SAMER ATALLAH - EL CEZIRE’DE (14 OCAK 2014) YAYIMLANAN YAZI KISALTILARAK TERCÜME EDILMIŞTIR.  

Şimdi soru bu anayasanın demokratik ve eşitlikçi bir Mısır yaratıp yaratmayacağı. 50 kişilik bir komite tarafından hazırlanan anayasa Mısır’ın modern kurumlarına yani 1971 ve 2012 anayasalarına göre daha ileride. Eğitim, sağlık ve barınma hizmeti haklarını açıkça belirten maddeler var. Yeni anayasa çerçevesinde siyasî, ekonomik ve sosyal haklarda kadın-erkek eşitliği sağlanıyor. 2012 anayasasında ifade özgürlüğünü tehdit eden maddeler 2013 anayasasında yer almıyor. Ancak 1971 ve 2012 anayasalarını kıstas olarak alırsak yeni bir anayasa hazırlamanın bütün meselesini kaçırırız: Halk devrimi sonrasında gelen anayasa. Bu anayasanın 25 Ocak 2011 arifesindeki Mısır’dan farklı bir Mısır’a uygun olup olmadığını değerlendirmek için kullanılabilecek iki temel ölçüt var.

İlk ölçüt bu anayasanın temel ayakları özgürlük, onur ve sosyal adalet olan yeni bir sosyal sözleşme getiren bir anayasa olup olmadığı. 2013 anayasası, kendinden öncekiler gibi, ulusal mutabakat değil kazanan bir koalisyonu temsil eden sorunlu bir süreçten sonra geldi. Geçen sene Müslüman Kardeşler ve müttefikleri seçimde kazandıkları oy çoğunluğunu diğerlerini süreçten dışlamak için kullanmışlardı. Bu sene de seküler liberaller ve solcular, resmi din kurumları ve Selefilerin Nur partisi devlet kurumları ile birlikte aynı hatayı tekrarlıyor.

İki süreçteki ortak payda (ve partner) ordu kurumu. Aynı hataları tekrarlamak farklı sonuçlara yol açmaz. Aynı şekilde yeni anayasa, devlet ve vatandaşlar arasındaki ve vatandaşların kendi aralarındaki yeni bir sosyal sözleşmeyi yansıtmıyor. Aslında olan, Mısır anayasasında ilk kez listelenen yeni haklar.  Ama eski anayasalarda olduğu gibi bunda da bu hakların yerine getirilmesini garanti altına alan mekanizmalar yok.

İkinci ölçüt, anayasanın geçmişin sorunlu siyasi ve ekonomik sistemlerinden bir kopuş sergileyip sergilemediği. Yeni anayasanın çekirdeğinde 1971 anayasasının ruhu var: Güçlü cumhurbaşkanı, polis devleti ve bağımsız ordu. Cumhurbaşkanının yasama organı üyelerinin % 5’ini atayabildiği, güçler dengesinin cumhurbaşkanından yana yattığı bir Cumhurbaşkanlığı sistemi var. Parlamentonun, cumhurbaşkanı tarafından atanan başbakan yönetimindeki hükümete güvenoyu vermeme hakkı var. Dolayısıyla çoğunluğu elinde bulunduran parti bir başbakan seçebilir. Ancak bu durumda da cumhurbaşkanı, içişleri, savunma, dışişleri ve adalet bakanlığından oluşan anahtar pozisyonları belirliyor. Cumhurbaşkanı aynı zamanda parlamentoyu feshetmek için referandum isteyebiliyor. Cumhurbaşkanının eski Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek gibi yönetme ihtimali oldukça az. Ancak denge ve fren ve karşı dengeleme mekanizması olmaksızın neredeyse tüm güçler tek bir kişinin elinde toplanmış durumda.

Yukarıdakilerin tümü kusurlu ve dengesiz bir demokrasiye neden olabilir. Bazıları anayasanın yakın gelecekte iyileştirilebileceğini ve reform yapılabileceğini iddia edebilir. Ancak orduyla ilgili maddeler Mısır’daki yeni demokrasi için anlaşmayı bozuyor. 2012 anayasasına benzer şekilde ordu ekonomik ayrıcalıklarını, ulusal güvenlikteki söz hakkını ve sivilleri askeri mahkemelerde yargılama hakkını muhafaza ediyor. Geçmişte suç işleyenleri gündeme getirecek gerçek bir geçiş dönemi adaleti için garantiler dayatmakta yetersiz kalıyor. Ama en önemlisi, geçmişte yaşananların gelecekte tekrarlanmayacağını güvence altına alan bir geçiş dönemi adaleti. 2013 anayasası iki ölçüt açısından da sınıfta kalıyor. Yeni bir Mısır için yeni bir sözleşme özleminin çok altında. Yeni gerçekliği yansıtan yeni bir gelecek için zemin hazırlamıyor. Tam tersine eski gerçekliğin yeniden ambalajlanması girişimi. Tarihteki yeri kendinden öncekilerden çok farklı olmayacaktır.