Almanya’da kimi zaman Yahudiler ya da Müslümanlar, kimi zaman da evsizler ya da eşcinseller nefret suçlarının kurbanı oluyor. Polis kayıtlarında “nefret suçları” başlıklı ayrı bir kategori olmadığı için bu konuda kesin bir istatistik bulunmuyor. Almanya'da nefret suçları ile mücadele için İngiltere'deki gibi ayrı bir veri tabanı oluşturulmasını talep eden uzmanların sayısı ise giderek artıyor.

Goethe Üniversitesi’nde nefret suçlarını araştıran Prof. Dr. Michael Fingerle, bu alandaki suç yelpazesinin çok geniş olduğunu belirterek şu değerlendirmeyi yaptı: "İster azınlıklara yönelik isterse toplumun belirli bir grubuna yönelik olsun, önyargılardan kaynaklanan bir suç işlendiğinde, o zaman nefret suçundan yani İngilizce 'Hate Crime'dan bahsedebiliriz. İftira, tehdit, karalama ve halkı kışkırtmaktan gasp gibi ağır suçlara kadar bunların hepsi, nefret suçlarına dâhildir.”

Michael Fingerle

Prof. Dr. Michael Fingerle

Prof. Dr. Fingerle nefret suçlarına maruz kalan gruplar arasında Yahudilerin, Müslümanların, evsizlerin veya engellilerin, eşcinsellerin ya da punklar gibi alt kültürlere mensup olanların sayılabileceğini belirtiyor. Fingerle, ayrıca önyargı kaynaklı olduğu müddetçe bankacılar ya da zenginlere yönelik saldırıların da nefret suçlarına dâhil olduğunu kaydediyor.

İstatistik yok

Almanya’da nefret suçlarına dair bir istatistik bulunmuyor. Adli istatistiklerde bu suçlar "siyasi saiklerle işlenmiş suçlar" kategorisinde değerlendiriliyor. Ancak yine Bertelsmann Vakfı ya da Bielefeld Üniversitesi’nden Prof. Dr. Wilhelm Heitmeyer’in araştırmaları, Almanya’da İslam ya da Yahudi düşmanlığının, yabancı düşmanlığının artmakta olduğunu gösteriyor.

ABD ve İngiltere’de nefret suçlarının, Almanya’dan farklı olarak istatistiği tutuluyor ve belgeleniyor. Mahkemede yargıçların bu tarz suçlara daha sert ceza verme imkânları bulunuyor.



Bir sonraki travma karakolda

Prof. Dr. Michael Fingerle ve ekibi "Kanun ve Nefret Çakışırsa" isimli araştırmaları çerçevesinde nefret suçlarına maruz kalanlarla görüştü. Ekibin araştırmalarından çıkan sonuç, mağdurların bir sonraki travmayı karakolda yaşadıklarını ortaya koyuyor.

Prof. Dr. Michael Fingerle, mağdurların karakolda daha ziyade soğuk ve anlaşılmaz bir tutumla karşılaştıklarını söylüyor. Birçok mağdur, polis memurları tarafından ciddiye alınmadığından ve yeniden bir ayrımcılığa uğradığından şikâyet ediyor. Almanya’da aşırı sağcı terör hücresi NSU’nun işlediği cinayetleri örnek gösteren Fingerle, yıllarca karanlıkta kalan cinayetlerin sadece mağdur yakınlarını değil, aynı zamanda dolaylı olarak birçok göçmen kökenli kişiyi zan altında bıraktığını kaydediyor:

Fingerle sözlerini şöyle sürdürdü: "Ve bence bu, istihbarat servislerine bırakılacak bir konu değil. Bunlar sadece siyasi saiklerle işlenmiş cinayetler de değildir. Ancak görünen o ki; istihbarat birimleri de bu işi ellerine alacak ölçüde özel ve gerekli bilgi birikimine, donanıma sahip enstitüler değil."

Almanya Müslümanlar Merkez Konseyi'nden Kerim Mustafa

"İslam düşmanlığı suç sayılsın"

Almanya Müslümanlar Merkez Konseyi’nden (ZMD) sosyal bilimler uzmanı Kerim Mustafa da Prof. Fingerle gibi Almanya’da nefret suçlarının düzenli bir biçimde kayıt altına alınmasını istiyor. “İslam düşmanlığının” suç olarak sayılmasını talep eden Mustafa, nefret suçlarının, buzdağının sadece görünen kısmı olduğu konusunda da uyarıyor.


Mustafa, "Özellikle eğitim alanında, kiralık ev ya da bilhassa iş ararken Müslümanlar ve diğer azınlıklar, çok ciddi sorunlarla karşılaşıyor. Ve mutlaka bu sorunu kabul edip çözümler aramamız gerekiyor" diyor.

Deutsche Welle Türkçe