Türkiye’de aynı ad-soyadı taşıyan yüzbinlerce kişi yaşıyor. Hem ad hem soyadı benzerliği resmi işlemlere de yansıyor ve bu durumda ilgisi olmayan kişilerin mağduriyetine yol açıyor. İstanbul’da yaşayan Hüseyin Sert de isim benzerliği mağdurlarından biri. Aynı ad ve soyadı taşıyan birinin kendi adına araç satışı yaptığını aylar sonra öğrenmiş. Antalya’da yaşayan Hüseyin Sert, satmak istediği aracın kendi üzerine değil İstanbul’da yaşayan Hüseyin Sert üzerine kayıtlı olduğunu, tam noterden aracını satmak istediği anda öğrenir. Yani Antalya’daki Hüseyin Sert, noter ve aldığı araca aracılık yapanların hatası yüzünden aslında aracı kendi üzerine değil; İstanbul’daki Hüseyin Sert üzerine alır. Yapılan hata araç sahibi olan Antalya’daki Hüseyin Sert’in aracı satarken kendi üstüne kayıtlı olmadığını öğrenmesi ile ortaya çıktı. Çözüm için Antalya’daki Hüseyin Sert aracın satışı için İstanbul’daki Hüseyin Sert’ten onay isterken, İstanbul’daki Hüseyin Sert ise “Ben almadığım, ilgim olmayan aracın satışını yapmak istemiyorum.” diyor.
 
Dalgınlığın boyutu o kadar büyük ki satışta İstanbul’daki Hüseyin Sert’in TC kimlik numarasını kullanmış. İşin ilginç yanı aracı alan kişi, başkası adına aldığından ve adresin İstanbul’da oturan Hüseyin Sert’e ait olduğundan habersiz. Hatayı ancak 6 ay sonra aracı satmak istediğinde ortaya çıktı. Noter, hatadan kurtulma yolunu ise aracı İstanbul’daki sahibinin satmasından geçtiğini belirtti. Bu karışıklık için uzun zamandır uğraştığını belirten İstanbul’daki Hüseyin Sert yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Üsküdar dokuzuncu noterliğinde isim benzerliğinden yanlışlıkla araç benim adıma tescil yapılmış. Sonra araç Antalya’ya gitmiş ve 6 ay bu şekilde kullanılmış. Aracın satışı esnasında Antalya’daki noter hatayı anlıyor. Sonra beni aradılar. Durumu bildirdikten sonra noter benimle irtibata geçerek benden satış yapmamı istedi. Ama ben almadığım aracın satışını yapmak istemiyorum.”
 
Tüketiciyi ve İklimi Koruma Derneği Başkanı Ali Çetin de isim benzerliği mağdurlarından. Ali Çetin bankaya 1.600 lira borcu olduğunu öğrendi. Banka hatayı kendisi düzeltemeyince Ali Çetin, kendisiyle aynı ad ve soyadı taşıyan asıl borçluyu kendisi bulmak zorunda kalmış. Anlattığına göre Ali Çetin bankadaki hesabını 4 yıl önce kapattı. Ancak 4 yıl aradan sonra banka çağrı merkezinden gelen bir telefonla  1.600 lira borcu olduğunu öğrendi. Hemen hesabını kapattığı şubeyi warayan Ali Çetin, “Çağrı merkezinden arayan görevliye ‘kredi kartınızı kullanmıyorum’ diye itiraz ettim, ancak borcumun olduğunda ısrar etti. Sonra hesabını kapattığım şubeyi aradığımda kredi kartımın olmadığını kabul ettiler. Bu kez banka şubesine yazı yazıp iadeli taahhütlü gönderdim. Kartım olup olmadığını, varsa limitini ve riskini (borç tutarını) ne zaman çıkarıldığını ve numarasını istedim. Şubeden bilgi vermediler. Genel müdürlüğe yazı yazdım fakat bir sonuç alamadım. Bu kez kişisel ilişkilerimi kullanarak adıma borç çıkarılan kredi kartı numarasına ulaştım. Benimle aynı isim ve soyadını taşıyan Ali Çetin isimli biri adına 3 bin TL limitli bir kart olduğunu ve bu kartın da 1.600 TL  borcu olduğunu; bu kişinin de Isparta’da oturduğunu öğrendim. Şahsın telefon numarasına ulaştım ve adı gerçekten Ali Çetin idi ve çiftçilikle uğraşıyordu.” dedi. Ali Çetin, savcılığa şikayette bulunacağı uyarısından sonra ancak bankanın kendileri tarafından yapılan yanlışlığı düzelttiğini belirtiyor.
 
Kredi kartı şifrelerinin ele geçirilerek, çalınarak ya da cebir yolu ile alınarak kullanıldığı durumlarda, tüketicinin ağır kusur ya da kastı yoksa 150 TL üzeri kötü kullanımlarda banka sorumlu. Ali Çetin, “Yine de işin peşini bırakmamak gerekiyor.” diyor.