Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği'nin (TÜSİAD) anayasa referandumu konusunda 'tarafsız kalacağını' açıklamasına rağmen, derneğin Haysiyet Divanı Üyesi Can Paker, 'evet' oyu kullanacağını açıkladı. Aynı zamanda Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı (TESEV) başkanı olan Paker, anayasa değişikliğini Türkiye'nin demokrasiye 'zıplaması' olarak nitelendiriyor. Paker, "Evet çıkarsa, Türkiye'de yeni bir anayasanın da yolu açılacak. Bundan sonra geçecek şeyler, daha demokrasiye açık olacak. Siyasetin ancak halkla yapılabileceğinin temeli olacak. İktidara gelmek isteyen, halkı memnun etmek durumunda kalacak." dedi.

TÜSİAD Haysiyet Divanı Üyesi ve TESEV Başkanı Can Paker, referandum süreci başta olmak üzere Türkiye gündemine dair Zaman'a önemli açıklamalarda bulundu. Referandumda olumlu bir sonucun çıkması halinde Türkiye'nin gerçek bir demokrasiye adım atacağını vurgulayan Paker, siyasi partiler arasında da 'halka nasıl hizmet sunarım?' kavgasının başlayacağına dikkat çekti. CHP'nin kurulduğu günden bugüne laikliği siyasi bir argüman olarak kullanarak halktan oy istediğini kaydeden Paker, "Onlar da değişmek zorunda kalacak. Bundan sonra farklı hizmet sunma metotları geliştirmeye mecbur olacak. Asker-sivil bürokrasiye güvenmek yerine halka güvenmek zorunda kalacak. Başka seçeneği kalmayacak." şeklinde konuştu. Türk halkının her zaman darbelere karşı olduğunu ve siyasi tercihini bu yönde kullandığını kaydeden Paker, anayasa değişikliğine 'evet' çıkması halinde de, asker-sivil bürokrasinin ve Parlamento'daki uzantısının da halka odaklanacağını ifade etti.

Can Paker, TÜSİAD üyeleri içinde çok sayıda işadamının anayasa değişikliğine 'evet' diyeceklerini tahmin ediyor: "TÜSİAD, bu ortamda konuşamaz. Bir kısmı 'evet', bir kısmı 'hayır' diyor. Ne diyecekler?" Dernek üyelerinden 'hayır' diyeceklerin, asker-sivil bürokrasi geleneğinden gelen ayrıcalıkları kaybetmek istemeyenler olduğunu söyledi. TÜSİAD'ın asker-sivil bürokrasinin içinde yer aldığını kaydeden Paker, asker-sivil bürokrasiye bağlı burjuvaziyle birlikte, medyanın da ortak hareket ettiğini ve Turgut Özal dönemine kadar, kendi dışında olanları 'köylüler' olarak nitelendirdiklerini ifade etti. Özal'ın kurduğu organize sanayi bölgelerinin Anadolu burjuvazisini ortaya çıkardığını vurgulayan Paker, bu sermaye kesimi ve TÜSİAD arasındaki gerilimin sebebini şöyle açıkladı: "Bunlar gerek dünya, gerek iç ekonomide karşı karşıya geliyorlar. Asker-sivil bürokrasiden beslenen TÜSİAD ona 'Sen kötü mal yapıyorsun.' diyemiyor, 'Sen gericisin.' diyor. Bütün o söylemin temelinde bu çatışma var. Kemalizm'in temelinde dinle bir hesaplaşma var. Çünkü onun nedeni de siyasi." Can Paker, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, derneği, referandum için görüş belirtmemesine rağmen, 2001'de anayasa değişikliğine yönelik gazete ilanları vermesi konusunda eleştirmesini şöyle değerlendirdi: "2001'de TÜSİAD bir bütündü. Bir ayrışma yoktu. O zamanki anayasa değişikliği, bu sosyo-ekonomik değişikliğe dokunmuyordu. TÜSİAD bugün bir şey diyemez. Bunu Başbakan da biliyor ve kendince doğru bir siyaset izliyor."



DEMOKRATİK BİR ANAYASA HAZIRLADIK, TÜSİAD'DA İBRA EDİLMEDİK

TÜSİAD'ın 2001 yılında hazırladığı anayasa taslağının büyük bölümü, Can Paker ve hukukçu Prof. Dr. Bülent Tanör'ün 1997'de hazırladıkları anayasa taslağından oluşuyordu. Ancak dernek, 1997'de bu anayasa taslağı sebebiyle Halis Komili başkanlığındaki yönetimi, tarihinde ilk ve son kez ibra etmedi. Hazırladıkları taslağın Avrupa'da bile büyük ilgi ve takdir gördüğünü söyleyen Can Paker, dernek içinde kabul görülmeyişi konusunda "TÜSİAD bölündü. Statüko yanlıları, bu taslağın geçmesini istemedi. Daha güçlüydüler. Asker-sivil bürokrasinin burjuvazisi olarak onların menfaatleri, bizim o gün söylediklerimizin dışındaydı. Biz anayasa paketinde 'MGK, anayasal bir kurum olmaktan çıkarılıp, yasal bir kurum olmalıdır.' demiştik. Çünkü anayasal bir kurum olduğu zaman parlamentoyla eşit düzeyde oluyor. Ayrıca, Genelkurmay Başkanı'nın Milli Savunma Bakanı'na bağlı olmasını ifade etmiştik." değerlendirmesini yaptı.

TÜSİAD'ın üyeleri zengin kendisi fakir

TÜSİAD Haysiyet Divanı Üyesi ve TESEV Başkanı Can Paker, patronlar kulübü ile ilgili ilginç bir tespitte bulundu: "TÜSİAD üyeleri zengin, kendisi fakir bir kurum. Derneğin parası yok! Biz işadamlarından aidat dahi almakta zorlanırdık." Paker ayrıca, Patronlar Kulübü'nün ekonomik amaçlarla kurulan bir örgüt olmayıp, üyelerinin müşterek menfaatlerini siyasi bir platforma taşıyan bir kurum olduğunu dile getirdi. Referandumun ardından TÜSİAD ve TOBB başta olmak üzere birçok sivil toplum kuruluşunun da yeniden dizayn edileceğini vurgulayan Paker, anayasa değişikliğinin geçmesiyle birlikte odalar ve derneklerin sadece ekonomi söylemleriyle gündemde olacağını kaydetti. İşadamı, bu adımla birlikte siyasetin onlara bakış açısının da tamamen değişeceğini ifade etti. Türkiye'de çok ciddi bir iktidar kavgası olduğuna işaret eden Can Paker, asker-sivil bürokrasinin iktidarını kaybetmemek için mücadele verdiğini belirtti. Askeri bürokrasinin zayıfladığını dile getirirken; yargının hâlâ direnmeye çalıştığını kaydetti. Paker, Türkiye'nin yakın geleceğine yönelik şu öngörüde bulundu: "Türkiye'de siyasi istikrar ilk defa 27 Nisan'da ciddi bir çıkış yaptı. Ergenekon, Balyoz vs... bu hukuksal bir değişimi getirdi. Hukuk toplumları değil; toplumlar hukukları değiştirir. Bununla birlikte, toplumda olan değişikliğin kanunlara yansıması olacaktır. Bu da başladı."  Zaman