ANKARA’nın Avrupa Birliği’nden en önemli beklentileri arasında yer alan vize muafiyetinde hiç olmadığı kadar hedefe yaklaşılmışken Türkiye’de yaşanan gelişmeler Brüksel’de endişe dozunu yükseltip soru işaretlerini artırdı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Biz yolumuza gidiyoruz sen de yoluna git” sözü şu aşamada ilişkileri kopma noktasına getirecek bir mesaj olarak algılanmadı. Bununla birlikte vize muafiyeti ve onunla bağlantılı olarak mülteci anlaşmasının çökme ihtimalinin oldukça yüksek olduğunun düşünülmesine neden olan bir ortam oluştu.

SON DAKİKA ÜRÜNÜ DEĞİL: Erdoğan’ın vize muafiyeti için karşılanması gereken şartlardan biri olan terörle mücadele yasasının AB’nin istediği şekilde değiştirilmeyeceğine yönelik vurgusu ‘sorunlu’ görülüyor. Terör Yasası’nın Avrupa standartlarına uygun hale getirilmesi bir ‘son dakika kriteri’ ya da 18 Mart’ta AB ile varılan mutabakatın bir ürünü değil. Geri Kabul Anlaşması (GKA), vize liberalizasyonu sürecindeki 72 kriterden biri. Tarafların uzlaştığı paket, o dönem Başbakan olan Erdoğan’ın da onayıyla, Aralık 2013’te Türkiye tarafından tüm şartlarıyla kabul edildi. Normal şartlarda vize muafiyetinin 2017-2018 döneminde gerçekleşmesi öngörülüyordu.

KONJONKTÜR SIKINTISI: Bu süreç önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sonrasında da Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun AB liderleriyle vardığı anlaşmalarla iki kez öne çekildi. Mülteci krizinin AB’yi mecbur bıraktığı bu hızlanma ve Türkiye’deki terör olaylarının artması zaten zorlu olan bu konunun üstesinden gelinmesini çıkmaza soktu.

ÇÖKME RİSKİ YÜKSEK: Erdoğan’ın açıklamaları bu aşamadan sonra Türkiye’nin yasayı değiştirme yönünde adım atmayacağını neredeyse kesinleştirdi. Vize muafiyeti için tüm kriterlerin karşılanmasını şart koşan, siyasi onay sürecinin ayaklarından Avrupa Parlamentosu da geri adım niyetinde değil. Yasa değişmezse şu ana kadar yapıcı yaklaşım izleyen AB Komisyonu’nun manevra alanı daralacak.Türkiye vize muafiyeti olmazsa GKA’yı askıya alacağından, GKA’nın uygulanmaması durumunda da 18 Mart’ta Almanya Başbakanı Merkel ve AB liderleriyle Türkiye’nin yaptığı mülteci anlaşmasının işlemesi mümkün olmadığından bir çökme yaşanması olasılığı yüksek.

EKİME KALABİLİR: AB Bakanı Volkan Bozkır’ın, daha önceden planlanan, 11-12 Mayıs’ta Strasbourg ve Brüksel’de yapacağı temasların önemi şu ortamda daha arttı. Bu temaslar hem nabız yoklama işlevi görecek hem de tarafların pozisyonlarını netleştirmesine yardımcı olacak. AB yetkilileri kısa sürede adım atılmaması halinde vize muafiyeti için 30 Haziran hedefinin gerçekçi olmaktan çıkacağı uyarısında bulunuyor. Kriterlerin yetiştirilmemesi durumunda takvimde kayma olabileceği ve belirlenen ilk takvim olan Ekim 2016 hedefine dönülebileceği de dillendirilen opsiyonlar arasında yer alıyor.

BEKLE GÖR: Brüksel’den verilen mesajlarda ‘şimdilik bekleyip görme’ vurgusu öne çıkıyor. Üst düzey bir AB yetkilisi, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tarzı Brüksel’de gayet iyi biliniyor. Önceki günkü çıkışı bir ilk değil muhtemelen son da olmayacak. İlişkilerde her iki tarafın da yararına olacak bir aşamaya gelinmişken bundan sonraki adımlar iyi hesaplanmalı” dedi. Bir başka yetkili de, “Davutoğlu zorlu ama konvansiyonel bir muhatap, Erdoğan ise hem zorlu hem de öngörülemeyen bir muhatap. Brüksel’de hesapları yeniden Erdoğan moduna göre ayarlamak kaçınılmaz olabilir” ifadelerini kullandı.

HEDEF SCHULZ MU

CUMHURBAŞKANI Erdoğan’ın önceki gün yaptığı açıklamalarda, “Biz yolumuza gidiyoruz sen de yoluna git. Kiminle anlaşabiliyorsan onlarla da anlaş” ifadelerini kullanması asıl hedefin Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz olup olmadığı sorusunu getirdi. Schulz son dönemde Türkiye ve özellikle de Erdoğan hakkında yaptığı sert çıkışlarla dikkat çekmişti. Geçtiğimiz ay Alman medyasına konuşan Schulz, ‘AB’nin Erdoğan’la değil Türk hükümetiyle anlaştığı’, ‘Muhatabın Erdoğan değil Davutoğlu olduğu’, ‘Türkiye’nin otoriterleştiği’  yönünde mesajlar vermişti. Erdoğan da bu açıklamaları, “Alman ekolünün Türkiye’ye bir operasyonu gibi görüyorum” sözleriyle değerlendirmişti. 


Haber: Güven ÖZALP/ BRÜKSEL-Hürriyet