Medya konuya geniş yer ayırırken, AB Komisyonu ve Amerikan Dışişleri Bakanlığı da bu konuda "örnek bir soruşturma yürütülmesini" istedi.

Bu gelişmelerin dünyada nasıl algılandığını, hükümetin ve ordunun tavrının dışarıya nasıl mesajlar verdiğini Financial Times gazetesinin editörlerinden David Gardner ile konuştuk.

BBC Türkçe: Türkiye dışında nasıl görülüyor, değerlendiriliyor bu gelişmeler?

David Gardner: Bence iyi yönetilmezse meselenin bir anayasal krize gidebileceği yönünde bir alarm algılaması var. Bu operasyon ile daha önceki Ergenekon soruşturması arasındaki en önemli fark, bunun sadece emekli değil muvazzaf subayları da kapsaması.

Hepimiz 2002'den bu yana Ak Parti'nin seçilmesi ve yeniden seçilmesi sürecinde Türkiye'yi yönetegelen eski geleneksel Kemalist elitin oluşturduğu yapı ile bu yeni sahneye çıkan ve AKP çevresinde öbeklenen, bir bölümü İslamcı ama hemen hepsi Anadolu'nun kalbinden çıkma ve iktidara erişimleri kentli elit tarafından engellenmiş olan yapı arasında bir çatışma olduğunu biliyoruz öyle değil mi... Ve her yıl, ya da her iki üç yılda bir, bu bir anayasal çatışmaya dönüşüyor.

2007'de bu tür son kriz de Sayın Erdoğan'ın seçim kararı alması ve büyük zaferle kazanması ile sonuçlandı. 2008'de ise mahkeme süreçlerini gördük. Şimdi bu durum kötü yönetilirse yeniden bu noktadayız.

'Cesaret verici'

BBC Türkçe: Dünden bu yana gerek hükümet, gerek komutanlar nezdinde yapılan bir dizi üst düzey görüşmeye rağmen, yönetici kademelerin kameralar önüne çıkıp açıklama yapmadığı dikkat çekiyor. Sizce bunda amaç da krizin tırmanmasını önlemek mi?

DG: Evet, umarım öyledir. Bu şu anda yargının elindeki bir mesele. Ancak başka vakalarda, belli kesimlerin yargıyı etkilediği ya da etkilemeye çalıştığını görmüştük. Dolayısıyla şu anki durumda hem başbakan ve hükümetinin, hem de genelkurmay ve ilgili kurumlarının fazla öne çıkmaması bana cesaret verici bir sinyal olarak görünüyor...

BBC Türkçe: Dün Türk basınında en sık atıf yapılan ifadelerden biri, İngiliz basınında yer alan Türkiye uzmanı Gareth Jenkins'in "Ordu sessiz kalmayacaktır" yorumu oldu. Siz bu değerlendirmeyi paylaşıyor musunuz?

DG: Bence şimdiki genelkurmay başkanı yönetiminde, ordu büyük oranda oyunun kurallarına uygun davrandı. Buradaki ufak bir sorun muhtemelen kuralların kendilerine bakılması ihtiyacı, başka bir deyişle anayasal reform ve bununla ordunun rolünün sınırlarının net şekilde belirlenmesi.

Bana sorarsanız bu henüz tam anlamıyla olmadı. Tabii bir süreçtir ama bu türden çatışmaları tekrar tekrar yaşıyorsanız süreç yeterince iyi ya da hızlı ilerlemiyor demektir.

BBC Türkçe: Yani sizce bu bir tür "büyüme sancısı" mı, yoksa son olaylar bir süredir gündemdeki gerginlikleri yeni bir boyuta mı taşıdı?

DG: Bence bunu söylemek çok zor, hele de buradan, Londra'dan. Ama benim zannımca, bu mesele çok dikkatli bir şekilde ele alınmazsa çok ciddi bir anayasal çatışma ve kriz yaratabilir.

'Tamamlanmamış şeyler var'

BBC Türkçe: Türkiye'nin belirli aralıklarla böyle çalkantılar yaşadığından söz ettiniz; sizce bu Avrupa ve ötesindeki başkentlere Türkiye ile ilgili nasıl bir mesaj gönderiyor?

DG: Sanırım, yaşananlar pekçokları açısından (ki bunlardan bazılarının bir gündem doğrultusunda hareket ettiği kesin, bununla da Fransa Almanya ve Avusturya'yı kastediyorum), Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne katılımını engellemek için kullanılabileceğini düşündürüyor.

Ama daha geniş bir açıdan bakarsanız, Türkiye'de henüz tamamlanmamış pek çok şey olduğu sinyalini de gönderiyor. Bir yandan da Türkiye'nin kimliğinin ne olduğuna ilişkin bir tartışma bu. Geçiş sürecinin parçası olan bir noktadayız. Son 10 yılda Türkiye'de anayasal açıdan bir devrim yaşandı. Ama bu gibi olaylar tekrarlandıkça, insanlara bu sürecin henüz tamamlanmadığı izlenimini verecek.

BBC Türkçe: Türkiye'de bir kesim yaşananları "ordunun, devletin koruyucusu niteliğinin ortadan kalkması" olarak algılıyor... Sivil ve askeri vesayet kavramları tartışılıyor. Siz bu yorumlara nasıl bakıyorsunuz?

DG: Benim şahsi görüşümü sorarsanız, hiç bir çağdaş ordu belirli bir devlet biçiminin koruyucusu değil, olmamalı. Ordu milletin güvenliğinin koruyucusudur.

Türkiye bu açıdan yegane örnek değil. İspanya anayasasına bakarsanız, orada da benzer bir durum var. Ama uygulamada bu artık işlemiyor.

Şöyle söyleyeyim, bence devlet siyasetine müdahale, çağdaş bir devletin çağdaş bir ordusunun rolünün bir parçası değil.

BBC