H. D., G. D. çifti İstanbul Eyüp’teki bir ortaokulun 5’inci sınıfında okuyan kızları N. D.’nin zorunlu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinden muaf tutulmasını istedi. Aile, bu talebi geçen 23 Ocak’ta resmi bir dilekçe ile okul idaresine iletti. İdare, D. ailenin başvurusuna 3 gün sonra yanıt verdi. Olumsuz yanıtta, anılan dersin gerekli olduğuna işaret edildi.

Aile, idarenin yanıtının olumsuz olması üzerine 20 Şubat’ta dava açtı. İstanbul 10. İdare Mahkemesinde açılan davanın dilekçesinde “Davacıların temsil ettiği küçük (N. D), inançlarına aykırı bir ders nedeni ile psikolojik travmalar yaşıyor. Bu dersten not verilmiyor. İçsel çatışma yaşadığından dersi algılamakta zorlanıyor. Sınıfta kalma riski dahi vardır. İşlem hukuka açıkça aykırıdır Telafisi güç zararlar oluşmuştur” denildi. Dilekçede ayrıca, N. D.’ye, ailesinin dini inançlarına ve felsefi görüşlerine aykırı dinsel eğitim verildiği öne sürüldü.

İŞLEM HUKUKA UYGUN

Davalı konumda olan İstanbul Valiliği adına İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü dosyaya savunmasını sundu. Müdürlük adına mahkemeye yapılan savunmada öncelikli, davanın usulden reddine karar verilmesi talep edildi. Savunmada, dava konusu işlemin hukuka uygun olduğu kaydedildi. Savunmada “Dava konusu işlem maksat bakımından da hukuka uygundur. Lüzum gereği ve hizmetin gereği nedenleriyle kamu yararının gerçekleştirilmesi için işlem tesis edilmiştir. İdari işlemlerde amaç, her zaman kamu yararıdır. Kamu yararı ve hizmetin gerekleri bu durumu gerektirmektedir. Eğitimin aksatılmadan, sağlıklı ve kaliteli bir şekilde yürütülmesi zarureti davaya konu işlemin tesisini zorunlu kılmaktadır” denildi.

İÇERİĞİ NESNEL VE ÇOĞULCU OLMALI

Mahkeme, tarafların talep ve savunmalarını aldıktan sonra kararını geçen ayın sonunda verdi. Oybirliği ile alınan kararda “Anayasanın 24. Maddesine göre din kültürü ve ahlak öğretiminin ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında olduğu kuşkusuzdur. Ancak, bu öğretimin Anayasanın öngördüğü amaca uygun bir müfredatla verilmesi gerektiği, içeriğinin nesnel ve çoğulcu olması, kişinin dininin bir ayrım ve eşitsizlik unsuru olarak kullanılmaması ve devletin dinler karşısında tarafsız kalarak, bütün dinsel inançları eşdeğer görmesi gerekmektedir. Öğretimde uygulanan müfredatın belirli bir din anlayışını esas alması durumunda bunun ‘Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi’ dersi olarak kabul edilemeyeceği ve ‘din eğitimi’ halini alacağı açıktır” denildi.

İDARENİN KARARI HUKUKİ DEĞİL
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin benzer davalardaki kararlarına atıfta bulunulan idare mahkemesi kararının devamında şöyle denildi: “Din eğitiminden ancak kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcilerinin talebine bağlı olması karşısında ailesini dini inanç (ya da inançsızlıklarına) ve felsefi düşüncelerine uygun olmadığını iddia eden davacıların çocuğunun din eğitiminden muaf tutulması yolunda yaptığı başvurunun reddi yönünde tesis edilen işlemde hukuka uygunluk bulunmamaktadır.”

Mahkemeden kritik zorunlu din dersi kararı


Mahkeme, davanın yargılama giderlerini de idarenin üstüne bıraktı.

KARAR SEVİNDİRİCİ
Karar değerlendiren D. ailesinin avukatı Tuba Torun şunları kaydetti: “Verilen karar temel insan hakları adına sevindirici. Zira, hem Anayasa’nın 24. maddesi hem de AİHS’nin 9. maddesi bir temel insan hakkı olan din ve vicdan özgürlüğünü güvence altına almakta olup, eğitimde din dersi zorunluluğu bu hakları zedelemektedir. Her ne kadar daha önce bu hususta verilen kararlar var ise de, ateist bir öğrencinin zorunlu din dersinden muafiyet talebine ilişkin İstanbul Mahkemeleri tarafından verilen ilk karar olması önemli bir gelişme.”


Haber: Dinçer GÖKÇE/Hürriyet