Avukatların ve yargıçların istenmedik bir ilgiye maruz kalmamak için mal varlıklarının bir kısmını saklama eğiliminde olduğu hukuk sisteminde rüşvet çok önemli bir rol oynuyor. Hutapea sistemi sömürdüğünü hiçbir zaman inkâr etmiyor. Büyük elmas yüzükler takarak ve kurallar birkaç sene önce değişene kadar belinde bir tabanca taşıyarak dolaşan avukat başarısının tadını çıkarıyor. Meslektaşları, en azından mahkemeye gelirken, daha gösterişsiz arabalar seçiyor olabilir ama Hutapea yeni aldığı kırmızı Ferrari California'sına atlayıp arabayı mahkeme binasının tam önüne park ediyor.

Onu eleştirenler, araba ve sahibinin hukuk sistemindeki çarpıklığın en büyük göstergelerinden olduğunu söylüyor. Hutape'ye göre ise Ferrari, sistemdeki hataların dürüst bir şekilde kabul edilmesi anlamına geliyor. "Masum bir avukatım dersem, iki yüzlülük etmiş olurum. Ve diğer avukatlar masumuz derlerse, hapse girsinler, cehennemin dibine gitsinler" diyor. Bazı rakip avukatlar ve gözlemci gruplar, Endonezya hükümetinin hukuk sistemini temizleme çabalarını artırmasıyla, dikkatleri Hutapea'nın üzerine çekti. Ona göre iki yüzlülükten daha büyük bir günah yok. Ve iki yüzlülük suçlaması, Endonezya'nın karmaşık hukuk sistemine dair bir özet sunan, uzun soluklu bir tartışmanın kalbinde yer alıyor.

Bu tartışma onu ünlü ve saygın bir avukat olan Todung Mulya Lubis ile karşı karşıya getirdi. Zamanında Suharto yönetimine muhalif olarak kendini gösteren Lubis, Harvard ve Berkeley'den hukuk alanında yüksek lisans diploması sahibi. Tartışma sonucunda Lubis bir barodan atıldı ve kurucuları arasında yer aldığı bir diğeri tarafından da açığa alındı. Buna karşın Hutapea şimdiye kadar hiçbir ceza almadı. Hutapea hukuk fakültesinden mezun olduktan sonra bir yıl Endonezya Merkez Bankası'nda çalıştı ve oradan da uluslararası şirketler hukuku alanında uzmanlaşan büyük bir avukatlık firmasına geçti.

1990'ların sonunda Asya'da ekonomik krizi patlak verince, Hutapea alacaklıların elinden kurtulmak isteyen şirketlerin en çok aradığı avukatlardan biri oldu. Hutapea, Suharto'nun 1998'de devrilmesinin ardından, demokrasiye yeni kavuşmuş Endonezya'da kendi işini kurdu. Yeni özgürlüğe kavuşan medyayı kullanarak herkesin ilgisini çekmeye çalıştı. Kişisel asistan olarak ünlü aktrisleri işe adlı ve onları mahkemelerde ön plana çıkardı. 5

0 yaşındaki Hutapea, Lubis'le olan anlaşmazlığı hakkında soru sorulunca hemen öfkeleniyor. Aralarındaki geçimsizlik, bir şirket duruşmasında farklı tarafları savundukları 2006 yılındaki bir davadan sırasında ortaya çıktı. Lubis, Suharto'ya yakınlığıyla bilinen şirketler topluluğu Salim Group'u, Hutapea ise Salim Group'a dava açan Makindo adındaki bir diğer holdingi savunuyordu. 2004'e kadar Lubis Salim Group ve Asya'daki ekonomik krizden büyük bir darbe alarak hükümete olan borçlarını ödeyemez duruma gelen diğer şirketlere karşı devlet soruşturmalarını yürütmüştü. Bu yüzden Hutapea, Lubis'i çıkar çatışmasıyla suçladı. Vediği bir röportajda 60 yaşındaki Lubis, 36 yıllık kariyerinde polise, savcılara veya hâkimlere hiçbir şekilde rüşvet vermediğini söyledi. Lubis, "Ben kurallara uyuyorum" diyor.

Hutapea ise rakibini iki yüzlülükle suçluyor. "Büyük şirketleri savunurken aynı zamanda bir aktivist olamazsınız. Bir ayağı cennette, bir ayağı cehennemde" diyor.


Sabah