HABER ANALİZ: EYLEM TÜRK

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) ‘eksen kayması’ tartışmasını Görüş dergisinin ağustos ayı kapağına taşıdı.
“Sarkaç doğuya kayıyor: Türkiye sürüklüyor mu, sürükleniyor mu?” başlığıyla çıkan dergideki eksen tartışmasına TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner de Matematik’teki ‘Game Theory’nin (Oyun Teorisi) klasik ve ünlü örneklerinden birisi olan Mahkumun Çıkmazı Oyunu (Prisoner’s Dilemma) ile katıldı.
Bireyler arasındaki uyuşmazlık ihtimali ve bunun ortadan kaldırılması potansiyelinin gösterilmesinde en çok kullanılan yol olarak bilinen mahkum çıkmazı, oyunda biri kuralı bozduğu ve menfaat elde ettiği noktada ortaya çıkıyor.
Yani teoriye göre oyuncular işbirliği yaparak, herkesi mutlu edecek bir sonuç elde ediyor. Aksi takdirde kötü bir denge tablosuyla yani mahkum çıkmazıyla karşılaşılıyor.
Makalesinde mahkumun çıkmazı oyunun soğuk savaş dönemini çok iyi betimlediğini söyleyen Boyner, yeni dünya düzeni için Mahkûmun Çıkmazı Oyunu yerine Nash dengesini öneriyor.
Boyner yazısında, Soğuk Savaş dönemindeki Mahkûmun Çıkmazı Oyunu’nun ‘vasati güvenlik’ dengesi yerine, oyunun işbirliği ve refah ile sonuçlanması için ‘Akıl Oyunları’ filminden hatırlanacak olan 1994 yılı Nobel Ödülü sahibi Nash’in katkısına atıfta bulunuyor.

İktidarın tartışmalı Hamas teması
Yazısında Türkiye’nin dış politika eğilimlerini değerlendiren Boyner, şunları söylüyor:
“Türkiye için, ekseni kayan dış politikadan ziyade küresel refah dengesine uyum gösteren bir dış politikadan bahsetmek gerekiyor. Üstelik bu dış politika gelişmesine bir tercih demek bile zor. İhmal edilebilir farklılıklar ile her hükümetin bu dönemde benzer dış politika tercihleri yapacaklarını düşünmek gerekir. Kaldı ki, iç politika ve refah izdüşümü olmayan bir dış politikanın hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktur.”
Boyner yazısında şöyle devam ediyor:
“İktidar partisinin tartışmalı Hamas teması ile başlayan ve birbirini besleyen bir seri dış politika tercihi vardır. Bu tercihlerin bir tür içsel tutarlılığının olması bu tercih setinin bir bütün olarak Türkiye’nin orta-uzun dönem refahını artırabileceği anlamına gelmeyebilir. Yani ekonomik birimler olarak, tüketici, işveren, işçi olarak, Türkiye’yi sürdürülebilir yatırım ve ticaret kanallarından uzaklaştıran dış politika tercihlerini benimseyemeyiz.”

‘Eski gözlükler’
Makalesinde bazı tespitlere de yer veren Boyner, şunları söylüyor:
“Soğuk Savaş Döneminin tehdide dayalı vasati dengesinin yerini, işbirliğine dayalı refah dengesi almak üzere. Eski gözlüklerle yeni dengeleri iyi göremeyebiliriz. Bu bağlamda G-20 oluşumuna önem vermek gerek.”

