ENGİN TENEKECİ - OSLO

77 kişinin hayatını kaybettiği katliam, hem ülke içinde hem de ülke dışında büyük sarsıntıya sebep oldu. Ancak çifte saldırıların göçmen ve İslam karşıtı faili Anders Behring Breivik, amacına ulaşamadı. Ülkede ‘çok kültürlülük’ aksine perçinlendi. Yetkililer, medya ve vatandaşlar, failin bir Norveçli olduğunun anlaşılması üzerine, saldırı haberi duyulur duyulmaz olağan şüpheli olarak baktıkları Müslümanlara karşı önyargılarının farkına vardılar. Yerel siyasetçiler verdikleri hoşgörü mesajları ile ülkenin çok kültürlü toplumsal yapısını tahkim ettiler.
 
Aşırı sağcı Breivik, giydiği sahte bir polis üniformasıyla ilk olarak yaklaşık bir ton ağırlığındaki bomba yüklü aracı bakanlık binalarının önünde patlatarak 8 kişiyi öldürmüş, daha sonra da iktidardaki İşçi Partisi’ne bağlı gençlik kollarının Utøya adasında düzenlediği kampı basarak 69 genci acımasızca katletmişti.
 
Teslim olan Breivik, yargılanması esnasında yaptığı savunmalarda ısrarla akli dengesinin yerinde olduğunu ve gerçekleştirdiği katliamı savunuyordu. Saldırıları ise, Norveç’te ve Avrupa’da çok kültürlü topluma karşı olduğu için, ülkesini ve Avrupa’yı Müslümanlardan, diğer yabancılardan korumak amacıyla gerçekleştirdiğini dile getiriyordu.  
 
Mahkeme 24 Ağustos 2012’de aldığı 90 sayfalık karar ile Breivik’in akli dengesinin yerinde olduğuna karar vererek, Norveç kanunlarında idam veya ömür boyu hapis cezası bulunmadığı için, katili terör suçundan 21 yıl hapis cezasına çarptırdı. Ada’daki saldırıda can veren Gizem Doğan’ın babası Abdülkadir Doğan, o dönem karar hakkında, ‘‘Batı’da ne zaman Müslüman birisi bir suç işlese terörist damgası yiyor. Öte yandan ne zaman kendilerinden birisi bir suça bulaşsa deli deyip geçiyorlardı. O yüzden karardan memnunum.’’ demişti.
 
Terörün herhangi bir dini ya da milliyeti yoktur. Oysa patlamanın yaşandığı gün, tüm gözler Müslümanlara çevrilmiş, olaya tamamen önyargıyla yaklaşılmıştı. Failin bir Norveçli olduğunun açıklanmasıyla ise tüm Norveç adeta şoke olmuştu. Oslo Belediye Başkanı Fabian Stang, katliamdan hemen sonra Müslümanlara yapılan önyargılara ilişkin şehirdeki Birinci Merkez Camii’nde düzenlenen anma programında şu sözleri sarf etmişti: “Şu an kendi mabedimde değilim ama kendimi oradaymış gibi hissediyorum. Norveç olarak nefrete, bir araya gelerek sevgi ile karşılık verdik. Ben, saldırıyı düzenleyen Anders Behring Breivik gibi sarışınım. Onu andırıyorum ama siz beni terörist olarak damgalamadınız. Size şunu temin ederim ki; bundan sonra, Müslümanların karışacağı muhtemel olaylarda ben de tüm Müslümanların zan altında bırakılmasına müsaade etmeyeceğim.”
 
Shazad Rashid, Norveç’te büyüyen Keşmirli bir yazar. Ona göre, 22 Temmuz’a kadar bu tür eylemleri gerçekleştirenin “sadece bir tip insan” olabileceğine inanılıyordu. Rashid, Breivik teröründen bu önyargının tamamıyla ortadan kalktığını vurgulayarak, şunları söylüyor: “Ülkede yaşayan bir Müslüman olarak toplumdaki yerimin değiştiğini gözlemliyorum.’’ Salah Abdi, Oslo’da internet kafe işletmeciliği yapan Somalili bir vatandaş. O da benzer bir tecrübe yaşamış: “Ülkedeki Müslümanlar olarak zaten özgürce ibadetimizi, dini hayatımızı rahatlıkla yaşıyorduk; ancak bu olay, bu dini özgürlüğümüzü daha da artırmanın yanında, ‘Müslüman terörist’ önyargılarını da bertaraf etmiş oldu.” Murat Tektaş ise, Oslo’da restoran işletmeciliği yapan Türkiye kökenli bir isim. Tektaş, 22 Temmuz’dan sonra Norveç hükümetinin farklılıklara hoşgörü konusunda daha da hassaslaştığını vurguluyor.