BYE - Ibon Villelabeitia bildiriyor:

AK Parti ve pek çok liberal, yargıyı ve mahkemeleri, kemikleşmiş ve otokratik laik bir yapının mevzisi olarak görüyor.

AK Parti muhalifleri ise yargı reformuna ilişkin hükümet destekli 12 Eylül referandumunu, tırmanarak büyüyen İslamcı "darbe"nin bir parçası olarak görüyor. Dört hükümeti deviren ordunun AK Partinin gözünü korkutma girişimleri başarısızlıkla sonuçlandı ve kamu hizmeti, polis ve üniversiteler büyük ölçüde AK Partinin egemenliğine girdi.

Yaygın olarak bilindiği adıyla "Derin Devlet", halihazırda AK Partiyi laiklik açısından bir tehdit olarak ilan etme girişiminde başarısız olan yargıdaki katı laiklere güveniyor.

1980'lerde askeri yönetim sırasında yazılmış olan anayasada değişiklik yapılması gerektiği konusunda Türkiye'de bir mutabakat olsa da mahkemeleri revize edecek reformlar bölünmeleri daha da derinleştiriyor.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, generallerin hükümet üzerindeki nüfuzunu yontarken ileri sürdüğü aynı argümanla, anayasayı Avrupa standartlarına uygun hale getirdiklerini söylüyor.

Ekonomik gücü artan Müslüman bir demokrasi olan Türkiye, Avrupa, Orta Asya ve Orta Doğu arasında önemli bir jeostratejik konuma sahip olduğundan, sonucun geniş etkileri olacak.

Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezinden (EDAM) Sinan Ülgen, "Bu Türkiye'de sahip olacağımız demokrasinin türünü şekillendirecek. Türkiye'nin bölgedeki yumuşak gücünün ve nüfuzunun büyük bir bölümü işleyen bir Müslüman demokrasi olmasından kaynaklanıyor." dedi.

Referandum ayrıca 2011 seçimleri öncesinde Erdoğan'a desteğin boyutunun göstergesi olarak da görülüyor.

"Hayır" sonucu veya başa baş bir sonuç, hükümeti seçim desteğini artırmak için harcamaları artırmaya teşvik ederek mali disiplini tehlikeye sokabilir ve piyasaları altüst edebilir.

Reformlar, Türkiye'nin en üst mahkemesi olan Anayasa Mahkemesinin ve hakimleri atayan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun (HSYK) yapısı ve işleyişiyle ilgili.

--Laiklik Yanlıları AK Partiyi Tehdit Olarak Görüyor--

Anadolu'dan yükselerek İstanbul ve Ankara'daki laik güç merkezlerine meydan okuyan orta sınıfın siyasi gücünü temsil eden AK Parti, İslamcı emelleri olduğunu reddediyor ve ekonomik ve siyasi reform siciline işaret ediyor.

Uzmanlar, 1923'te kurulan otoriter devleti, Avrupa değerlerine uygun hale getirmek için yargıda değişikliklere ihtiyaç olduğunu kabul ediyor.

Anayasa hukuku uzmanı Ergun Özbudun, "Avrupa'da yargı, bireysel hakların koruyucusu ve garantörüdür. Türkiye'de ise kendini devletin muhafızı olarak görüyor ve bireysel haklara karşı daima devletin yanında yer alıyor." dedi.

Ancak uzmanlar aynı zamanda, önerilen değişikliklerin yasama lehine kuvvetler ayrılığı ilkesini ortadan kaldıracağını söylüyor.

--Kontrol Yasamada--

AK Parti yönetimindeki parlamentoya ve eski AK Parti üyesi cumhurbaşkanına yüksek hakimlerin ve savcıların belirlenmesinde daha çok söz hakkı vererek parti, başörtüsü kullanımından askeri davalara ve vergi kaçakçılığına kadar her konuda kendi görüşünü dayatacak.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi eski yargıcı Rıza Türmen, "Türkiye'deki esas sorun, yerleşik bir, yargının bağımsızlığı kültürü olmaması." dedi.

Agresif bir şekilde "evet" kampanyasını yürüten Erdoğan, şayet geçerse reformların yüksek yargı, ordu ve bürokrasideki "Derin Devlet" güçlerinin himayesine son vereceğini söylüyor.

Hükümetin reform paketini başlatmasıyla sonuçlanan anlaşmazlığı tetikleyen, bu yılın başında Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner'in tutuklanmasıydı.

Erzincan'daki İslami tarikatları araştıran Cihaner, derin devletin bir üyesi olmakla suçlandı. Cihanerbu suçlamanın siyasi olduğunu söyledi. HSYK, Cihaner'in tutuklanması talimatını veren savcıları görevden aldı ve hükümet referandumla karşılık verdi.

İslamcı karşıtlığıyla tanınan eski başsavcı Vural Savaş, "Türkiye artık hukukun üstünlüğünün hakim olduğu bir ülke değil. Dinci, faşist bir düzen tarafından yönetilen bir devlet haline geliyor." dedi.

Anketlerin bazıları "evet", bazıları "hayır" sonucu tahmininde bulunuyor.