HÜSEYİN EL REVAŞADA

Abdullah Gül Türkiye cumhurbaşkanlığına aday olduğunda ordu, kendisinin bu makama seçilmesi durumunda darbe yapacağı tehdidinde bulunmuştu. Tayyip Erdoğan’ın İslamcı partisinin anayasa reformlarına dair referandumda elde ettiği başarının ardından, ordunun laik değerlerin bekçisi ve güçlü bir siyasi aktör olduğu uzun dönem son buldu. Değişiklikler sadece askerin otoritesiyle değil, Anayasa Mahkemesi’nin, yargının ve iktidarın otoritesiyle de ilgili. Daha da önemlisi, AKP’nin geleceğiyle ilgili. Referandum AKP için bir zaferdi; oylama, yeni bir anayasasının hazırlanmasına, AB üyeliği şansının takviye edilmesine ve AKP’nin üçüncü kez seçim kazanma imkânını artırmasına kapı açtı.
Türkiye bizleri yıllardır kendisine hayran bırakıyor; bazen İslam’ın gerçeklerle uzlaşan ilkelerini derinleştiren siyasal İslam’ına, bazen aşırılıkçı laiklikten kurtulan demokratik modeline, bazen AKP’nin başarılı ekonomisine,
bazen cesur ve genç Erdoğan’ın Arap ve İslam sorunlarına yönelik tutumlarına, bazen siyaset filozofu Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun işaret ettiği ‘stratejik derinliği’ sağlayan siyasi değişimlerine, bazen de kendisini ümitsizlikten kurtaracak bir model arayan Arap dünyasına medya ve ekonomi kanalıyla girişine hayran oluyoruz.

Siyasal İslam’ın da zaferiydi
Referandum Türkiye’nin yüzünü değiştiren siyasi bir depremdi. Bugünün, halka söz söyleme fırsatı vermesi açısından demokrasinin zaferi olduğu doğru. Türkiye’yi gerçek rayına oturtmakta başarılı olan İslamcı AKP için de bir zafer. Fakat bazılarının terörle eş anlamlı kılmaya çalıştığı siyasal İslam için de bir zafer. Ayrıca ordunun aşırılıkçı laikliğinin özgürlüklerden mahrum ettiği ve tercihlerini altüst ettiği Müslüman Türk halkı için de bir zafer. Ayrıca Türklerin aradığı adalet, özgürlük ve eşitlik gibi değerlerin de zaferiydi.
Bu zafer askıdaki sorulara yanıt veriyor, Müslümanlar olarak bizlere halkın sesini dinleme noktasında cesaret dersi sunuyor. Türkiye’nin referandumdaki ve öncesindeki demokratik deneyimi, adalet ve gelişmenin yolundan sapmış, yanılgılara teslim olmuş, ümitsizliğe kapılmış ve hayatta olduğu halde kendi ölümünü
yazan bütün halklar için bir model. 
(Ürdün gazetesi Düstur, 16 Eylül 2010)



Radikal