YÖK tarafından dört büyük kanun teklifi hazırlandığı ve hükümete sunulduğu belirtiliyor. Referandumdan sonra kanunlaşması beklenen teklifle birlikte, ‘Yeni YÖK’ün yapılanması tamamlanmış olacak. Teklife göre, akademide OECD ülkelerini yakalamak için bir ‘Kalite Kurulu’ oluşturulacak. YÖK ile birlikte çalışacak Kurul’un, YÖK’ün üzerinde ve bağımsız olacağı kaydediliyor. Kurul’un bir başkan, bir başkan yardımcısı olmak üzere toplam beş kişiden oluşacağı ifade ediliyor.

Akademideki bir diğer düzenlemenin de doçentlik kadrosunda olacağı belirtiliyor. Tasarıya göre, doktorasını yapanlar için doktora sonrası eğitim şartı getiriliyor. Ayrıca doçent olduktan sonra aynı okulda kadro verilmeyecek. Diğer bir deyişle bir akademisyen, doçent olduğu üniversitede kalamayacak, başka bir üniversiteye gitmek zorunda olacak.
Konuyla ilgili SÖZCÜ’ye konuşan Öğretim Elemanları Sendikası (ÖGESEN) Genel Başkanı Dr. Vahdet Özkoçak, “Akademide ÖYP'li araştırma görevlilerinin daimi kadro statülerinin ellerinden alınması sebebiyle yürütmekte olduğumuz kapsamlı çalışmalar devam ederken AYM sürecinin uzun olabilme ihtimaline karşılık havuz sistemini önermiş ve YÖK'ün de buna olumlu baktığını öğrenmiştik. Ancak havuz sistemi ÖYP'nin tekrar 33/a olması için yürütülen mücadeleye bir alternatif olmayıp sadece hakların tam anlamıyla tekrar geri alınmasına kadar kimsenin işini kaybetmemesi amaçlanmıştır. ÖYP'li araştırma görevlilerinin haklarının gasp edildiği ve kazanılmış haklarının anlamsızca geri alındığı unutulmamalı, ne zaman olursa olsun bu haklar geri iade edilmeli” diye konuştu.

“AKADEMİDEN UZAKLAŞTIRABİLİR”

Bu süreç devam ederken referandum sonrası için hazırlanan bir kanun değişikliği ile doçent kadrolarına atanmak için post-doktora yapma şartının getirileceğinin konuşulduğunu anlatan Özkoçak, şöyle devam etti: “Türk Akademisinin Dünya standartlarına uygun hale getirilmesi ne kadar önemli ise de, 2 veya 3 yıllık bir post doktora ardından öğretim üyeliğine geçişin öngörüldüğü bu değişiklik, eğer yapılacaksa, etraflıca düşünülmeli ve ÖYP'de olduğu gibi ‘ben yaptım oldu’ egosu bir kenara bırakılarak binlerce insanın mağduriyeti önlenmeli. Bu köklü değişiklikler yapılırken paydaşlardan görüş alınmaması ve ülkemiz dinamiklerinin göz önünde bulundurulmaması ne yazık ki yükseköğretim sistemimizin temellerine dinamit koyabilir, birçok idealist ve iyi yetişmiş genci akademiden uzaklaştırabilir. Bazı ülkelerin sistemleri direk ülkemizde uygulamak yerine akademimizin dinamiklerini göz önüne alarak ülkemize özgü, mağduriyet oluşturmayacak sistemleri hayata geçirmek öncelikli görevimiz olmalı. Unutulmamalı ki yurt dışında akademi, ülkemizden çok daha farklı ve hızlı bir sisteme sahip.”

“GELECEK PLANLAMASI İMKANSIZ MI OLACAK”

Yeni tasarı, akademisyenlerin doçent olmak için bir şehirde yaşam kurduğu, doçent olduktan sonra da başka şehirlere gitmek zorunda kalacakları için eleştiriliyor. Özkoçak da bu süreç için akla birçok soru geldiğini ifade ederek, “Bu sistem yine mevcut durumda kadrosu bulunan kişilere uygulanacak mı? Bir geçiş süreci verilecek mi? Kadro alma sistemi nasıl olacak? Genç bilim insanlarının gelecek planlaması imkansız hale mi getirilecek? Yine binler işsizlik ile karşı karşıya mı kalacak? Bunlar gibi birçok soru dikkate alınmalı, insanların ve ülkemizin geleceği ile deneme tahtası gibi oynanmamalı. Referandum sonrası için hazırlandığı öğrenilen 3 kanun teklifinin hayata geçmesi ve post doktoranın gelmesi ile birlikte Nisan sonrası akademimizde birçok şeyin değişeceği anlaşılıyor. Bu bağlamda ilgililere paydaşlardan görüş alınması çağrımızı yeniliyor, bu köklü değişikliklerin sadece dektör ve YÖK üyesi profesörlerden oluşan kurulların kararı ile yapılmasının eksikliklere yol açacağını belirtiyoruz. Bu bağlamda ÖGESEN olarak paydaş olmaya her zaman hazırız” diye konuştu.

Yurdagül UYGUN/SÖZCÜ