, ağzından ben almak zorunda kaldım. Ona “Silah bırakmak için ne istiyorsa söylesin” diye mesaj yolladım “Şöyle yapalım böyle yapalım” diye cevap geldi. Sonunda “Otonomi mi” istiyorsunuz diye ben sordum. Resmen zorladım. Mesud babasına benziyor, lider olmak isteyen bir aşiret şeyhi. Ama
Celal [Talabani] gerçek bir ayrılıkçı!

Özal istiyorsa Kürtleri evlat edinsin ama sonra bizden yardım istemeyin Saddam Hüseyin, kornuşma sırasında Türkiye’nin Kürt meselesini aslında umursamadığını anlatmak için “Onlara Kürt bile demiyorlar” dedikten sonra Taha Yasin şunları söylüyor:
Onlar cuma günü kimyasal silahlarla ilgili açıklamayı yapmadan önce finans bakanlarıyla konuştum. Özal’ın çok yakın arkadaşı olduğunu biliyorum. Finansörlerinden biri. O’na Özal’ın ekonomik durum nedeniyle güven oylamasına gittiğini bildiğimi ama bunun bize karşı sorumsuz muhalefet için bahane olamayacağını söyledim. “Başbakan Özal şimdi Kürt oylarını kazanmak için konuşuyor. O zaman biz de istediğimizi yapmakta özgür oluruz. 1984 anlaşmasını imzaladığımızda bu yaratıkların [Kürtlerin] hepsi buradaydı. Türkiye’nin istediğini takip etmek adına topraklarımıza 5 kilometre kadar girmesine izin verdiğimiz için Arapların hakaretine uğradık. Şimdi siz Kürtlerden özür diliyorsunuz, açıklamalar yapıyorsunuz. Başbakan isterse onları evlat edinsin ama sonra yardım istemeyin” dedim. Bakan bembeyaz oldu. “Bunu kastetmedik. Haklısınız. Hükümetin durumu nedeniyle pazarlık yapıyoruz” dedi. Kimyasal silahlarla ilgili bu kadar ısrarcı olmalarının nedeni de bu olmalı.

EN YAKIN KURMAYLARI
- Sadun Hamadi: Saddam döneminde Başbakan, Dışişleri Bakanı, Petrol Bakanı gibi önemli görevlerde bulundu. Konuşmanın geçtiği dönemde Meclis Başkanı’ydı. Rejim düşünce tutuklandı. Dokuz ay sonra, Şubat 2004’te ABD tarafından serbest bırakıldı. Lösemi olan Hamadi, 2007’de tedavi için gittiği Almanya’da öldü, Katar’a gömüldü.
- İzzet El Duri: Irak’ın işgalinden önce Irak Devrimci Komuta Konseyi Başkan Yardımcılığı, Irak Devlet Başkan Yardımcılığı ve Kuzey Bölgesi Komutanlığı görevini sürdürdü. Saddam Hüseyin’ in idamının ardından, Baas Partisi 1 Ocak 2007’de El Duri’nin yeni meşru Irak Devlet Başkanı olduğunu açıkladı. İşgalden sonra Amerikan güçlerine yakalanmamayı başaran El Duri’nin hala nerede olduğu bilinmiyor.
- Tarık Aziz: Saddam Hüseyin’in en yakın danışmanlarından olan Tarık Aziz, Dışişleri Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığı görevlerinde bulundu. Süryani olan Aziz, Saddam’ın kabinesinin tek Hıristiyan üyesiydi. Ekim 2010’da idam cezasına çarptırıldı, ancak Devlet Başkanı Celal Talabani bu kararı imzalamayacağını açıkladı.
- Taha Yasin: 1970’de Baas Partisi’nin silahlı kolu olan Halk Ordusunu kurdu. Sanayi Baknlığı yaptı, ayrıca, ülkenin en yüksek karar organı olan Devrim Komuta Konseyi üyesiydi. Saddam Hüseyin 1991’de Yasin’i yardımcısı yaptı. Saddam gibi idam cezasına çarptırıldı. 2007’de idam edildi.

Üç saat süren zehirli gaz bombardımanı sonrası çoğu çocuk ve kadın olan 6 binden fazla kişi zehirlenerek ya da yanarak öldü.

Halepçe’de 6000 kişi öldü
Saddam Hüseyin ve kurmaylarının konuşmaları yaptıkları Haziran-Temmuz 1988’de İran-Irak Savaşı’nın (Birinci Körfez Savaşı) son ayına girilmişti. 1979 İslam Devrimi’nin ardından İran’ın yeni düzenini kurmaya çalıştığı için zayıf olduğunu düşünen Saddam Hüseyin, 22 Eylül 1980’de İran’a saldırdı. Ancak işler İran’daki müttefiki Şah’ı devirip iktidara gelen İslami rejimden hoşnut olmayan ABD’den de yeşil ışık alan Saddam’ın düşündüğü gibi olmadı. İran’ın beklenmeyen direnişi ile çabucak biteceği sanılan savaş sekiz yıl sürdü ve kazanan olmadan sonuçlandı. Savaşın bilançosu ise çok ağır oldu. Savaşın son dönemlerine girildiği 16 Mart 1988’de, Saddam Hüseyin, Kuzey Irak’ın İran sınırına yer alan Halepçe’de İran’ın da yardımı ile ayaklanan Kürtleri bastırmak için ordusunu devreye soktu. Müdahalede kimyasal silah kullanılması ile tarihin en büyük trajedilerinden biri yaşandı. 6 bin kişinin öldüğü Halepçe Katliamı’ndan kaçan yaklaşık 460 bin Kürt, Irak-Türkiye sınırına yığıldı. Türkiye’nin sınırları açması ile yaklaşık 51 bin kişi Türkiye’ye sığındı ve dört yıl burada kamplarda kaldı. (Milliyet)