Dernek Nash dengesini öneriyor
Prisonner’s Dilemma yani Türkçesiyle Mahkûmun Çıkmazı, ekonomide olduğu kadar, hukuk, politika, işletme, uluslararası ilişkiler gibi bilimler için de vazgeçilmez bir matematiksel araç olan Oyun Teorisi’nin klasik ve ünlü örneklerinden birisi. Hayali bir teori olan Mahkumun Çıkmazı, aynı adı taşıyan şu öykü ile anlatılır:
“İki şüpheli gözaltına alınır ve ayrı yerlerde tutulurlar. Savcı onların suçlu olduğundan emindir, fakat mahkemeye sevk edecek kadar yeterli delili yoktur. Her iki şüpheliye üç alternatifi olduğunu söyler. Bir; sen ortağını ispiyonlarsan ve o seni ispiyonlamazsa sen hiç ceza görmeden çıkacaksın fakat o 3 yıl yatacak. İki; sen ortağını ispiyonlarsan ve o da seni ispiyonlarsa ikiniz de 2 yıl yatacaksınız. Üç; ikinizde birbirinizi ispiyonlamazsanız ikinizde 1 yıl yatacaksınız. Bu durumda, her iki mahkumda hapse girmemek için birbirlerini ispiyonlar ve 2 yıl cezaya çarptırılırlar. Ancak birbirlerini inkar etmiş olsalardı birer yılla kurtulmuş olacaklardı. Sonuç olarak bu oyun birlikte güvene dayalı hareket etmenin avantajlarını gösterir. Ancak TÜSİAD’a göre bu, soğuk savaş döneminde kalan ve vasati denge getiren bir anlayış. İşte bu noktada dernek, yeni dünya düzeni için Nash dengesini öneriyor. 

Nobelli Nash’in katkısı
Ümit Boyner, makalesinde oyunun, ‘vasati güvenlik’ dengesi yerine, işbirliği ve refah ile sonuçlanması için gerekli olanın Nash dengesi olacağına işaret ediyor.  Nash dengesi, ‘Akıl Oyunları’ filminden hatırlanacak olan 1994 yılı Nobel Ödülü sahibi John Nash’in bir buluşu.  Bu teoreme göre her oyuncu kendi en iyi stratejisini izler. Bu bağlamda TÜSİAD da Türkiye’nin daha fazla refah düzeyi elde etmesi için Nash dengesini öneriyor.

Eksen kayması diyen ‘siz karışmayın’ demek istiyor
Görüş  dergisinin yeni sayısında Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu  ile gerçekleştirilen bir söyleşiye de yer verildi. Davutoğlu, eksen kayması tartışmaları ile ilgili olarak, “Türkiye’yi anlamlı kılan sahip olduğumuz tarihi birikimle yarattığımız müdahil olabilme kabiliyetidir. Biz müdahil olabilme kabiliyetimizi kullandığımız zaman bir pozisyon oluşturuyoruz. Eksen kayması tartışması da bu noktada başlıyor. ‘Siz etken olmayın, müdahil olmayın, siz karışmayın, siz söyleneni yapın’ deniyor” dedi.
Çok kutuplu olunduğunu fakat çok eksenli olunmadığını belirten Davutoğlu, şöyle devam etti:

Psikolojik baskı unsuru
“Yapılabilecek en büyük hakaret Türkiye’yi kim, niye kaybetti sorusudur. Bunu soranlar Türkiye’yi dışarıda edilgen görenlerdir. Eğer hep beraber eksen oluşturuyorsak sorunları birlikte tartışmamız gerekir. Ben bu tartışmayı psikolojik baskı unsuru olarak görüyorum.”

CEO anketinden ‘12 ay sonra toparlanma’ çıktı
Derginin yeni sayısında ayrıca TÜSİAD tarafından hazırlanan CEO anketinin sonuçları da açıklandı. 2010 yılı birinci çeyrek büyüme rakamlarının açıklanmasının ardından TÜSİAD üyesi CEO’ların genel iktisadi ve siyasi konjonktüre ilişkin değerlendirmelerini yansıtan ankette, Türkiye ekonomisi ve küresel ekonomiye yönelik beklentiler değerlendirildi. Anket kapsamında CEO’ların büyük bir bölümü, Türkiye ekonomisindeki toparlanmanın 12 ay sonra daha belirgin hissedileceği yönünde görüş belirtti.
Ankette ayrıca katılımcıların istihdam yaratma eğilimi, yatırım yapma eğilimi, yatırımın önündeki engeller, Eurozone krizi ve G-20 konularındaki değerlendirmelerine yer verildi